Önümde beyaz önlükle dikilen Jennie'ye tekrar tekrar baktım. Bakışlarımdan rahatsız olması uzun sürmemişti, sabırsız gözüküyordu.
"Hastanın yakını siz misiniz?" diye tekrarladı.
"E...evet."
"İçeri geçip kendisiyle konuşabilirsiniz. Ciddi bir kırık değil ama alçıya almamız gerekti. İlaçları odaya bıraktığım reçetede yazıyor. Hastanın burada kalmasına gerek yok onu alıp ilaçları temin ederek evde ilgilenebilirsiniz."
Sadece kafamı salladım. Şimdi ne oluyordu? Artık kendimi bu hastanenin psikiyatri bölümüne başvururken görüyordum. Arkasından bir kez daha seslendim.
"Affedersiniz..."
"Evet?" dedi tek kaşını kaldırarak otoriter bir tavırla.
"Onunla siz mi ilgileniyordunuz?"
Saçma bir soruydu ama yine de sormaktan alıkoyamamıştım kendimi.
"Hayır, ben asistanım Doktoru Bay Yoon, odası koridorun sonunda."
Odayı eliyle işaret etti.
Beni kesinlikle tanımıyordu. Bu sefer aynı okula da gitmemiştik. Hiç tanışmamıştık ve o bambaşka bir hayatı seçmişti.
Konuşmamız sona erdiği her an kendimi kötü hissediyordum. Her ne kadar şu an farklı bir hayat yaşıyor olsa da onunla tanışabilirdim, böylelikle bir anda tekrar geleceğe gidersem hayatımda olma şansı olacaktı.
Oldukça acemi bir oyunculukla başımı tutup savrulur gibi yürümeye başladım. Halimi görür görmez elindeki dosyayı bırakıp beni oturaklardan birine oturttu.
"İyi misiniz?"
"Başım dönüyor..."
Gerçekten kötü bir oyuncuydum.
"Biraz oturun, ben de tansiyon aletini getireyim."
Başımla onaylayıp oturdum ve hızla odalardan birine girişini izledim. Onu izlerken gülümsemem yüzümde farkında olmadan yerini bulmuştu. Bir haftadır onu görmemiştim. Nasıl görürsem göreyim onu görmek her zaman güzel olacaktı, işte bu yüzden gülümsüyordum.
Dakikalar sonra elinde tansiyon aletiyle yanımdaki boş yere oturdu. Bileğimi tutup ölçümü yaparken onu izliyordum.
"Tansiyonunuz normal, aç kalmış olabilir misiniz?"
"Evet, kahvaltı yapmamıştım."
Bu aslında doğruydu. Günlerdir doğru bir şey yemiyordum zaten, sadece bugün değil.
Önlüğünün cebinden yarım paket bisküvi çıkardı ve utangaç bir gülümsemeyle bana uzattı.
"Bunu alın lütfen."
Artık sabırsız veya ilk gördüğüm andaki gibi hafif kızgın gözükmüyordu. İfadesi yumuşamıştı ve oldukça sevimli gözüküyordu, tanıdığım Jennie tekrar karşımdaydı.
"Ben...teşekkür ederim."
İçten bir şekilde gülümsedi ve diğer cebinde ışığı yanan çağrı cihazını eline aldı.
"Gitmem gerek..."
"Lisa," dedim.
Yüzünde çarpık bir gülümseme oluşurken yüzüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına itti.
"Jennie," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stuck In Time | jenlisa
FanficLisa, neredeyse kimsenin onu tanımadığı bir sabaha uyanır.