12

283 29 16
                                    

Sabah Başhekim'imin attığı mailde, beraber yönetim toplantısına katılmamız gerektiğini gördüğümde, saat 5:45'de mutfağımda neredeyse çığlık atacaktım. Bu toplantıya ilk katılışım değil, asistanlık zamanımda da birkaç kez Başhekim'in yancısı olarak orada bulundum ama herhangi bir şey yapmadım. O günlerdeki tek işim Başhekim'imin kuyruğu olmaktı ama dediğim gibi buluşmuşluğum vardı.

Sanırım bu boşuna değildi, belki de Başhekim Shepherd, beni sandığımdan uzun zamandır yardımcısı yapmayı düşünüyordu. Belki de benim için küçük birer antremandı o günler. Evet, muhtemelen öyle. İşleyişi az çok göreyim diye yapılmış ufak bir internship'di. Şimdi düşündüğümde, başka kimsenin normalde Başhekim'in yanına asistan olarak gittiğini hatırlamıyorum ama ben gitmiştim. Daha kanıta ihtiyacım var mı? Sanmam.

Sabah 6:10'da acil nöbetim resmi olarak başladı ve yarın akşam 6'da son bulacak. Andy'e yarın gelmelerini söylemiştim ama sorun değil, uykusuzluğa alışığım. Gece birkaç saat uyuma şansı bulursam tabiri caizse zımba gibi olurum, herhangi bir sorun kalmaz.

Ellerimi ovuşturdum ve yönetim katına çıkmak için asansörde 7. kata bastım.

Saat öğlen 1, moralim fazlasıyla yerinde, enerji patlaması yaşıyorum. Başhekim Shepherd'ın yetkisinin onda birinin bende olduğunu varsaysak ve bir o kadar da yönetim masasında değerim olduğunu düşünsek... yerimde duramıyorum. O kadar mutluyum ki! O masaya oturabilmek birkaç hafta öncesine kadar hayalimdi, hele ki soruşturma sırasında sadece ve sadece rüyamda görebileceğim bir şeydi. Ama şimdi? Şimdi adımlarımı o masaya oturmak için atıyorum. Bundan daha gururlu ve mutlu olduğum çok az şey var, hatta belki yok.

Toplantı odasına girdim, şehir manzarası; boydan boya cam olan duvarlar sayesinde ayaklarım altına serildi. Şık ahşap masaya baktım ve zaten odada olan kişilere baş selamı verdim, Başhekim'imin oturduğunu bildiğim yere gittim ve onun yerini boş bırakıp yanına oturdum.

Hastanenin finans departmanının başında olduğunu bildiğim Dakota Manson bana gülümsedi. "Elain, nasılsın?" Samimi olmasak da tanışıyoruz. Taburcu olduğumda hem çiçek yollamış, hem de evime ufak bir ziyaret yapmıştı.

"Teşekkür ederim, Dakota," dedim ufak bir gülümsemeyle. "Sen nasılsın?"

Kırklı yaşlarının ortalarında olan ama çok genç duran kadın gülümsedi ve başını salladı. Hınzır bir bakış attı. "İlk toplantın. Hazır mısın?"

Göğüsüm coşkuyla şişti. "Evet, hazırım," demekle yetindim ama kendimi tutmasam saatlerce bu konuda konuşurdum.

"Hanımlar," dedi, Dakota'nın iki sandalye yanında oturan Orlando Saintz, hastanenin tüm halkla ilişkiler bölümü, basın bağlantısı ve reklamının başındaki adam. O da tahminen kırk yaşında ve fazlasıyla fit. Bu toplantıya katılan çoğu kişi böyle zaten, diğer hastanelere kıyasla daha genç kişiler önemli işlerin başında. "Hastaneye yeni biri ortak olmuş, bildiğim kadarıyla o yüzden toplandık. Adam biraz cins bir şeymiş." Bana baktı, "Bu arada, tebrik ederim Marble, çok iyi iş çıkarttın."

Başımı sallamakla yetinirken yanında oturduğum hukuk departmanı sorumlusu Annie Blockr lafa girdi, o da kırklı yaşlarının sonunda, esmer ve güzel bir teni, harika bir fiziği var. Beyaz bir takım giymiş ve teniyle oluşturduğu kontrast çok yakışmış. "Evet, yeni bir ortak var ama sadece o yüzden toplanmadık Orlando," Orlando'ya şöyle bir bakış attı ve bana döndü, "Aramıza hoşgeldin Elain." Gülümsedim. Yanında duran kahve demliğini eline aldı, kendine doldururken "Kahve ister misin?" Diye sordu.

Bardağımı uzattım. Doldururken teşekkür ettim. Sıcak davranmaları nedeniyle sanki yıllardır bu toplantılara katılıyor gibi hissediyorum. Mutlulukla kahvemi dudaklarıma götürdüğümde konuşma sesleri bulunduğumuz odaya yaklaştı. Sırtım cama dönük olduğu için direkt kapıyı görüyorum, o yüzden de içeriye giren kişileri ilk ben gördüm.

bury a friend | andy barber Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin