2 Nisan, 2022
CumartesiEldem
Her taraf yeşillik içerisindeydi. Galiba bir ormandaydım. Etraf sessizdi ama fazla huzurvericiydi. Ayaklarımın altı rengarenk çiçeklerle doluydu. Ben bu huzura kapılmışken duyduğum sesle içim mutlulukla dolmuştu.
"Ahenk!" Neden bu kadar mutluydum.
Birisi bana arkadan sarılmıştı. Yüzümde kocaman bir gülümseme belirmişti. Bedenimi kontrol edemiyordum. Aniden bana sarılan adama dönmüş ve sarılmıştım. Geri çekildiğimde gördüğüm yüzle yerime çakıldığımı hissettim. Ama bu... Bu Arıkan'dı.
"Seni çok özledim,sevgilim." Demişti bana. Şaşkınlıktan dilimi yutacaktım ama benden bağımsızca ağzımdan kelimeler dökülüyordu.
"Arıkan, ben de seni özledim." Deyip dudaklarına bir öpücük kondurmuştum. Bu da neydi. Arıkan büyükce gülümseyerek konuştu.
"Bugünkü güzelliğinizi neye borçluyuz, hanımefendi?" Af buyur?! Hanımefendi derken? Ben hâla bunun şaşkınlığını yaşarken içinde olduğum beden Arıkan'dan ayrılarak etrafında dönmeye başlamıştı.
"Beğendin mi?"
"Beğenmemek gibi bir düşünce olabilir mi aklımda sence? Yine mükemmelsin, güzelim." Neler olduğuna dair hiç bir düşüncem yoktu. Ama kendimi o kadar mutlu hissediyordum ki...
Lakin birden bire içime bir huzursuzluk dolmaya başladı. Etrafa baktığımda önceki gibi yemyeşil değildi. Yeşilliğin yerini sararmış otlar almış, çiçekler kurumuştu. Arıkan'a döndüğümde şimdiki hâliyle karşılaştım. Simsiyah saçlar, beyaz ten... Üzgün ve yorgundu.
"Bul beni!"
"Nee?" Kelimesi çıktı dudaklarımdan.
"Bul beni, Ahenk!" Ve birden etraf kararmaya başladı.
Anında nefes nefese yerimden kalktım. Bu nasıl bir rüyaydı. Resmen Ahenk'tim. Bir kadın bedenindeydim. Garipti... Hem de oldukca.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gördüğüm rüyadan sonra bir türlü uyuyamamıştım. Şimdi de kahvaltı hazırlıyordum. Arıkan birazdan kalkardı. Kahvaltılıkları yavaş yavaş masaya diziyordum. Bir kaç dakika sonra Arıkan gelmişti.
"Günaydın." Gelen tıkanık sesle hızla başımı kaldırmıştım. Karşımda battaniyeye sarılmış, gözleri kapandı kapanacak bir Arıkan vardı. Galiba hastalanmıştı. Ateşine bakmak için yanına yaklaşmıştım.
"Günaydın. Bu ne hal?" Elimi alnına değdirdiğim de biraz sıcak olduğunu hissetmiştim.
"Bilmiyorum, çok halsizim. Azacık da üşüyorum."
"Ateşin var da ondan. Nasıl hastalandırdın kendini acaba? Soğuk bir şeyler mi yedin?"
"Hayır, hiç bir şey yapmadım. Tüm gün evdeyim zaten." Belki de bünyesi adapte olmaya çalışıyordu.
"Tamam, sorun değil. Şimdi biraz yemek ye. Sonra ateşini ölçüp ona göre ilaç vereceğim."
"Canım istemiyor."
"Yemen lazım. Bir iki lokma da olsa. Aç karnına ilaç içersen daha kötü olursun." Zorla da olsa bir kaç lokma yedirebilmiştim. Şimdi de yatağına yatırmış ateşini ölçüyordum.
"Ateşin 37.9 . Şimdi bu ilacı içiyorsun, uyuyorsun ve terliyorsun. Ben de sana çorba yapacağım. Anlaşıldı mı?"
"Hı hı..." Uykuya dalmak üzereydi. Odanın kapısını aralık bırakıp mutfağa geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALİKÂNE (GAY)
Fantasy'Bu malikâne onların mezarı olacak. Yitirdiğim yılların hesabını öyle bir soracağım ki, bana bunları hiç yaşatmamayı dileyeceksiniz.' Bu ses uzun yıllardır malikanenin duvarlarında yankılanıyordu. Acı bir feryat gibi yüzyıllardır duyuluyordu. Zamanl...