BÖLÜM 7: Komisyon

315 34 26
                                    

𝓶•

Uzun bir zaman sonra bu dar koridora adımımı atmıştım. Her şey aynıydı: İnsanların kendilerine verilen görevleri yerine getirmek için koşuşturması, robottan bir farklarının olmaması ve daha birçok şey.

Açıkçası hala insanların ona hizmet etmelerine şaşırıyordum. Kim bilir onları kimlerle ilgili tehdit etmişti?

Önümde yürüyen Handler ve yanımdaki Herb'e ufak bir bakış attım. Gerginliğim yüzümden okunacak ki Herb gülümsemem için eliyle işaret yaptı. Burada nasıl gülümseyebilirdim ki? Komisyonu yerle bir etmemem için tek bir nedenim bile yoktu.

Hayır, vardı. Ama ben bunu düşünüp sinirlenmek istemiyordum.

Handler'ın topuklu ayakkabısının sesi kafamın içinde çınlıyordu ancak sonunda odasına gelebilmiştik. Kapı açıldığında içeri girip rahat bir şekilde sandalyesine oturdu ve bacak bacak üstüne attı.

"Daha ne kadar ayakta durmayı düşünüyorsun?" deyip elindeki sigarasını içerken yüzüme bakıyordu.

"Ne var? Neden beni çağırdın?"

Sözlerimin üzerine ufak bir kahkaha attı ve sandalyesinde bir sağa bir sola dönmeye başladı. Benimle dalga mı geçiyordu bu?

"Çok acelecisin Mila. Hiç değişmemişsin."

Aslında çok değişmiştim. Belki fiziki anlamda değil ancak son bir ayda düşüncelerim çok değişmişti. Bazen 'Acaba dediği şeyi en baştan kabul etmeyip farklı bir yol mu bulsaydım?' diye düşünmeden edemiyordum. Ancak her şey için çok geçti.

Yine en boktan yolu seçmiştim. Derin bir nefes çektim içime. "Benden ne istiyorsun?"

Ne istediğini çok iyi biliyordum ancak bunu yapmak istemiyordum. Başka bir yol düşünürdüm, en azından birisinin canından olmadığı bir yol bulurdum.

"Senden ne mi istiyorum?" deyip masaya kollarını dayadı ve kafasını üstüne koydu.

"Açıkçası bu kadar çabuk konuya girmeni beklemiyordum."

Neler geçiyordu bu kadının aklından? Başka bir görev mi? Ya da birisini öldürmemi mi? Belki de başka bir aileyi katletmemidir. Ben ne söyleyeceğini beklerken o sözlerine devam etti.

"Çay?"

Çay?

Nasıl yani?

Burada oturup onunla çay içecek değildim herhalde. Bu kadın benim öldürme sıralamamın başını çekiyordu.

"Çay?"

...

Biraz daha bardağını karıştırırsa hepsini kafasından aşağı boşaltacaktım. Gerçekten ikimiz için çay söylemişti ve ben oturup önümdeki çayla bakışıyordum sadece.

"Hadi ama içmeyecek misin?"

Sinirle oturduğum yerden kalkıp masasının üstüne doğru eğildim.

"Buraya seninle oturup çay içmeye falan gelmedim ben. Ne söyleyeceksen söyle de çıkıp gideyim artık şuradan."

"Hargreeveslerin evine gidince öz güven gelmiş sana anlaşılan." deyip sandalyesinde sağa sola dönmeye başladı.

Daha sonra ciddi bir tavırla sözlerine devam etti.

"Hatırlatırım Mila, burada emirleri veren sen değilsin: Benim. Nerede olduğunu iyi bil ve sana verdiğim görevi en kısa sürede bitirmeye bak. Yoksa o çok sevdiğin-"

Handler'ın önündeki çay bardağını elimin tersiyle yere itekledim ve yüzüne doğru sessiz ama sinirli bir şekilde konuşmaya başladım. Bu suskunluğum adeta fırtına öncesi sessizliği andırıyordu.

MİLA |The Umbrella AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin