BİLMEK VE KABBULLENMEK ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ VARDIR. AMA BİRİ SOBA, DİĞERİ CEHENNEM GİBİDİR.
Uyandığımda çok fazla susuz kaldığımı hissetmiştim. Çantamdan çıkardığım, bayat sudan biraz içip kenara koyduğumda herkes yavaş yavaş uyanıyordu, vakit gelmişti. Lavaboya gidip üstümü değiştirip yüzümü güzelce yıkamıştım. Sanki o an aynaya attığım gülümseme yıllarca burada kalacağımın kabulleniş gülümsemesiydi, HER GÜLÜŞ ZAFERE AİT OLAMAZDI BUKABULLENİŞİN GÜLÜMSEMESİYDİ. Bir tane kız ben yüzümü yıkarken nasıl olduğumu ve ilk günüm için hazır olup olmadığımı sormuştu. Uzun zaman sonra ilk defa biri bana halimi hatırımı sormuştu. Ona şaşkınlıkla bakarak -bilmem ki demiştim. -Yani iki soruna da cevabım bu, bilmiyorum. Diye düzeltmiştim. Kıza bir anda adını soruvermiştim, sanki biriyle konuşmak iyi gelmişti. Kızda; "–Mucize" demişti, benimkini sorarak. Bende "–Derin" demiştim. Birbirimizle tanıştıktan sonra herkes yavaş yavaş yemekhaneye giderken kalabalığın arasından, gülüşen insanların arasından geçerken mucize bir anda kaybolmuştu. Ama bu az önce tanıştığım kız değil, mucize kavramı, hayattaki mucizelerim kaybolmuştu... Bunu bu kalabalığın içinden geçerken iyice anlamıştım. Herkes gülüyor ve mutluydu. Ama ben hayattaki bütün mucizelerini iyi günlerini belki de hayatını kaybetmiş bir kızdım. Evet öyleydim ama şimdi bir şeyler yemek zorundaydım.Kahvaltı için biraz zeytin, yumurta ve ekmek alıp herhangi bir yere oturmuştum. Annem ve babamın işe gitmeden acele ile yaptıkları sıradan bir kahvaltıyı yapıyordum, onları düşünerek. Tam tabağıma dalıp gitmişken yanıma bir anda Mucize oturmuştu. -Hoş geldin demiştim ona hüzünle bakarak. Oda bana ancak -hoş buldum diyebilecek kadar gücü vardı. Bir süre sessiz bir şekilde kahvaltımızı yapmıştık. O sıra da babamın arkadaşı dün beni karşılayan Yiğit amca benim yanıma oturup hemen konuya daldı - Derin kızım, ben senin okul kaydını yaptırdım, hallettim yani. Hatta şu an oturup kahvaltı yaptığın kız ile aynı sınıftasın artık. Biliyorum yeni hayatına alışman zor olacak ama imkansız değil. O zaman hadi afiyet olsun. Deyip hüzünlü gülümsemesiyle gitmişti. Mucize bana yine -iyi misin? demişti. Cevabım aynıydı. Bilmiyordum. Bir süre sonra Mucize kalkmamızı gerektiren bir işaret yapmıştı. O sırada içinde kalem kutusu ve birkaç kıyafet olan çantamı alıp montumu giymiştim. Daha sonra Mucize ile yola çıkmıştık. Bana okula her gün yürüyerek gideceğimizi 15 dk içinde varabileceğimizi falan anlatıyordu. Bende onaylarmışçasına başımı sallıyordum. Erkekler yurdu ise hemen 2 mahalle arkadaymış. En geç 10.00 'da yurda girmek zorunluymuş... Tam ara dönemde okula başlamıştım tekrardan, üstelik dönemin bitmesine yaklaşık 1 ay kala. Okula girdiğimizde içimden bir ürperme gelmişti. Sebebini bilmediğim bir ürperişti bu. Okulun merdivenlerinden bir bir çıkıp ikinci kata geldiğimizde Mucize kapıyı işaret etmişti. 10-F sınıfıydı. Yeni düzenime alışmaya çalışırmışçasına kapıdan içeri girmiştim. Kitaplarımı Aygül diye bir kız vermişti. Sanırsam bu tarz işlerde hep o ilgilenirmiş.
