13 Nisan, 2022
ÇarşambaEldem
Gözlerimi açtığımda sabah olduğunu anlamıştım. Galiba uyuyakalmıştım ve Arıkan'la beraber sabaha kadar uyumuştuk. Hiç kıpırdamadan... Nasıl uyumuşsak öyle de uyanmıştım. Ama Arıkan hâlâ uyuyordu. Uyanması gerekiyordu.
Önce evi toplamalı, kahvaltı etmeli ve dışarı çıkmalıydık. Evet dersim olmadığı için bugün Arıkan'la dışarı çıkmayı planlamıştım. Daldığım düşüncelerden Arıkan'ın kıpırdanmasıyla çıkmıştım. Gözlerini açıp bir süre önüne baktı.
"Günaydın." Dememle aniden bana dönmüştü.
"Eldem, biz böyle mi uyuduk?"
"Evet, hatırlamıyor musun? Sen istemiştin hatta." Biraz düşündü.
"Ah hatırladım. Ama kesik kesik..."
"Kriz geçirdiğin için muhtemelen. Hadi kalk da evi toplayalım kahvaltı edelim ki, sonra da dışarı çıkalım." Dışarı çıkacağımızı söylediğimde gözleri parlamıştı.
"Tamam, kalktım."
Bir buçuk saat içerisinde evi toparlayıp kahvaltımızı etmiştik. Şimdi de üstümü giyinmiş Arıkan'ı bekliyordum.
"Arıkan, hadi ama..."
"Geldim geldim." Geldiği gibi evden çıkmıştık.
"Ee gitmek istediğin bir yer var mı?"
"Yani, bilmem. Kafeye mi gitsek? Filmlerde hep görüyorum."
"Tamam, o zaman ilk durağımız güzel bir kafe." Bildiğim güzel bir kafe vardı. Gitmek için arabamın önüne geldiğimizde Arıkan arabaya garip bir şey görmüşcesine bakıyordu. Tabii onun için garip bir şeydi.
"Aa araba. Bunun içine mi gireceğiz?" Hayır gülmeyeceksin, Eldem. Kendimi toparlayıp cevapladım onu.
"Evet, içine oturup kafeye gideceğiz."
"Peki nasıl hareket edecek?"
"Ben süreceğim. Gel bakalım." Oturması için kapıyı açmıştım. O oturduktan sonra ben de sürücü koltuğuna geçip oturmuştum. Kemerlerimizi taktığımda artık gitmek için hazırdık.
"Neden bunu taktık, Eldem?"
"Önlem için. Kaza anında daha fazla zarar almamızı önlüyor." Arabayı çalıştırdığımda Arıkan biraz tedirgindi. Ama bir süre sonra alışmıştı ve dışarıyı izlemek için neredeyse cama yapışmıştı.
"Yolu izlemek hoşuna mı gitti?" Gülümseyerek bana döndü.
"Evet, garip ama hoşuma gidiyor." Bir süre sonra kafeye varmıştık. İçeriye girip insanlardan uzak bir köşeye geçmiştik. Oturduğumuzda garson menüleri getirmişti.
"Bunun içini hep merak ederdim." Dedikten sonra menüyü açıp anlamsızca baktı.
"Ee ne karar verdin?"
"Ne karar vermem gerek ki? Bunlar ne tam olarak?" Bu hâli çok tatlıydı.
"Bak şimdi bunlar yemeklerin isimleri, bunlar da fiyatları. Sana tanıdık gelen bir şeyler var mı?"
"Hayır aslında. Sen seçersen daha iyi olur. Hangisinin daha güzel olduğuyla ilgili bir fikre sahip değilim."
"Tamam o zaman." Siparişlerimizi beklerken ben de Arıkan'ı bazı şeylerle ilgili bilgilendiriyordum.
"Eldem."
"Efendim."
"Neden yan masadaki kadın bana gülümsüyor şu an?"
"Ne?" Deyip çaktırmadan kontrol etmiştim. Nedense bu durum hoşuma gitmemişti.
"Galiba senden hoşlanmış."
"Hoşlanmak?"
