"Bazı şeylerin zamanı önemli değildir, Kieran. Hatta onlar için daha fazla vakit kaybetmemek gerekir."
Delikanlı ruhunu ele geçiren bu karanlık fısıltıya hak veriyordu, kafasını yavaşça salladı.
"Artık daha fazla vakit kaybetmemem lazım, köprüye gitmek çok zamanımı alacak başka bir şeyler düşünmeliyim."
Tüm bu düşünceler içinde boğulurken otobüs durağına yaklaştığını fark etmemişti. Yeni bir otobüsün durmasıyla kendini bir anda bir kargaşanın içerisinde buluverdi. Kenara çekilmek için büyük bir çaba sarf etti ve birden gözüne inenlerin arasında ona hiç yabancı gelmeyen biri takıldı.
Ellerinde poşetlerle kalabalığın içinden sıyrılmaya çalışan bu genç kız, Kieran'ın göğsünde sebepsiz bir rahatlamanın mimarisiydi. Etrafında olup bitenler bütün akışkanlığını kaybetmiş, ne sesler ne bedenler onun zamandan sıyrılıp kaybolmasını engelleyebiliyordu. Delikanlı, kalp ritimleri dışında hiçbir şey duyamaz olmuştu. Yüzüne yayılan kocaman bir gülümseme; içinde bulunduğu bütün karmaşanın, dengesizliklerin ve bilinmezliklerin geçerliliğini yitirmesine yetmişti.
Uzunca bir süre aradığı bir şeyi bulmanın verdiği bir huzur muydu bu yoksa bir kurtuluş yolu yaratmak mıydı? Artık hiçbir şeyin cevabını bilmediğinden bu soru da onun için bir önem arz etmiyordu.
Nitekim bir türlü kaçamadığı, kaçmak için bir çaba da sarf etmediği fısıltılar bu yeni olay ve duygu karmaşası ortasında geri geliverdi.
Birbirine zıt iki düşüncenin çatışmaları delikanlının kararlarını şekillendiriyordu ve işin üzücü kısmı ise o bunlardan bir haberdi. Beyninde dönüp duran bu çatışmalar artık garipsenemeyecek bir boyuttaydı. Tüm bunlara ne zaman alıştığını, onları ne ara sıradan bir şey olarak gördüğünü bile bilmiyordu. Belki de böylesi onun için daha eforsuzdu.
"Yeniden bir şans doğduğunun farkında değil misin? Dün soramadığın bütün soruları sorabilirsin ona, tabi yine dikilip durmakla vakit kaybetmezsen."
"Hala neyi sormasını bekliyoruz, sorsa bile aldığı cevaplar neyi değiştirecek. Her şeye son vermeye uzun süre önce karar verdik. Planlara uyulmayacaksa bunları oluşturmanın ne anlamı var, söylesene!"
"Hiçbir şeyin değişmesi söz konusu değil zaten, fakat ortada garip bir durum var, farkında mısın? O kızla ilgili bir bazı şeyler tanıdık hissettiriyor. Öğrenmek lazım, en azından bu sefer acele etmek şart."
"Kendi ayağına sıkmak tam olarak bu oluyor, her şeye son vermek daha kolay olacaktı. Sen seçtin bu durumu."
Benliğinde yine bazı sorunların onsuz çözümlendiğinin farkında olmadan verilen karara biat edip kızın uzaklaşmasının etkisiyle kalbi sıkışmaya başladı. Verilen karara uyması gerektiğinin hissiyatındaydı.
"Bu sefer lanet bir kriz bile sana ulaşmama engel olamayacak!"
Delikanlı bu iddialı sözlerin ardından hiç vakit kaybetmeden kızın peşinden koşmaya başlamış, önüne gelen bedenlerden oluşma duvarları bir bir ittire kaktıra deviriyordu.
Attığı her adımda arkasından gelen küfürle karışık haykırışlar kopmaktaydı.
"Aklını mı yedin çatlak herif!"
"Önüne baksana manyak!!"
"Nere koşuyor bu züppe?"
Delikanlı tüm bu çığlıklara kulak tıkamış, kızın daha fazla uzaklaşmasına engel olmak için arkasından bağırmaya başlamıştı.
"Hey! Bekle lütfen, seninle konuşmam gerek!!"
Bu sözlerden sonra duraktaki insanlarda tekrardan yükselen gürültüler baş gösterdi.
"Kime seslendi o?"
"Kafası güzel heralde, etrafta çatlak dolu."
***
Kız yaklaşık 15 dakika sonra bir sokağa döndükten sonra Kirean da hızını yavaşlatıp nefeslerini düzenlemeye çalıştı. Durması için son kez kıza seslendi:
"Hey! Lütfen artık durur musun?"
Kız bu sefer onu duyup yavaşça arkasını döndü. Bu adam da neyin nesi diye geçirdi içinden.
"Buyurun, bana mı seslendiniz?"
Delikanlı aralarında adımlarca mesafe olmuş olmasına rağmen kızın gözlerindeki o tanıdık hisle kaybolmaya başlamıştı bile. Kısa bir duraksamadan sonra bir yandan yavaş adımlar atmaya çalışıyor bir yandan da bu tanıdık, sıcak duygular karşısında içinde uzun bir süredir tatmadığı mutluluğun yeniden yeşerdiğini hissedebiliyordu.
Ona ne söylemeliyim, diye düşündü genç. Direk konuya mı dalmalıydı?
Kız hala ondan gelecek bir cevabı bekliyordu, ellerindeki poşetleri yere bırakıp cebindeki biber gazını yokladı. "Ne olacağı belli olmaz" dedi içinden.
Delikanlı ise dili tutulmuşçasına suskunluğunu sürdürüp hala yürümeye devam ediyordu. Birden duraksadı, etrafına baktı. Zihninde beliren yeni bir düşünce geçmişi hakkında kafa yormasına neden olmuştu. Dikkatle bu dar sokağın her köşesini inceledi. Harabe görünümlü apartmanlar, karanlığın hüküm sürdüğü rutubetli duvarlar, çamurla dolu kaldırım taşları...
"Sanki bu sokağa aşinayım, evet...evet burası, kesinlikle önceden çok sık geçtiğim bir yol. Hafızam geri mi gelmeye başladı acaba?"
Tekrar gözleri ona göre dünyanın en anlamlı bakan yeşil gözlerle buluştuğu anda bu sefer kalbi daha sert bir reaksiyon vermişti. Bu hissettiklerini seneler önce gömmüş gibi bir yabancılıkla karşıladı. Bir yandan kalbindeki çarpıntıları dindirmeye çalışıyor bir yandan da kendi kendine konuşmayı sürdürüyordu.
"Ah şu gözler sanki beni benden daha iyi tanıyor."
Tüm bu sessizlik karşısında iyice korkmaya başlayan kız birden onu dün gece gördüğünü hatırlayıverdi.
"Siz...siz dün köprüden düşmek üzere olan adamsınız, değil mi?"
Delikanlı kafasını yavaşça sallarken kızın onu hatırlamasının verdiği mutlulukla gülümsemesin saklamamıştı.
"Evet..benim.."
Duraksadı, benliğinde yeni bir çalkantı oluşuvermişti. Biriyle konuşmak her defasında neden ona bu kadar korkunç hissettiriyordu?
Artık sessizliği bozması gerektiğini fark ettiği an hafifçe öksürüp sesini kontrol etti.
"Size bazı sorular sormak istiyorum, izninizle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖPRÜ
Mystery / Thriller~Ölümle yaşamak arasında bir bağ kurulacak. Yıkılması an mesele olan bir köprü bu... Parçalanmış bir benlik, yok olmaya mahkum hayatlar...Ve geçmişini unutan bir adam... Yaşamak için en fazla ne yapabilirsin?~ Bugün daha bir keyifli gibiyd...