İlk iki dersimiz edebiyattı, benim en sevdiğim3 dersten biri edebiyat, kimya ve coğrafya evet hepsi farklı ama bu derslere gereksiz ilgim var. Fakat bütün derslerim iyiydi. Ama şimdi eskisi gibi olacak mı bilmiyorum. Tabi bir hedefim olduğu için çalışacaktım geçmişi bırakıp tekrar ve yeniden... Hayır bu söz bana ait değil. Evet bir hedefim var ama geçmişi bırakıp tekrar çalışmalara başlayamam. Hedefim ise psikiyatrist olmak. Uzun bir yolculuk olsa da galiba bunu istiyordum. Psikolog olmayı hiç düşünmedim. Ya doktor ya da psikiyatrist olmak ama 2. Seçenek daha cazip gelmişti çünkü hem psikolog gibi olacaktım hem de ilaç yazıp bir yandan tedavi edebilecektim. Bu mesleği seçmeme doktorluk vesile oldu diyebilirim. Bu mesleğe 1 yıl önce karar verdim ve başaracağıma inanıyordum şimdi ne olur bilmiyorum... Bu düşüncelerin ve konuşmaların sonunda neyse ki hoca gelmiş ve bu hayallerime bir ara verebilmiştim. Hoca beni tanımak isteyince kendimi iyice anlatıp derse odaklanmıştım, dersler gayet iyiydi. Daha sonra; -Öğle yemeğini kantinde mi yiyelim yoksa yurda mı gidelim yemekhaneye? Diye sordu Mucize. Bende sayıştırma yapmaya başlayınca güldü, -çocuk musun? Dedi. Bende yalnızca -özledim diyebilmiştim... Ve yemekhanede yemeğimizi yemiştik. Geri yola çıktığımızda Mucize kitabımı yukarda unutmuşum sen git ben gelirim demişti. Bende "tamam" deyip yola çıkmıştım.
Karşıma elinde bir sürü kitap olan bir çizgi film karakteri gelmişti sanki. Bir anda kendimi tutamayıp gülmeye başlayınca bana sormuştu -Seni böyle güldüren nedir? -Kusura bakma ama sen sanki çizgi filmden fırlamış gibi duruyorsun. Tam bana karşılık verecekken elindekiler bir anda yere saçılmıştı bile .Bana benim ne kadar değişik birisi olduğumu söylemişti. Bende beklide -Gülmeyi özleyen biri" diye karşılık vermiştim. Annemleri kaybedeli çok olmamıştı ama ben yine de eski beni özlüyordum çünkü eski Derin ağlamak nedir bilmezdi... O an bi sustuk. Daha sonra toplamasına yardım etmiştim. -İyi misin Diye sorduğunda cevabım aynıydı. -Bilmiyorum... Ona o an baktığımda sanki beni hiç bırakmayacaktı gözünde öyle bir parıltı vardı sanki yıllardır aradığım dost oydu. İçime aynen böyle garip bir his gelmişti. Nedenini bilmediğim sebepsiz bir his. Daha sonra; -Hoşça kal demiştim. Oda sakince başını sallayıp yoluna gitmişti. Okula girdiğimde anlamıştım ki Oda10-D sınıfındaymış yan sınıfta... Dersler su gibi akıp geçmişti. Mucize son ders başı ağrıdığı için yurda gitmişti. Gerçekten kısa sürede Mucize'ye alışmıştım. Onun hikayesini bilmiyorum ama yüzündeki hüzünlü gülümsemesi onun hayatının mucizelerle geçmediğini kanıtlıyordu. Sınıftan çıktığımda gene onu gördüm çizgi film karakterini. Adı Ahmet'miş. Biraz konuşup kantinden kahve aldık yürümeye devam ettik. Ona biraz hayatımdan bahsettiğimde bana kimsenin vermediği tepkileri verdi "ne kadar güçlü durmuşsun, harikasın," vs. Benim yurtta kaldığımı biliyordu ben yurda doğru yönelince oda solundaki sokağı gösterince vedalaştık ona kahve için teşekkür ederken bana; -Yüzündeki tebessümden ve birazda olsa anlattıklarından belli senin ağır bir geçmişin var ne zaman istersen evime uğra(evini göstererek) bir dost olarak dertleşmek istersen. Dedi. –Bende beklerim demek isterdim ama malum durumlar işte... Teklifin için teşekkürler belki bir gün. Demiştim. O da evine doğru gitmişti bende yoğun bir günün ardından Mucize'ye bi görünüp yatağıma girmiştim.
