ölüm dansı

35 4 22
                                    

şarkı: dolu kadehi ters tut- ölüm dansı (önerdiğim yerde dinlerseniz daha güzel olur🫶)

🍀

san: günaydı inşallah (10.18)
san: dün nasıl kendini kaybettiysen hâlâ kendine gelemedin tabi (11.02)
san: wooyoung iyi misin? (11.38)
san: saat on ikiye kadar dönüş yapmazsan eve geleceğim bilgin olsun. (11.42)

wooyoung: gğnaudn (11.59)
wooyoung: kafam kazab gibi ve sen arka arkata kırk mesaj armışsın.. ayılamamam normal değil mi neden bu kadae endişelendin kğ

san: uyandığına emin misin, bana pek öyle gelmedi

wooyoung: başım çarlıyor ekrana bakamıyorul sen daga fazla endişenlenme diye yazmayan çalışıyorumş
wooyoung: hem işini bırakp niye gelceksin bişeyşm yok birqzn dinlensem  geçer bencek

san: yok yok geleyim ben, senin kendine gelebileceğine olan inancım hiç kalmadı şu an

wooyoung: gelemk için bahane arıyotulm demiyosun dan beni öne dürüyodun

san: senden daha önemli bi bahane göremiyorum şu an

wooyoung: ne (görüldü)

•••

başının ağrısı bir türlü geçmiyordu wooyoung'un. dün kendini ne kadar kaptırdıysa eve nasıl geldiğini bu yatağa nasıl yattığını hiçbir şey hatırlamıyordu. muhtemelen san yardım etmişti ama gerçekten hiçbir anısı yoktu.

gözünü açamadığı bir saatin ardından açılan kapının sesiyle san'ın geldiğini anladı.

"wooyoung nasılsın?"
"cidden işini gücünü bırakıp geldin mi?" wooyoung sırf kendisi iyi değil diye eve gelmiş olmasına şaşırmıştı, sonuçta hasta falan değildi sadece akşamdan kalmaydı.
"tam öyle denemez, aslında hiç gitmeyecektim ama acil yetişmesi gereken işler vardı, onları halledip geldim. tüm gün yapacak pek bir işim kalmamıştı." diye bir cevap aldı san'dan. ama wooyoung nedense tam olarak doğruyu söylediğine pek inanmıyordu, yine de san'ı zorlamadı. hoşuna gitmediğini söylese yalan olurdu.

"sana sıcak bir çorba yapayım, kendine getirir seni. sen de o sırada ılık bi duş al." dedi san.

"dün niye beni engellemedin? hani sadece bir saat kalacaktık. söz vermiştin."

wooyoung'un söylediği şeye gözlerini kocaman açarak bakakaldı san.

"hiç bana atma topu. ortam sarmazsa gideceğimize söz vermiştim ama benim arkadaşlarımla benden daha fazla kaynaştığın için gidelim diyemedim. ayrıca seni durdurmaya çalıştığımda yarınlar yokmuşçasına içmeye devam ettin, sanki beni dinledin de"

olanları yavaş yavaş hatırladığında san'ın haklı olduğunu anladı wooyoung. "olsun yine de engelleseydin" dedi utanarak ve başını başka yöne çevirerek.

san wooyoung'un bu hallerini çok şirin bulsa da haklı olmasının verdiği gururu bozmamak için çok belli etmemeye çalıştı.

"şimdi ben çorba yapmaya gidiyorum, sen de duş al hadi."

wooyoung her ne kadar mızmızlansa da san'ın dediğini yapmak için harekete geçti. üşense de san'ın haklı olduğun gayet farkındaydı.

-

san mutfakta uğraşırken bir süre sonra wooyoung da yanına gelmişti. saçlarını henüz kurutmadığı için ıslaktı, boynunda da bir havlu vardı. san her ne kadar kabullenmek istemese de wooyoung'u gerçekten hoş buluyordu. hayır baya baya yakışıklı çocuktu.

woosan: live or die.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin