Aklımı karıştıran tek insan Giray'dı. Gerçi tek konuştuğum insansa oydu. Normalde kimseyle konuşmayan ben, okulda sürekli onunla konuşmak istiyordum. Bu çok garip bir histi. Bu hissin adı neydi?
Altıma bir kot pantolon geçirip, üzerine siyah bir bluz geçirdikten sonra saçlarımı toplayıp aşağı indim. Aslı Abla yanıma gelip bana sarıldı.
"Alaz, senden tek istediğim bu telefonu kabul etmen." dediğinde elime bir kutu vermişti. Son model pahalı bir telefon olduğu için başımı olumsuz anlamında salladım.
"Pahalı bir şey kabul edemem hem telefon kullanmayı bile bilmiyorum ve çok saçma." dediğimde elimden kutuyu aldı. "Tamam Alaz, zaten birazcık sevsen beni kabul ederdin." dediğinde sanırım trip atıyordu.
"Aslı abla ben.." Sözümü bitirmeme izin vermeyip merdivenlere oturdu.
"Deniz! Kızım bir su getir." Diyerek fenalaştığında yanına eğildim. "Tamam Aslı Abla, sakin ol telefonu alıyorum ve çıkıyorum." Dediğimde tek gözünü açarak telefonu aldığıma bakmıştı.
"İçinde numaralarımız kayıtlı." Gözlerimi büyütüp ona baktığımda tekrar gözlerini kapattı. "Ay, Deniz." dediğinde iç çekerek evden çıktım. Telefonu çantama atıp otobüs durağına ilerleyip caddeye giden otobüsü beklemeye başladım.
Caddede inip kütüphaneye ulaştım. Bu kadının adı neydi? Dün hiç sormamıştım. Bugün haftasonu olduğundan kütüphane biraz kalabalık gibiydi.
İçeri girdiğimi görmüş olacak ki ayağa kalktı ve çantasını aldı. ''Bugün çok işim var, bilgisayara yeni gelen kitapların isimlerini girsen yeter akşam saat 8'de kilitleyip anahtarı yanına al, yarında erken gelip kütüphaneyi aç.'' Tam kapıdan çıkarken durdurmuştum onu.
''Dur bir saniye, maaş işini konuşmadık.'' dediğimde derin bir iç çekerek telefonun ekranından dudaklarının yansımasına baktı. ''Bin lira.'' diyerek kapıdan çıktığında bende çantamı bırakarak masa başına geçtim. Arkada gördüğüm kolileri görünce bir an duraksadım. Üç koli kitap vardı burada ve taşıyamayacağım kadar ağırlardı. Tamam, akşama kadar bitirebilirdim. Bilgisayar başına oturduğumda neyi, nereye kaydedeceğim hakkında bir fikrim bile yoktu. İçimden 'keşke Giray'ın numarası olsa' diye geçirdim. Daha sonra aklıma dank etti, telefon numarasını bana vermişti. Bir kağıda yazıp çantamın içine koymuş olduğunu sonradan fark etmiştim, o numara şu an işime yarayacaktı. Çantamın ön gözünden kağıdı çıkartıp, numarayı telefona kaydettim. Tam arayacağım sırada vazgeçip telefonu masanın üzerine bıraktım. Arkadaştık sadece, yanımda olmak zorunda değildi. Belkide gelmezdi. Belkide beni tanımazdı. Yapamayacağımı anlayıp aradım. Açmasını beklerken bir yandan kendimi avutuyordum.
'Kaybedecek neyim vardı sanki?'
'Gelmezse umrumda olur mu?' Evet olurdu, hayatımda ilk defa biriyle arkadaşlık kurmuş ve ondan yardım istiyordum. Kendi kendimi teselli etmem, Giray'ın sesini duymamla son buldu: ''Alo?''
''Iıı şey, Giray ben Alaz bilgisayardan anlar mısın?'' Tam Girayla konuşurken uzun boylu bir erkek gelip masaya bir kitap bıraktı. Göz ucuyla kitabı gösterdiğinde kafamı 'ne?' dercesine salladım.
''Alıyorum bu kitabı, yazmayacak mısın?''
''Neredesin?'' Bir yandan hem Girayla konuşmaya çalışıyordum, diğer yandan da bilgisayarda nereye kaydedeceğime bakıyordum.
''Çarpıştığımız caddede bir kütüphane var, oradayım.'' diyerek telefonu kapatmak zorunda kaldım-çünkü başımda gudubet gibi dikilen sinirli bir çocuk vardı.
''Kimlik bırak, geri getirince alırsın.'' dediğimde karşımdaki çocuk dalga geçercesine kahkaha attı ve masadan bir kağıt kalem alıp bir şeyler yazdı. ''Filiz'e göstermen yeter.'' diyerek kitabı alarak çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
RandomDoğduğu an annesini ve babasını kaybeden bir kız. İçi, dışı karanlık olan bir kız. En son ne zaman güldüğünü bile hatırlamayan Alaz, 17 yaşında kimlerin yanında gülecek? ''Yaşadığınız acıyı yaşamayan anlamaz.''