"Seni beğenmiş yani. Hoşuna gitmedi mi bu durum?"
"Hayır."
"O zaman o tarafa bakma. Yanlış anlaşılmasın sonra. Hiç geçmişte böyle bir durum yaşamadın mı?"
"Geçmişte tanınan biriydim. Yaşadığım yerde herkes beni tanıdığı için gülümseyerek selam verirdiler. Ama bu kadını tanımıyorum."
"Anladım."
Yemeklerimizi yeyip kafeden çıkmıştık. Biraz dolaştıktan sonra aklıma Arıkan'ı denize götürmek gelmişti.
"Arıkan, sahile gitmek ister misin?"
"Olur, gidelim."
Sahile geldiğimizde içimi huzur kaplamıştı. Denizi izlemek güzel hissettiriyordu. Ama bazen ucsuz bucaksız görüntüsü beni korkutuyordu.
Taşların üzerine oturmuştuk. Arıkan'a döndüğümde gözlerini kapatmış denizi dinliyordu. Onu ilk kez bu kadar huzurlu görüyordum. İyiki aklıma gelmişti onu buraya getirmek.
"Denizi seviyorsun demek." Gülümsemişti. Ama mutlu bir gülümseme değildi bu.
"Ben sevmezdim aslında. Deniz beni korkuturdu. Ama Ahenk severdi işte..."
"Özür dilerim, seni üzmek istememiştim."
"Sorun değil, nedendir bilmem ama şu an gayet iyi hissediyorum. Bilmiyorum ama o burdaymış gibi..." Keşke üzülmemesi için elimden bir şey gelseydi.
Arıkan'a yapılanlar çok vicdansızcaydı. Hatırlamak bile kötü hissettiriyordu. Ben böyleysem onu düşünemiyorum bile. Neden bu kadar kötü olmak zorundaydılar ki?
"Kalkalım mı yavaş yavaş, Arıkan?"
"Kalkalım, evi özledim." Kıkırdadım bu hâline.
"Evi mi, televizyonu mu?"
"İkisini de..." Kahkahamı tutamamıştım.
"Arıkan, bu arada bir kaç haftaya sana araba sürmeyi öğreteceğim."
"NE? Aslaa! Hayır, istemiyorum." Dehşet içerisindeydi.
"Ne demek 'hayır'. Öğrenmen gerek."
"Ben sürmem o şeyi. Sen sürüyorsun bana ne gerek var."
"İtiraz kabul etmiyorum. Öğreneceksin!"
"Ağlarım..." Hayır... Üzgün suratıyla bana bakmasını kalbim kaldıramazdı.
"Ağlamayacaksın. Hadi hadi arabaya gidiyoruz sonra konuşuruz bu konuyu. Korkmana gerek yok."
"Tamam." Diyerek asık suratıyla arabaya oturmuştu. Bu halleri sonum olacaktı.
Eve geldikten sonra Arıkan televizyonun önüne kurulmuştu. Ben de akşam yemeğini hazırlamıştım. Yardım etmesi için çağırdığımdaysa benimle bir süre konuşmak istemediğini söylemişti. Tabii bu süre anlamadığı bir şeyi sorana kadar sürmüştü.
Bölüm sonu.
Merhabalar🌼 Arıkan yeni şeyler öğreniyoor... Şöyle ki ben Arıkan'ın her şeyi nasıl öğrendiğini yazmayacağım. Onları yazarsam ohoo... Yani ilerde Arıkan için yeni olan bir şeyi kullandığını görürseniz şaşırmayın.
Bu arada Eldem arkeolog ve şimdilik üniversitete bölümü üzre öğretmenlik yapıyor.
Bir de arkadaşlar bölüm atlamayın yav...
Neyse, Howl kaçar👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALİKÂNE (GAY)
Fantasy'Bu malikâne onların mezarı olacak. Yitirdiğim yılların hesabını öyle bir soracağım ki, bana bunları hiç yaşatmamayı dileyeceksiniz.' Bu ses uzun yıllardır malikanenin duvarlarında yankılanıyordu. Acı bir feryat gibi yüzyıllardır duyuluyordu. Zamanl...