Ailem aklımın bir köşesinde duruyordu. Onlara gerçekten doyamamıştım. Çok erken bir veda değil miydi bu ailem...Dün her şey o kadar hızlıydı ki. Ahmet, Mucize, okul, ailem... derken gün bitmişti. Ne yoğun gündü be. 2. günümde ise herkesten erken kalkmıştım daha uyanma saatine 20 dk. vardı . Mucizede birazdan kalkardı. Bende valizimin içindeki o kötü anılarımı yazdığım siyah günlüğümü almıştım. Bu sefer kötü bir anı yazmıyordum. Zaten artık deftere gerek var mı bilmiyorum?...Sebepsiz bir kabullenmeyi yazıyordum. Yani dünü, yeni hayatımı yeni evimi yeni yatağımı, hayatıma yeni giren insanlar ve yeni bana alışmaya çalışıyordum. Fakat günlüğümün son satırlarını yazarken. BENİ BÖYLE GÜLERKEN GÖRSENİZ BİLESANMAYIN Kİ BEN SİYAH ODADAN ÇIKTIM. HER NE KADAR NEFES ALSAMDA RUHUM ÖLDÜBENİM. BİR DAHA GERİ GELİR Mİ? BEN SİZİN YERİNİZE CEVAP VEREYİM. GELMEZ,GELEMEZ. Evet gülebiliyordum çünkü bu eski Derin'den kalma bir özellikti. Ama eski Derin bile bunu biliyordu ki benim ruhum artık gülmüyordu... Mucize kalkmıştı yan ranzadan, ve yanıma doğru geliyordu ben ise durgun bir ifadeyle; -Günaydın. Demiştim. Oda aynı şekilde karşılık vermişti. Yavaş yavaş herkes ayaklanırken bizde tuvalete gidip yüzümüzü yıkamıştık. Daha sonra bugün gelen yeni formalarımı giymiştim. Saçlarımı sıkıca örüp üstüme siyah bir mont geçirmiştim. Bugün daha sıradandı her şey, dünkü gibi bir heyecanım yoktu. Sadece bugün kimya dersim olduğu için fena hissetmiyordum. Dün durgunluğumu içimde yaşıyordum, bugün ise her yerde hissediyorum. Kısacası bu odadan çıkmıyordum, çıkamıyordum.
Derin bu düşüncelerle tam 3 yılı geride bırakmıştı, Mucize ve Ahmet ile olan arkadaşlıkları iyice ilerlemişti. Ama bunların hiçbiri siyah odadan çıkmaya yetmedi. Çünkü orası bir sonsuzluk gibiydi hiç bitmeyecek... Bu sonsuzluğa hangi insan yüreği daha fazla dayanabilirdi ki? Artık bir umut ışığı gerekmez miydi nefes almak için bile... ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH SERİSİ
Chick-LitÖlümü üreten yalnızca kader midir? Yoksa bir katil midir kaderinizi ölüm yapan? Tesadüf müdür bütün ölümler, kader denilip geçilmeli mi bütün toprağın altındakiler? Gerçekleri bilmek her zaman bize gurur mu verir? Pişman olmaz mıyız bazen öğrend...