23

855 128 40
                                    

Alttaki yazıyı okuyunca tabak elimde öylece kalakalmıştı. Ben de aynı şekilde, hareket edemiyordum.  

Bu labirentte kaçıncı turumdaydım bilmiyordum, labirentin neresindeydim bilmiyordum, artık bir çıkış olup olmadığını da bilmiyordum. Mutfağın soğuk zeminine kendimi bıraktım, sadece soğuğun bedenime işlemesini istiyordum, bir şeyler hissetmek istiyordum, hayal kırıklığı ve öfke dışında bir şeyler. Üşümek, terlemek, acıkmak gibi insani bir şeyler. 

Orada kaç dakika hareketsiz yattım bilmiyorum. Ama üşümeyi başarmıştım, öyle ki soğukluk sanki beynime işlemiş ve düşünmeyi de bırakmıştım. Bir anda yerimden doğrulup gözden kaçırdığım şeye hayret ettim. 

"Chaeyoung," dedim.

Her gerçeklikte olduğu gibi bunda da bir yerlerde beni bekliyor olmalıydı numarasını hatırlamaya çalıştım ama yeni değiştirdiği için aslında bilmediğimi fark ettim. 

O sırada aramak yerine direkt evine gitmek aklıma geldi, nasılsa oldukça yakındı yürüyerek bile gidebilirdim. O bana bu gerçeklikle ilgili bilgi verebilirdi.

Havanın nasıl olduğunu umursamadan üstümdekilere bile dikkat etmeksizin evden çıktım. Yanıma aldığım tek şey zar zor bulduğum ev anahtarıydı. Telefondan tarihi kontrol ettiğimde Chae'nin de bugün evde çalıştığını hatırlayıp rahatladım, kapıyı mutlaka açacaktı. 

Aceleyle kafenin yanındaki binaya girdim, tam olarak karşı apartmanımızda oturuyordu. Bu konuda ne kadar şanslı  olduğumuzu şimdi bir kez daha görüyordum. 

İçeri girdiğimde merdivenleri ne kadar hızlı çıktığıma dikkat bile etmemiştim, arada nefes nefese kalmamın sebebi de buydu işte. Kısa bir an soluklanıp son iki basamağı da çıktığımda tam olarak çalmam gereken kapının önündeydim. Zaman kaybetmeden zile bastım. 

Kısa bir süre sonra içeriden duyulan adım sesleri rahatlamama sebep oldu. Chaeyoung evdeydi ve kapıyı açmaya geliyordu, bu iyiydi. Kapı kolu yavaşça aşağı indiğinde derin bir nefes aldım, bir anlığına karşıma çıkacak kişinin farklı biri olacağından korktuğumu kabul etmem gerekir. 

Ama işte Chaeyoung karşımdaydı. Uyku sersemi gözüktüğünden yüzünde belirli bir ifade yoktu beni görünce gülümsemeye çalışarak konuştu. 

"Günaydın...Üzgünüm uyuyakalmışım."

Onu karşımda görünce o kadar rahatlamıştım ki ona sarılmaktan kendimi alamadım. Hızlı şekilde boynuna atladığımda hafifçe sırtıma vurdu, yüz ifadesini bu şekilde göremiyordum ama alışkın olduğumuz sarılmalardan biriydi işte. 

"İçeri geçsene," dedi gülümseyerek.

"Ben de seni bekliyordum."

Rahat bir nefes alarak ezbere bildiğim evde adımlamaya başladım. Jennie'yle yaşamaya başlamadan önce burası benim de evim gibiydi, neredeyse her gün Chaaeyoung'la kalıyordum bu yüzden bu dairenin hiç de yabancısı değildim. 

Renkli koltukların olduğu salona girdiğimde kendimi koltuklardan birine adeta bıraktım. O kadar yorgundum ki, ve bunun fiziksel yorgunlukla uzaktan yakından alakası yoktu. Chaeyoung da tekli koltuklardan birine oturup gözlerini ovuşturmaya başladı. 

"Chae neredeyse aklımı kaçıracaktım, ama neyse ki buradasın!"

Chaeyoung belli belirsiz gülümsedi.

"Evi bulmakta mı zorlandın?"

"Saçmalama Chaeyoung, bu evi kendi evimden bile daha rahat bulurum biliyorsun..."

Tuhaf bir şekilde başını salladı. Hareketlerim garip kaçmıştı muhtemelen. Durumu toparlamalıydım. 

"Artık sana her şeyi anlatacağım, ne olursa olsun birine anlatmam gerekiyor nasılsa bundan daha kötüsü olamaz..."

"Eh, tabii eğer yardımcı olabileceğim bir şeyse..."

Koltuğa tamamen uzanıp konuşmaya başladım. 

"Aslında her şey doğum günümde başladı, birlikte kutlamıştık Jennie bana sürpriz yapmıştı sen de oradaydın ama şimdi hatırlamadığına eminim...o günden beri..."

"Bir dakika bu hikayede biraz boşluk var."

Başımı kaldırıp ona baktım. 

"Üzgünüm, seni Jisoo'nun bahsettiği stajyer sandım ama anladığım kadarıyla sen o değilsin."

Artık gerçekten çıldıracaktım, bu gerçek olamazdı. 

"Chaeyoung uykunu alamadın mı benim işte Lisa'yım!"

"Bak...Lisa. Açıkçası şu an beni biraz korkutmaya başladın, bence artık gitsen iyi olur."

Yerimden doğrulup dolan gözlerimle Chaeyoung'a bağırdım.

"Beni tanımadığını mı söylüyorsun!"

Chaeyoung korkudan büyüyen gözleriyle başını olumsuz anlamda iki yana salladı. 

"Sakin olup dışarı çıkmazsan polisi aramam gerekecek."

Gözlerimi elimin tersiyle silip hızlıca ayağa kalktım, faydası yoktu. Chaeyoung beni tanımıyor ve oldukça korkuyordu. Burada durup hikaye anlatmam bana hiçbir şey katmayacaktı. 

Salonun kapısında durarak son kez ona baktım. Elini göğsüne koymuş sehpanın üzerindeki bir bardak suyu hızlıca içiyordu. En iyi arkadaşım beni görmüş ve benden korkmuştu. Görünüşe göre artık en iyi arkadaşım değildi, daha da kötüsü biz hiçbir zaman arkadaş olmamıştık. 

"Özür dilerim Chaeyoung."

Başka bir şey söylemeden çıkış kapısına ilerledim. Bu, bale gösterisi gerçekliği de dahil geldiklerim arasında en kötüsüydü.


Stuck In Time | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin