Artık aklımı yitireceğimden korkmuyor, aklımı yitirdiğime emin olmaya başlıyordum. Neler olacağını umursamadan Jennie'nin peşinden koştum ve binaya girmeden onu yakalamaya çalıştım ama çok hızlıydı. Aramızdaki mesafeyi kapatmam mümkün olmadı.
O kolyeyi elime aldığım andan itibaren vücudumu saran titreme ve kaslarımın birer birer çekilmesi hissi, koşmak bir yana yürümeme bile zar zor izin veriyordu.
Tam hastanenin kapısını açacağım sırada bir anda bahçedeki seslerin kesildiğini fark ettim. Az önce masalarda oturan, ağlayan veya konuşan hasta yakınlarının sesi kaybolmuştu. Omzumun üzerinden baktığımda bahçenin bomboş olduğunu gördüm.
Artık stresten midem bulanıyordu. Boş bahçeden midem bulanıyordu, bu sessizlikten bu lanet balerinden midem bulanıyordu.
Bahçe hastanenin arka tarafında olduğu için burada bir otomatik kapı yoktu. Binanın kapısına başımı dayayıp ağlamaya başladım. Daha sonra yere çöküp hıçkırıklara boğuldum. Gözyaşlarımdan bulanıklaşan gözlerimle bir kez daha bahçeyi incelediğimde sanki sadece bu bahçede değil, bu şehirde hatta bu dünyada yalnız olduğum hissine kapıldım. Artık bedenimin kontrolü elimde değildi, sadece zangır zangır titriyordum ve bunu durdurmak için bir şey yapamıyordum.
Toparlanmam gerekiyordu. Hastaneye girip Jennie'yi bulacak, gerekirse ameliyatı bölecek ve bu kolyenin nereden çıktığını soracaktım. Artık gözyaşlarına değil cevaplara ihtiyacım vardı. Artık buradan çıkmam gerekiyordu.
Ayağa kalkıp derin bir nefes aldım ve boş bahçeyi tekrar görmemek için gözlerimi kapatıp arkama döndüm. Ağır kapıyı yavaşça ittirdim.
Gördüğüm şey sona yaklaşmaktan çok uzak, bir daha sağlıklı düşünemeyecek olmaya ise çok yakın olduğumu gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stuck In Time | jenlisa
FanfictionLisa, neredeyse kimsenin onu tanımadığı bir sabaha uyanır.