²⁷

207 28 9
                                    

Jungkook

Önümdeki bedenleri umursamadan hızlı bir şekilde yanlarından geçmiş çarpışan bedenlerimiz ile kısa bir şekilde özür mırıldanmıştım. Şuan umrumda olan tek şey Taehyung'un yanına olabildiğince hızlı inmekti. Kalbimin sesi kulaklarıma geliyordu. Ama bu sefer heyecandan değil korkudan atıyordu.

Çünkü Taehyung'a bişey olma düşüncesi beynimi kemiren tek şeydi. Delta olabilirdi veya hepimizden güçlü de olabilirdi ancak bunlar önemsediğim şey değildi....şuanlık.

Nihayet bahçeye indiğimde büyük bir kalabalık gördüm. Bu çok doğaldı. Sonuçta her gün kavga olmuyordu ya da Taehyung her kavgada yer almıyordu. Daha doğrusu bu Taehyung'un bildiğim tek kavgası bile olabilirdi. Bu zamana kadar sakin olan bu adamı Min Ho nasıl çıldırtmıştı merak ediyordum doğrusu.

Kalabalığı aştım. Burnuma hemen Taehyung'un yoğun kokusu gelmişti. Taehyung'a bakmadan bile sırf kokusundan sinirli olduğunu anlıyordum. Biraz daha yaklaşsam bile kokusu beni güçsüz bırakacak kadar yoğundu. Sanırım diğerleri de bu yüzden yaklaşmamıştı.

Yine de kendimi zorladım ve adım attım. Ciğerlerim onun kokusu ile dolmuşken bağırdım.

"Taehyung!!" Geri dönüş olmadı. Taehyung yaptığı işi yapmaya devam etti. Altındaki bedeni yumrukluyordu. Sesimi duymasını istiyordum.

"Taehyung dur lütfen" tekrar bağırdım bu sefer duraksar gibi oldu. Ancak bu onu durdurmadı.

"Jungkook kokunu yaymalısın. Bağırarak duymaz seni" Jennie'nin sesini duymuştum. Diğerleri de yanıma gelmiş ve Jennie'nin dediğine benzer şeyler söylemişlerdi.

Kokumu sadece ona yönlendirdim. Kokum onunki kadar yoğun ve etkili olmayabilirdi ancak Deltanın fark edeceğini düşünüyordum. Onunla sanki savaş içinde gibiydim. Alnımdan soğuk terler akıyordu. Sonuç olarak istediğim olmuştu. Taehyung'un havadaki eli asılı kalmış ve kafasını kaldırarak lacivert gözlerini gözlerime dikmişti. Delta beni fark etmişti. Bunu fırsat bilerek hemen yanına koşup havadaki elini tutarak onu ayağa kaldırmaya çalıştım. Bakışlarım yerdeki Min Ho'ya döndüğünde yüzünün kandan gözükmediğini gördüm. Daha dün beraberken ve hiçbir sorun yokken bugün bunların yaşanması tuhaftı.

"Jungkook" dedi. Taehyung transtan çıkmış gibi onu ayağa kaldırdım. Ve rastgele bir hocaya bakarak konuştum.

"Onunla ben ilgilenirim. Lütfen Min Ho'yu hastaneye götürün" dedim ve Taehyung'u çekiştirerek okula doğru soktum. Okula girdiğimizde ilk işim revire gitmek oldu. Taehyung sessizce beni takip ediyordu. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyordum. Sonuçta az önce vücudunda herkesi öldürecek kadar büyük bir sinir bulundururken şuan sakindi. Ya da ben öyle sanıyordum.

Revire girdiğimizde doktora seslendim. Doktor sedyenin üstünde bir öğrenciyi tedavi ediyordu.

"Doktor ha-" tam ağzımı açıp konuşacağım sırada hiç beklemediğim bir şey oldu. Taehyung'un sinirli ve kalın sesi odayı doldurdu. Bu sesi yerinden sıçramama sebep oldu

"Siz ikiniz çıkın burdan" İkisi de hiç bir şey demeden odadan çıkmışlardı. Bunun ardından Taehyung hareketlendi ve kapıyı kapatıp üstüme doğru yürümeye başladı. Kaşı ve dudağı patlamıştı. Lacivert gözü varlığını sürdürüyordu. Bu demek oluyordu ki karşımda ya sinirli Taehyung var ya da Deltanın kendisi vardı. Bundan emin olmadığım için Taehyung üstüme geldikçe ben gerilemeye başlamıştım. Korkmaya başlıyordum. Çünkü birazdan onun elinde can vereceğim gibi davranıyor onun gibi bakıyordu. Gerçi biraz daha böyle bakmaya devam ederse onun eline kalmadan olduğum yerde canımı verecektim.

QUERENCİA~ Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin