BÖLÜM 11: Değişim Yaklaşıyor

231 21 27
                                    

𝓶•

"Küçük bir kasabada Bella isimli genç bir kız yaşarmış. Bella o kadar güzel o kadar neşeli bir kızmış ki, çiçekler onun yanında solgun; güneş, saçtığı gülücüklerinin karşısında sönük kalıyormuş.

Bir gün kasabaya Bella'nın yaşlarında oğlu olan bir aile taşınmış.

Adı Robert'mış o genç adamın.

Robert; yaşıtlarına göre daha olgun, daha zeki ve daha yaramazmış. Sürekli başına bir iş geliyor, her seferinde mutlak bir çıkış yolu bulabiliyormuş.

Ancak bir gün öyle bir şey olmuş ki bu sefer kendisini o bile kurtaramazmış.

"Hih! Anneciğim, Robert'ın neyi varmış? Yoksa hasta mı olmuş?"

Küçük Mila'nın annesi bu sözlere karşı gülümsemiş. Kızının bu merakı ve tahminleri onu her zaman şaşırtıp sevindiriyormuş.

'Hasta mı? Mila... Hasta olsaydı eminim onun bile bir çözüm yolu olabilirdi.'  diye geçirmiş annesi içinden.

"Hani hikayemiz bitene kadar soru sormayacaktık ufaklık?"

"Ama ya Robert'a bir şey olursa?"

Annesi Mila'nın sorusuna karşı ne diyeceğini bilememiş. Kitabın sonunu bildiği halde tek bir kelime dahi edemiyormuş, küçük bir kız için sonu ağır bir kitapmış çünkü.

"Evet, nerede kalmıştık? Robert...

Ancak bir gün öyle bir şey olmuş ki bu sefer kendisini o bile kurtaramazmış. Düşünmüş, düşünmüş ve düşünmüş. Bir çıkış yolu için çabalamış durmuş. Başına ilk defa gelen bu şeye hazırlıksız yakalandığı için ne yapacağını, nasıl bir tepki vereceğini bilmiyormuş genç adam.

Güneş, yerini aya bırakmış. Günler, hafta; haftalar ay olmuş. Ağaçlar çiçek açmış, yaprakları dökülmüş.

Ancak Robert başına gelen bu şeyden bir türlü kurtulamıyormuş. Elinde olsa zamanı geriye sarıp bu kasabaya gelmemiş olmayı dileyecek kadar kendini kötü hissediyormuş.

Robert'a ne mi olmuş?"

Anne bakışlarını kitaptan alıp uykunun kollarına kendisini bırakan kızına çevirmiş. Ne zaman ona kitap okusa asla dayanamaz hemen uykuya dalarmış, bu seferki de çok farklı değilmiş.

Kızının yanından onu uyandırmamaya çalışarak kalkıp sıkıca üstünü örtmüş ve yanağına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekilip o çaresiz sesiyle fısıldamaya başlamış.

"Anneni affedebilecek misin Mila'm? Çünkü ben kendimi affetmeyeceğim. Bir gün gelecek ve beni anlayacaksın. Ancak tek isteğim o gün her şey için çok geç olmaması."

...

Merdivenlere oturmuş önümdeki kargaşayı izliyordum. Burada geçirdiğim çok fazla anım olmasa da ailemin olduğu her yer benim için önemli bir yer haline geliyordu. Buranın son haline üzülmekten başka bir şey gelmiyordu elimden, sanırım en çokta buna üzülüyordum.

Bakışlarımı dedektiften, Hargreeves ailesiyle konuşan polislere; oradan ceseti inceleyen ambulans görevlilerine çeviriyordum. Sadece burada değil çıktığımız barda bile polis arabaları ve ambulanslar varmış ancak detaylarını bende öğrenememiştim.

"Peşinden gelirken iki kere düşünmeliymişim."

Dedektif Chuck'la konuşmasını bitirdikten sonra yanıma yaklaşan Five'a bakışlarımı çevirdim. Ona peşimden gelmesini ben söylememiştim, şimdi neden böyle konuşuyordu ki? Evet o olmasaydı belki koca bir sokak küllere teslim olabilirdi ama bir şekilde bunun da üstesinden gelebilirdim.

MİLA |The Umbrella AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin