¹⁶

269 29 4
                                    


Jungkook

Her insan geri döndürmeyeceği ve ileride bunun pişmanlığını çokça yaşayacağı hatalar yapmış ya da yalanlar söylemiş olabilir. Bunlardan birini yapmadığınız yapmayacağınız anlamına gelmez.

Her insan illa yalan söyler ancak en güvendiğimiz insanların yalanları acıtır. Yalanın beyazı ya da siyahı olmaz, yalan gridir. Tıpkı insanlar gibi gri. İşte o griye çalan insanlardan biri de bendim.

Yalnız kararsız kaldığım tek şey açık gri mi yoksa koyu gri mi olduğum sorusuydu?Grinin hangi tonunda olduğunu bilmeyen ben Jeon Jungkook bugün geri dönülemez olayların içine girecek, zaman zaman kendimi zaman zamansa sevdiklerim için mücadele edecektim. Ancak bugün ve bundan sonraki günlerde başıma gelecek  şeyleri bilsem öylece bu kapının önüne gelir miydim emin değilim?

Her şeyden habersiz bir şekilde eski yakın arkadaşımın attığı konuma giderken bir şey fark etmem ile başladı her şey. Hana  ve Taehyung'un evinin arasında sadece iki ev vardı. Bu benim kafamı karıştıran yegane şeydi. Bunu kafaya takmadım sadece bu düşüncelerimi 'tesadüf' adı altında topladım. Hanaların evini her adım attığımda kurdum sanki gitmemem için direniyor gibiydi. Onu dinlemedim ki bu yaptığım ve yapacağım hataların başını çekiyordu.

Elindeki poşeti diğer elime aldım ve karşımdaki kırmızı kapıya uzunca bir süre baktım. Buraya mutlu bir şekilde gelmem gerekiyordu ama içimdeki huzursuzluk beni yiyip bitiriyordu. Buraya kadar gelmişken bu şekilde davranamazdım. Her şeyin eskisi gibi olmasını istiyorsam eski 'ben' olmalıydım. Sonuçta yabancı birinin evine girmeyecektim çocukluk arkadaşımın eviydi. En fazla ne olabilirdi ki? İşte bunun bilinciyle yine yüzüme gerçek olduğunu düşündüğüm bir gülümseme koyup zili çaldım. Zilin sesi kulaklarımı doldurduğunda içerideki sesi dinlemeye başladım. Bir kez daha derin nefes verdim ve içeriden gelen erkek sesinin 'geliyorum' diye bağımasını duydum. Bağıran kişi Han olmalıydı. Kapı açıldığında benden biraz uzun ve iri  birisiyle karşılaştım. İri bedenine rağmen çocuksu yüzü , uzattığı saçları hiç değişmemişti.

"Jungkook" dedi  gülümsedim ve onu karşılık verdim.

" Han" birbirimize bakarken içeriden Nayeon teyzenin sesi geldi.

" Kim gelmiş?" diye bağırdı. Han ise

"Jungkook gelmiş anne" dedi. Nayeon teyze karşımda belirdiğinde Han'ın ensesine vurup konuştu.

"Hyunguna ismi ile seslenmeye utanmıyor musun haylaz?" dedi. Ben karşısında saygı ile eğildim.
" Merhaba Nayeon teyze"

"Aman tanrım Jungkook ne kadar büyümüş ve güzelleşmişsin. İçeri gir hadi" dedi ve Han'ın omzundan sağa itekledi ve benim geçebileceğim kadar alan açtı. Gülümseyerek içeri geçtim ve elimde tuttuğum poşeti Han'a doğru uzattım.

"Hyung ne gerek vardı?" dedi. Elim boş gelemezdim ki hem zaten de büyük bir şey yoktu. Tatlı almıştım.

"Gerek vardı" dedim.

"Hadi bakalım siz yukarı geçin. Han sen eşlik et Jungkook' a bir şeye ihtiyacınız olursa bağırmanız yeter" Han elindeki poşeti mutfak olduğunu düşündüğüm yere götürdü ve geri geldiğinde sırıtarak bana baktı.

"Hyung seni görmeyeli uzun zaman oldu" dedi. Haklıydı uzun zaman olmuştu.

"Dile kolay iki yıl" dedim ve Han'ın yürümesi ile birlikte onu takip ettim. Merdivenlerin sonuna geldiğimizde zilin çalması ile olduğum yerde durdum.

"Ben bakarım" Nayeon teyzenin sesini duyduğumda geriye doğru baktım. Nayeon teyze kapıya doğru koşturuyordu.

"Hadi Hyung gel" Han'ın sesi ile birlikte tekrar yürümeye başladım ancak bir kez daha durmak zorunda kalmıştım. Çünkü şuan aldığım feromon kokusu burada olabileceğini tahmin etmediğim kişiye aitti. Ancak kurdum ve özellikle burnum bu kokunun sahibinin Taehyung olduğunu biliyordu.

"Merhaba Bayan Jung. Annem bunu akşam yemeniz için gönderdi."Duyduğum ses ile tahminimin doğru olduğunu anlamıştım. Geriye doğru baktım ve kapının önünde Nayeon teyzeye bir poşet uzatan Taehyung'u gördüm.

"Aaaa Taehyung Hyung gelmiş" Han'ın konuşması ile Taehyung'un bakışları tam olarak beni bulmuştu. O da benim gibi şaşırmış olmalı ki kaşları şaşkınlıkla kalkmış, dudakları aralanmıştı.

"Taehyung istersen sen de gir içeri çocuklara eşlik et." Taehyung transa girmiş gibi gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.

"Evet Taehyung Hyung sen de bize gel. Bugün Jungkook Hyung'da var hem" Şuan olan olayın absürtlüğü başka bir zamanda olsa beni güldürdü ancak şuan sadece geriyordu. Bu yüzden feromonlarıma sahip çıkamamıştım.

"Olur" Taehyung'un cevap vermesi ile bakışımı ondan kaçırıp önüme döndüm. Ona ne diyeceğimi bilmiyordum. Tıpkı Taehyung'un burada ne işi olduğunu hiç bilmediğim gibi. Taehyung'un yaklaşan adım sesleri ile daha çok gerilmiştim. Ona Hana'dan bahsetmemişken onun beni burada görmesi çok gericiydi.

Adımlarımı hızlandırdım ve Han'ı takip ettim. Taehyung da bana ayak uydurup tam yanıma geldi ve sessizce yanımda yürümeye başladı.

"Evet hyunglar ablam ile benim cennetime hoşgeldiniz. Gerçi Taehyung Hyung sen gördün ama Jungkook Hyung ilk defa görecek." Bu cümle ile Taehyung'un buraya daha önce geldiğini ve bu aile ile baya bi samimi olduğunu anlamıştım.

"Tadamm" dedi ve kapıyı açıp bizim geçmemiz için yer açtı. İçeri girdiğimde direkt etrafa bakındım.

Normal bir odaydı. Odanın ortasında iki büyük koltuk ve rengarenk puf koltuklar vardı. Koltukların önünde büyükçe bir masa ve masanın üstünde çeşit çeşit atıştırmalık vardı. Dört duvardan sadece bir tanesi siyah renkti ve orada projeksiyondan bir görüntü vardı. Muhtemelen diziyi oradan izleyecektik. Tam anlamı ile mükemmel ve konforlu bir odaydı. Kırmızı renkli pufta oturan Hana ayağa kalktığında odağım o olmuştu.

"Taehyung, Jungkook" dedi. Muhtemelen ikimizi yan yana burada gördüğü için şaşkındı. Ne yalan söyleyeyim ben de şaşkındım. Hem de şapşaşkın olanından.

"Siz birlikte mi geldiniz?" Dedi merak ettiği belliydi ve sesine gayet yansıyordu.

"Hayır nuna Taehyung Hyung ile merdivende karşılaştık"

"Merdiven mi?"

"Neyse orayı karıştırma şimdi sen ne izleyeceğimizi buldun mu?"

"Haa şey evet evet. Siz ikiniz de geçin şöyle" Siyah koltuğa oturduğumda Taehyung da tam yanıma oturmuştu. Hana kalktığı pufa, Han da diğer boşta kalan büyük koltuğa bacaklarını uzatarak oturmuştu.

"Görüşmeyeli nasılsın Hana?"

"İyiyim Kook sen nasılsın? Rahat bulabildin mi evi?"

"Hıhım evet. Bildiğim sokaklar burası. Küçükken Taehyung ile burada oynardık. Değil mi Taehyung?" Dedim ve ona baktım. Onun da bana baktığını gördüğümde yutkundum. Ne zamandır böyle bakıyordu bilmiyordum ama gözleri çok güzel.

"Evet öyle" dedi. Daha sonra masanın üstündeki patlamış mısır kasesini eline alıp bir tanesini ağzına attı.

"Ee başlatmıyor musunuz filmi?" Dedi ve duvara baktı.

"Hemen açıyorum" Hana hızlı bir cevabın ardından bilgisayardaki oynat kısma bastı ve onunla birlikte duvardaki yansıma da oynamaya başladı. Bakışlarımı kısa bir süre Taehyung'a çevirdiğimde tekrar bana baktığını gördüm. Bu çocuk hiç bakışlarını esirgemiyordu. Taehyung'un bana baktığı bilinci ile genzimi temizledim ve bakışlarımı kaçırım. Ancak bu defa Taehyung'a bakan bir Hana ile karşılaştım.

Çok garip bir ortamdı. Hana Taehyung'a bakıyordu. Taehyung bana bakıyordu. Ben Han nereye bakıyor diye ona bakıyordum. Han ise olması gerektiği gibi duvara bakıyordu.

Resmen film izlemeden film çekiyor gibiydik ve nedense bu filmin sonunda başı yanacak kişi benmiş gibiydim. Film nasıl bitecekti bilmiyorum ama bildiğim tek şey filmin sonunda birilerinin canı çok yanacaktı.

"Film izlemeye başlayalım mı yoksa siz bütün gece birbirinize bakıp duracak mısınız?"

Bölüm sonuuu

Umarım beğenmişsinizdir. Gelecek bölümde görüşürüz.

Vote ve yorum vermeyi unutmayın.

QUERENCİA~ Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin