Multimedyadaki Alaz.
Bölüm şarkısı: Damien Rice- The Blower's Daughter.
İyi okumalar :)
Üniversite sınavından çıkmıştım. Güzel geçmişti. Bütçeme göre bir ev bulup, iyi maaşlı olan bir işe girmem gerekiyordu. 18 yaşıma, iki günüm vardı. Kapıda beni bekleyen Aslı Ablaya baktım.
"Nasıl geçti tatlım?" Yalandan gülümsedim. "İyi geçti, Aslı Abla ben gitsem sorun olur mu?" Onaylarcasına başını salladı.
"Pek iyi görünmüyorsun, içim rahat etmeyecek ama madem gitmek istiyorsun." Teşekkür ederek gülümsedikten sonra Aslı Ablayı arkamda bıraktım. Şu içimdeki lanet düşünceden bir an önce kurtulmam gerekiyordu.
Bir taksiye binerek adresi verdim. Kadriye Telef. 7 yaşıma kadar, yanında kaldığım Kadriye Telef. Beni döven, çizgi film bile izlettirmeyen, hizmetlisi gibi davranan kadın: Kadriye Telef.
Taksiden indiğimde bütün vücudumu 'intikam' denen duygu kaplamıştı. Gözlerim dolmayacaktı. Bu sefer, buna izin vermeyecektim. Mahalleye bir göz gezdirdikten sonra Kadriye'nin oturduğu binaya yürümeye başladım. Bir yandan da 'bu daha ölmedi mi?' Diyordum içimden. Kadriye'nin kankası değil miydi bu? Evet oydu.
Apartmana girdiğimde, bastığım her yere dikkat ediyordum. Bu basamaklarda, oturup ağlamıştım. Bu basamaklardan inerken de çıkarken de ağlamıştım. Her göz yaşımın hesabını soracaktım Kadriye Telef'e. En üst kata geldiğimde zile basıp beklemeye başladım. Kapıyı açan kızıydı.
"Ah ne yazık ki, çıkıyordum üzgünüm." Diyerek evden çıkacakken ceketinden tutup onu eve sokup, kapıyı arkamdan kapattım.
"Sen kimsin be?" İsterik bir kahkaha attım. "Tanıyamadın mı? Oysa ben seni gayet iyi tanıyorum." Diyerek ezbere bildiğim evin oturma odasına geçip bir koltuğa yayıldım. Aklıma gelen anıların etkisinden kurtuldum. Oturma odasının kapısında durmuş, benim ne yaptığımı anlamaya çalışan Ayça'ya baktım.
"Seninle işim sonra Ayça, annen nerede?" Beni tanımış olacak ki gelip yanıma oturdu. "Alaz! Kardeşim." Diyerek sarıldığında ellerini boynumdan çekip sert bir şekilde konuştum: "Kes!"
"Annem, cezaevinde." Burnunu çektiğinde gözlerimi devirdim. Ayağa kalkıp fotoğraflara bir göz gezdirdim. "Bana yaptıklarınızı, teker teker burnunuzdan getireceğim." Durdum. "Hangi cezaevi?" Cevap gelmeyince bağırdım.
"Soru sordum cevap ver!" Bir kağıt çıkartıp bir şeyler karalamaya başladı. "Burası, Alaz istersen.." Sözünü bitirmesine izin vermeyip hole çıktım. Bir şeyleri yıkıp devirdikten sonra evden çıktım. Gözyaşlarım akarken bir yandan da çalan telefonumu çıkartıp kapattım.
Bir taksiye binip Giray'ın evinin yolunu tuttum. Taksiden inerken verdiğim paraya 'elveda' demeyide unutmamıştım. Giray'ın evinden çıkan mini etekli, saçı başı dağılmış göğüslü kıza baktım.
Kapıda biraz bekledim. Söyleyecek bir sözüm yoktu. Yorulmuştum artık, hiç bir şey söyleyemezdim. Son paramı da taksiye verdiğim için yürüyerek otobüs durağına ilerledim.
Etraftaki insanlar sanki düşüp bayılacakmışım gibi bana bakıyorlardı. Haklılardı da. Kaldıramıyordum artık, hiç bir şeyi. Gözlerimi her kapattığım an, yediğim dayaklar aklıma geliyordu. Gözlerimi açtığımda ise vücudumun her yeri sızlıyordu. Giray aklıma gelince midemin bulantısından duramıyordum. Otobüs'ün gelecek durağında inip bir çöp konteynırına kusmaya başladım. Kusarken, gözlerimden yaşlar dökülmesini de anlamıyordum. Bu içimde ağlama isteği uyandırmıştı. Ağlayarak eve kadar yürümüştüm. Kapıyı çaldığımda, Aslı Abla telaşla beni içeri almış banyoyu hazırlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/36480678-288-k813898.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
RandomDoğduğu an annesini ve babasını kaybeden bir kız. İçi, dışı karanlık olan bir kız. En son ne zaman güldüğünü bile hatırlamayan Alaz, 17 yaşında kimlerin yanında gülecek? ''Yaşadığınız acıyı yaşamayan anlamaz.''