altmış

14.6K 1.1K 369
                                    

Minik bir soru: 60 bölüm geride kalmışken gelip geçen sahneler içinden en sevdiğiniz, aklınızda en çok yer edinen hangisi/hangileriydi?

Cevaplamanızı çok isterim, hatırladığınız kadarıyla belirtseniz bile yeterli, şimdiden teşekkür ederimm

Medyada Acarcım var çünküü;

Bölüm Acar'ın anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

"Keşke içinde fındık olduğunu fark etmeden önce kurabiyelerden biraz daha çok yeseydim o gün."

Feris'in karşısında durduğumuz cama içi gidermiş gibi bakarken kurduğu cümleye başımı hafif geriye atıp sabır dileyerek tepki vermiştim. "Saçma sapan konuşma istersen güzelim, seç hadi istediklerini de çıkalım artık."

Bana ters ters bakıp -ki sadece sevimli olmasına sebep olmuştu bu- camın ardındaki görevliye görünüşünü beğendiği kurabiyeleri saymaya başladı. Asla sonu gelmeyen listesi, adamın da kafasını karıştırmış olacak ki bir ara tereddütle bana bakmıştı. Dışarıdan bakılınca bir kurabiyenin yarısını bitiremeyecek gibi görünse de, Feris'in meyve ve tatlı konusunda sınır tanımadığını bilmiyordu doğal olarak.

Ajansta öğle arasına çıkmadan hemen önce, nereden bulduğunu bilmediğim bir tabak kurabiyeyle odama gelmişti yarım saat kadar önce. Birlikte yememiz için gelmiş olsa da ben planlarını suya düşürmüş, yemesine izin vermemiştim. Üzerinden henüz beş gün geçmiş olan fındık krizinden sonra, içinde ne olduğunu bilmediğimiz kurabiyeleri yemesine göz yumacak kadar delirmemiştim.

Surat asıp, odaya hemen sonra giren Caner'in kurabiyeleri silip süpürmesini izlemesine içim gittiği için yakınlardaki bir pastanedeydik şu anda.

Bir dolu kutuyla birlikte oradan ayrılıp arabaya dönerken Ocak ayının ilk haftasında olduğumuzu hatırlatırcasına buz kesmiş olan hava tenimi sızlatmıştı. Bakışlarım hızla Feris'e çevrildi. Arabadan inerken montunu almamış olduğunu şimdi fark edebilmiştim.

"Giyme sakın montunu, olur mu? Hasta olmana engel olur, kendini korursun falan hiç zahmet etme böyle şeylere Feris."

"Olur Acarcım," diye mırıldandıktan sonra soğuktan titreyen çenesi ve kendi kadar kurabiye kutusuyla ön koltuğa yerleşmişti. Haline dayanamayıp güldükten sonra ben de arabaya bindim.

Arabayı çalıştırmadan önce üzerine doğru eğilip dudaklarına ıslak bir öpücük bıraktım. Kutuyla uğraşan parmakları duraksarken gözleri hızla kısılmıştı. En ufak temasıma karşı bile bu denli hassas oluşuna her seferinde hayran kalıyordum. Bir avucunu uzatıp yanağımı kavradığındaysa, ufacık temaslardan etkilenenin bir tek kendisi olmadığını çabucak kanıtlamıştı.

Doyamadığım, bugüne dek bir an olsun sıkılmadığım büyülü bir varlıktı. Daha önce bu kadar güçlü hislere hiç sahip olmadığımdan mıydı bilmiyordum ama birlikte geçirdiğimiz aylara rağmen zaman zaman bu duruma şaşırmaya devam ediyordum.

Öpücüğü derinleştirmeden, yalnızca dudaklarımızın birbirine yaslı kalmasını sağlar şekilde bekledim. Yanağımı hafifçe okşadığında elimi beline yasladım. Dudaklarını kıpırdatıp onu öpmemi istediğini açıkça belli ederken gülümsedim. Dudaklarım iki yana kıvrıldığında bunu hissederek gözlerini hemen iri iri açtı. "Hım?" gibi bir şey mırıldandı 'ne gülüyorsun' dercesine, sesi dudaklarımda sönerken.

Aykırı ÇiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin