BÖLÜM 5: Görev (PART 2)

347 31 38
                                    

𝓶•

"Allison, Diego, Mila siz okuldaki çocuklara gideceksiniz. Luther, Klaus, Vanya ve Five sizin de bu adamı öldürmeniz gerekiyor. Acele edin süreniz kısıtlı. "

Luther'ın eline fotoğrafı verdi ve önündeki kağıtlara geri döndü.

"Neyse, daha kötü bir şey de verebilirdi." dedi gülüp kulağıma eğilerek. Bugün birisine bulaşmadan duramayacaktı anlaşılan.

Hep beraber odadan çıktığımızda diğer takım vakit kaybetmeden onlara verilen görev için gitmişti. Bizde tam çıkacakken Allison telaşlı bir şekilde Diegoyla yanımıza geldi.

"Benim ufak bir işim çıktı size sonra katılacağım. Beni idare edin, size güveniyorum çocuklar." son cümlesini merdivenden hızlıca çıkarken sesli bir şekilde söylemişti.

Bizde Diegoyla peşinden şaşkın bir şekilde bakmakla yetinmiştik.

"Hiç kimse normal değil."

''Onları bu halleriyle seviyorsun ama.'' deyip gülümsemiştim. Onların her ne kadar birbirleriyle tartışsalar da iyi geçinmelerini seviyordum. Keşke başka bir nedenden dolayı onlarla tanışsaydım diye geçirdim içimden ancak galiba her şey için çok geçti.

"Hadi bizde fazla oyalanmayalım artık. Avucum kaşınmaya başladı."

...

Okulun önüne geldiğimizde 20'den fazla polis arabası ve öğrencilerin aileleri bulunuyordu. Bazıları çocukları için ağlayıp birbirlerine sarılıyor bazıları ise sinirden yerlerinde bile duramıyorlardı.

Onları izlerken çocuklarının ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. Aileleri onlara bir şey olmasın diye canlarını bile vermeye hazırdı.

"Beni takip et." deyip beni düşünce havuzundan çıkarıp önden yürümeye başlamıştı. Nereye gittiğimizi fark ettiğimde hemen lafa girmiştim.

''Polislere bulaşmadan bu işi halledeceğimizi sanıyordum.''

"Biraz yardımdan zarar gelmez." dedi birkaç saniye kafasını bana çevirip.

"Hey Chuck, durum ne?"

"Tam olarak polislerin işine karışmayı ne zaman bırakacaksın?"

Elindeki kağıtları yanındakine verip Diego'nun karşısına geçti.

"Ah hadi ama dostum, burada sizinle birlikte çocukların ölmesini mi bekleyeyim yani?"

Chuck bunun üstüne Diego'nun kolunu çekti ve sinirle yüzüne bakmaya başladı. En baştan polislerin yanına gelmek bir hataydı zaten. Onları bırakıp okulun etrafına bakmaya başladım. Belki başka bir girişi olabilirdi.

Polislere görünmeden okulun arkasına gelmiştim. Birkaç adım daha ilerledikten sonra karşıma bir kapı çıkmıştı. Anladığım kadarıyla burası personel girişiydi. Kapı kolunu indirmeye çalıştım ve tabi ki kilitliydi.

''Lanet olsun!'' deyip kendime daha çok çekmeye başlamıştım.

"Nereye kayboldun hemen?"

''Senin dayak yemeni izleyemezd-'' ona döndüğümde elinde anahtarla kapıyı zorlamamı izlediğini gördüm.

''Onu çaldın mı? Tanrım! Diego, bunu yapmadım de!''

"Ah tabi ki yapmadım! Oradan bakınca hırsız gibi mi duruyorum?" deyip beni kenara itekleyip kapıyı açmıştı.

''Ama o polis çok sinirli görünüyordu. Sana nasıl anahtarı verdi ki?''

"Meslek sırrı." deyip bana hafif bir bakış attıktan sonra içeri girdi. Bende onun peşinden gidip girişteki masanın yanına eğilmiştim. Artık sessiz olmalıydık. Hiçbir çocuğu tehlikeye atmak istemiyorduk.

Diegoya baktığımda çoktan bir adamı etkisiz hale getirip 2 tane çocuğu geldiğimiz kapıdan çıkarttığını fark ettim.

O sırada bir çocuğun hıçkırıklarını duymuştum. Arkama dönüp baktığımda gözleri ağlamaktan kızarmış bir kız çocuğu olduğunu gördüm. Yanında da silahlı bir adam vardı ve etrafı kolaçan ediyordu.

Kız beni görünce ağlamayı kesip üzüntülü bir halde yüzüme bakmaya başladı. Elimi dudaklarımı götürüp ona sessiz olması için işaret yaptım ve arkasını dönen adama yavaş bir şekilde yaklaşıp elindeki silahı aldığım gibi alnına vurup bayılttım.

Daha sonra hemen küçük kızın yanına gittim ve herhangi bir yerinde yara olup olmadığını kontrol ettim ancak bir şeyi yoktu. Onu dışarı çıkarttıktan sonra alt katı Diego'nun halledeceğini umarak sessiz bir şekilde üst kata çıktım.

Burada alt kattan daha az insan vardı, bu yüzden büyü kullanabilirdim. Vakit kaybetmeden önüme çıkan ilk sınıfa girdim. Burada iki erkek çocuğu ve iki tane de adam vardı ancak bu seferkiler silahsızdı.

''Hey aptal herifler! Neden kendi denginiz olanlarla uğraşmıyorsunuz?'' dediğimde ikisi de arkasını dönüp sinirle üstüme yürümeye başlamıştı.

İlk önce birisin karnına tekme atıp geriye doğru sendeletmiştim. Daha sonra diğeri kolumu tutup kendine döndürdü ve yüzüme doğru yumruk atmaya çalıştı. Geri çekilip vuruşundan kaçtım ve elimi öne doğru uzatıp latince kelimeler söyledim.

"Çocuklar benimle gelin. Hadi!"

Arkamdan Allison'ın sesini duyunca biraz rahatlamış hissediyordum kendimi. Sınıfta köşeye sinmiş çocuklara seslenip hepsini dışarı çıkartıyordu.

Sırtımda hissettiğim darbeyle birlikte öne doğru sendeledim ve tam düşecekken okul sırasına tutundum. Hızlıca arkamı döndüm ve az önce beni itekleyen adama doğru birkaç kere yumruk atıp yere düşmesine sebep oldum.

"Bir söylenti duydum," Kapıya baktığımda Allison yere düşürdüğüm adama karşı gücünü kullanıyordu. "kendini camdan atmışsın."

Adam, gözleri bulanıklaşmış bir şekilde yerden kalktı ve kendisine uygulanan güce karşı koyamayıp pencerelerin olduğu yere doğru yürüdü. Camı açtıktan sonra kendini dışarıdan gelen çığlıklar eşliğinde boşluğa bıraktı

''Her yer temiz mi?''

"Evet, ben geldiğimde polisler içeri girmişti çoktan. Onlar halletti."

Kafamı sallayıp Allison'ı onayladıktan sonra beraber o önde ben arkada merdivenlerden aşağı inmeye başladık.

''Allison, sen git ben hemen geliyorum.''

Geldiğimiz yerden geri dönüp az önce önünden geçtiğimiz tuvalete doğru gittim. İçeri girdiğimde kapıyı kilitledim ve sırtımı kapıya yasladım. Tam iyileşemeden kendimi bu kadar yorduğum için canım acıyordu ama buna alışmalıydım artık.

Kendimi itekledim, aynanın karşısına geçip birkaç saniye herhangi bir yerimde yara olup olmadığını kontrol ettikten sonra musluğu açıp yüzümü yıkadım ve vakit kaybetmemek için hemen kapıya yöneldim.

Tam da o sırada arkamdan bir şeyin tıkırdayıp yere düşme sesini duymuştum. Bu ses bir yerden tanıdık geliyordu ancak ben onun olmamasına inanmak istiyordum.

𝓶•

MİLA |The Umbrella AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin