8.

1.7K 154 115
                                    

Jisung'un ağzından

Yavaş yavaş gözlerimi açıyordum. "Nerdeyim ben?"
Beyaz ışıklar ve beyaz bir oda. İnsan sesleri duyuyordum ne dediklerini anlamasamda bie şeyler duyuyordum. Hatırladığım en son şey karnıma gelen ağır darbeyle yere yığılıp kafamı yere çarpmam oldu. Kendimde yeterli gücü topladım ve gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Parlak ve beyaz ışıktan dolayı gözlerimi tam açamıyordum ve tam göremiyorum.

-Sonunda uyandınız beyefendi. Nasılsınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bir yerinizde ağrı var mı?

Odanın kapısına yakın duran ve elindeki deftere bir şeyler yazan doktoru gördüm. Doktor sormayana kadar acı hissetmemiştim. Fakat soruya odaklandığımda karnımın ve kolumun acıdığını hiss ettim.

-Kolum ve karnım.

Dedim ağrıdan dolayı kısık ve yorgun çıkan sesimle

-Karnınıza aldığınız ağır darbelerden dolayı bu acılar gün içinde olacaktır. Kokunuz ise darbeden morardığı için acıyor.

Anlık refleks olarak koluma baktım. Ve evet morarmıştı. Aslında morda değildi. Mavi ve kızmızı karışımı bir renkti.

-Aileniz dışarıda onlara haber vereyim uyandığınızı. Yeniden geçmiş olsun.

Ailem derken babamda mı gelmişti cidden? İnanamadım babam genelde beni merak etmez. Neyse.

-Ah oğlum. Nasılsın iyi misin? Bir yerin ağrıyor mu? Su ister misin?

Annem ağlak sesle ve gözü dolu bir şekilde beni soru yağmuruna tutmaya başladı.

-İyiyim anne. Sadece karnım acıyor.
-Merak etme bunu yapanları bulduk polis onlara hesabını soracak bakalım dertleri neymiş.
-Babamda mı burda?

Annemin aldığı soruyla yüz ifadesi değişmişti.
-Şey hayır. Yani işi varm..
-Anlıyorum diğer karısının yanında. Ama doktor ailemin geldiği söyledi. Yalnız mısın?
-A unutmuşum yalnız değilim. Bir arladaşında olaydan haberdar olmuş hemen duyunca koşa koşa hasteneye geldi.
-Kim?
-İsmi Chan sanırım.

Ah evet tahmin etmeliydim Chan.

-Çağırsana anne içeri.

Annem kapıya doğru yöneldi, kapıyı açtı ve Chan'a seslendi.

-Jisung. Nasılsın iyi misin?
-Ben sizi yalnız burakayım oğlum.
Annem anlayış göstererek dışarıya gitti ve bizi yalnız bıraktı.
-İyiyim. Senin nasıl haberin oldu?
-Yaralandığın yer bizim apartmanın önüydü. Polis seslerini duyunca bi bakayım dedim ve seni gördüm. Hemen ambulansın arkasından buraya geldim.
-Tesekkur ederim Chan. Önemseyip buraya kadar geldiğin için. Ve işinden alıkoydum özür dilerim.
-Jisung burada özür dilenilmesi gereken bir şey yok. Arkadaşlar böyle günler için vardır. Anlarsın ya.
-Tesekkur ederim.
-Minhoydu değil mi?
-E-evet.
-Nasıl oldu olay anlata bilir misin?

*Jisung Chan'a olanları, Minhonun ina söylerini anlatıyor bu arada da Minhonun zorbası olduğundan da söz ediyor.

-Umarım cezasını alır.
-Aslında biliyor musun Chan Minho'luk bir şey yoktu. Ben geçen gece vurmuştum. Bir nevi kavgayı ben başlatmıştım.
-Hayır Jisung hiç seninle alakası yok. Sen o an gerekeni yapmışsın  Kendini korumuşsun. Onların kafasının bozuk olması ve korkak olup bir kişi olarak senin karşına çıkamamaları senin hatan değil Jisung.
-hmhm
-Peki gel bunları konuşmayalım. Canın bir şey istiyor mu?
-Hayır.
-Tamam o zaman.

Aralarında bir süre oluşan sessizlikten sonra bu sessizliyi bozan Chan oldu.

-Jisung, az ön doktorla konuştum ve bu gün taburcu olacağını söyledi. İstersen yarın seni benim eve alalım, bu gün dinlen ama iyi iyi, diğerlerinide çağırırız, oturur söhbet eder film izleriz. Nasıl fikir?
-İyi söylüyorsunda Chan annem izin verir mi bikmiyorum.
-O zaman bana bir dakika müsade et. Hemen geliyorum.

Chan koşarak Jisung'un annesinden izin alıp gelmişti. Geldiğinde Jisung uyuyordu. Üzerini örtüp odadan çıktı.

40 dakika sonra
"Aman uyumuşum. Chan gitti mi acaba? Saat kaç ki?" dedi kendi kendine Jisung. "Oo bayada uyumuşum he"

Kapı çaldı.
-Evet?

Bir dakika rüya mıydı? Şu an kapıdan içeri giren, mosum yüzlü elinde papatya olan çocuk Minho muydu? Hadi canım beni kendi elleriyle zorbalara veren adam neden şu an karşımda diruyordu?

-Minho?
-Bana şu an ne istersen söyleye bilirsin. Sadece özür dilemek için geldim.

Dedi ve odaya göz gezdirdi. Bir şey arıyordu. Sanırım biraz bakındıktan sonra sanırım atadığını bulmuştu. Vazoydu. Ah doğru gülleri vazoya koymalıydı değil mi?

Bir süre sessizliyin ardından Jisung konuşmaya başladı.

-Hayır Minho bir şey demeyeceğim, daha doğrusu diyemeyeceğim.
-Çok üzgünüm cidden. Hiç böyle olmasını istemiyordum ama...
-Bir şey söyleme Minho, olan oldu zaten. Bunu isteyerek yapmadığını biliyorum ama yapmaya bilirdin.

Jisung biraz duruşunu düzelterek konuşmaya başladı. Minhoyla arasında olanları artık konuşmak istiyordu Minho ile. Neden ona zorbalık yaptığını öğrenmek istiyordu. Ama tam konuşmaya başlayacaktı ki, içeri biri girdi. Chandı.

-MİNHO?!

Diye bağırdı.

-Hangi yüzle buradasın sen ha?! Jisungu kendi ellerinle çukura ittin ve şimdi özür dilemeğe mi geldin?! Bir özürle Jisung'un bütün yaralarının geçeceğini mi düşünüyorsun?
-Bana ne des...
-Konuşma ve hemen çık odadan!
-Beni bi din...
-ÇIK DEDİM MİNHO!

Chan'nın sesini kaldırması üzerine Minho üzgün ve başı aşağı bir şekilde odadan çıktı. Son kez kapıdan çıkmadan önce Jisung'a baktı. Gözlerinden pişman olduğu ve üzüldüğü görünüyordu.

-Ne zaman geldi bu? Canını sıkmadı değil mi? Kalbini kıracak bir şey söylediyse söyle hemen gidip gününü göstereyim ona.
-Hayır Chan, hiç bir şey yapmadı. Sadece özür dilemek istemiş. Pişmanmış.
-Kendi pişmanlığı kendine kalsın. Anlamıyorum cidden hangi yüzle buraya gele biliyor?
-Çok ağır olmadı mı Chan? Yani yanlış yaptığını anlamış özür dilemeğe gelmiş.
-Bak Jisung bu tip insanlar pişmanlık hissi duymaz. Ve emin ol bu gün özür dileyecekti, başka gün yeniden aynı şeyleri yapacaktı. Hiç bir zaman böyle insanların bir özürüne kanma. Asla.
-Anladım Chan. Yine teşekkür ederim Chan. Sürekli bana yardım ediyorsun. Ama ben hiç bir şey yapamıyorum. Gerçek mten özür dilerim ve bir daha teşekkür ederim.
-Gerek yok Jisung ben bunları hiç bir karşılık beklemeden yapıyorum ve sen benim arkadaşımsın böyle günlerde böyle anlarda bir birimize detsek çıkmalıyız ve bunu bir karşılık beklemeden yapmalıyız. Arkadaşlık bunu gerektirir.

Jisung yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi. Chanda aynı şekilde.
Bu olayın üzerine sohbet etmiştiler ve Chan Jisung'un onlarda kalması için annesinden izin aldığını söylemişti. Jisung çok sevindi. İlk defa bir arkadaşının evinde kalacaktı ve diğer arladaşlarıda gelecekti. Jisung çok seviniyordu. Göstermese bile Chan onun gözlerindeki ışıltıdan, gözlerinin gülmesinden anlıyordu.

Artık akşam olmuştu. Jisung'un taburcu işlemleri yapılıyordu.
-Bu son kağıt bunuda imzaladıktan sonra gide bilirsiniz.
-Hemen, ve evet buda bitti.
-Chan bitti hadi gidelim.
Chan cebinden arabasının anahtarını çıkardı.
-Ohaaa, Channn sen araba mı kullanıyorsun?
-Evett.
-Oha çok havalı.

İkiside Jisung'un bu dediğine gülmeye başladı.

Chan Jisung'u evine bıraktı.
-Görüşürüz Jisung Hoşçakal.
-Her şey için teşekkür ederim Chan. Yarın görüşürüz.Bayyy

Dün bölüm yazamadım özür dilerimm. Annemle aram biraz bozuk o yüzden onun yanında telefona çok bakamıyorum. Oy vermeyi ve yorum yazmayı unutmayınn 💗🫶🏻

Zorbam değişti.?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin