38. Bölüm

47.6K 2.9K 556
                                    

Tuba yanında birkaç askerle, bulunduğumuz konuma gelmişti. Ambulans da onlarla birlikte gelip hızla yaralılara müdahale etmeye başlamıştı. Bir kadının durumu ağırdı. Gelen ambulans onu acil hastaneye götürmüş , kalan yaralılar için de yeni ambulanslar yoldaydı. Ben, Kuzey ve Tuba şerefsizlerden hayatta ama yaralı olan 2 kişiyi, arabanın arkasına yatırmış sorgu yapıyorduk. Bu işin arkasında Gri denen şerefsizin olduğu kesindi zaten ama asıl merak ettiğim neden bizi öldürmeye çalışmadıklarıydı. Saldıranlar çok kalabalıktı ve biz sadece 2 kişiydik. Tuba adamlardan birinin suratına yumruğu çakıp "konuş lan" diye bağırınca bir an gözüm, elime kaydı. Yaralı adamın omzuna baskı yaptığım için, elim ve yüzüğümde kurumuş kan kalmıştı. Yüzüğümü hızlıca elbiseme silip temizlemeye çalıştım.

Tuba ve Kuzey adamlara iyice yükleniyorlardı ama şerefsizler konuşmuyordu. Onları burada öldüremeyeceğimizi iyi bildikleri için, susuyorlardı.

Yerdeki adamlardan birinin yakalarından tuttum ve kafasını hızla arkasındaki arabaya çarptım. Güm sesi gelmişti. Aynı hareketi bir daha yaptım ve tekrar aynı ses ile adam acı dolu bağırmaya başladı.

"Sizin şerefsiz patronunuz sizi kandırmış. Sizi burada öyle bir öldürürüm ki kimse bir şey diyemez. Bir sürü kılıf bulurum. Mesela sen bana saldırdın ve ben kendimi korudum ha? Güzel hikaye değil mi? Şimdi eğer konuşmazsan önce parmaklarını tek tek keserim. Sonra dişlerini tek tek sökmeye başlarım. Sonra ellerini kopartırım ve seni yavaş yavaş parçalara ayırırım. Deli komutanı duydun değil mi? O benim, şimdi hemen konuşmazsan sana şu andan itibaren her anında acı çektiririm ve en son da seni kendi kanında boğarak öldürürüm" dediğimde adam bana korkuyla bakmaya başladı.

"Ta-tamam anlatacağım ne olur öldürme. Teslim olmak istiyorum" dediğinde, yanındaki şerefsiz ona bağırmaya başladı.

"Bak sakın ağzını açarsan seni hapiste yaşatmazlar" dediğinde Kuzey konuşan adama sağlam bir yumruk attı.

"Eğer itirafçı olursan, koruma altına da girersin. Yüksek güvenlikli bir hapishaneye alınırsın" diye adamın korkup vazgeçmesini engellemek adına konuştu Kuzey.

Adam Gri'nin olduğu konum bilgisini paylaşınca, derin bir nefes aldım ve yavaşça doğruldum. Selman o esnada yanımıza geldi.

"Toparlanın gidiyoruz. Birkaç asker de hastaneye gidip yaralıların durumunu kontrol etsinler. Biz karargaha geçiyoruz" diyen Kuzey ile, şerefsizleri arabaya bindirip yola çıktık.

Karargaha gelince, albay bizi bir grup askerle kapıda karşıladı. Yakalanan teröristleri alıp mahkum odasına götürdüler. Albay da bizi harekat merkezine çağırdı. Ben, Tuba, Kuzey ve Poyraz.

"Albayım verdikleri konum" diyerek büyük ekrandaki haritada konumu işaretledim. Hep beraber incelemeye başladık. Kötü bir noktadaydı. Etrafı bomboş araziydi ve sessizce yaklaşmak büyük sıkıntılı olacaktı. İyi bir plan yapmak için kafa patlattık saatlerce.

"Ben diyorum ki 4 timiz, hep birlikte saldıralım. Kampın etrafından 4'e bölünüp aynı anda ilerleyelim" dedi Poyraz. Aslında etkili bir plandı ama 4 timi asla aynı anda göreve yollamazlardı. Kabul edilmeyecekti. Albay acaba hangi timi yollayacaktı?

Planlar yapılırken, albayın gözünün parmağımda olduğunu fark etttim bir ara. Göz göze geldiğimizde bana öyle bir duygu yüklü baktı ki, o an ona sarılmak istedim. Yıllardır ben bu adamı babam yerine koymuştum. Bana babalık yapmıştı. Kendimi hızla toparlayıp konuya odaklandım.

Uzun uzun tartışmalar ve fikir alış verişleri sonucu ana plan oluşmuştu. Albay, Tuba ve Poyraz'ın timini operasyona yollayacaktı. Kuzey karargahta nöbetçi kalacaktı, beni de eve postalamıştı. Hayır bir de benim planımı uygulamaya alıp, beni sepetlemişlerdi. İtiraz ettiğimde ise, Gri'nin bana karşı nefreti ve kişisel davası olduğu için beni geri planda bırakacağını söylemişti.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin