Bölüm 5.

59 5 1
                                    

Bir süre gökyüzünü izlemiştik. Bir süre yan yana yatmıştık. İkimizde konuşmamıştık. Şu anda da konuşmuyorduk. Kenarda duran paketinden bir sigara alıp dudaklarına götürdü. Gözlerimi ondan çekip tekrar gökyüzüne diktim.

"Her gece camın kenarında yıldızları izlerdim." Durdum. "Hala izliyorum gerçi." Dediğimde ona baktım. Kafasını kaldırıp dumanı yukarı üfledi.

"2 ay sonra nereye gideceksin?" Diye sorduğunda kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Nereden biliyorsun iki ay sonra gideceğimi?" Diye sorduğumda o da kaşlarını kaldırmıştı.

"Arasla alakalı olan insanların her şeyini bilirim." Dediğinde içimden ukala demek geldi ama demedim. "Arasla düşman mısınız?" Diye sorduğumda güldü.

"Soruma cevap bekliyorum, nereye gideceksin?" Diye sordu. Elimi kaldırıp gökyüzünü gösterdim.

"Gökyüzüne." Gökyüzünü göstererek söylemiştim. "Hiç sanmıyorum." dediğinde ona baktım. İfadesizdi. Bakışları, yüzü. Her şeyi.

Konuşacak pek bir şey yoktu aslında, ondan uzak durmalıydım sadece. Birinin beni hayata bağlamasını istemiyordum.

Aradan birkaç saat sonra eve gitmiştim. Adnan Bey, Aslı Hanım ve Aras sinirli bir şekilde kapıda beni karşılamışlardı.

"Nerdeydin sen? O şerefsizle nereye gittin?" Aras üzerime yürümeye başladığında Adnan Bey eliyle onu durdurdu.

"Alaz, neredeydin?" Bu sefer Adnan Bey konuşmuştu. "Arkadaşımlaydım." Diyerek yukarı çıkmaya başladım. Kimseye hesap vermek zorunda değildim.

Ertesi sabah saat 6'da evden çıktım. Uyumamış olmama rağmen uykum yoktu zaten alışmıştım bu duruma. Rüya nedir onu bilmiyordum, daha önce hiç rüya görmüş müydüm hatırlamıyorum bile. Tam otobüs kartıma para yükleyecekken cebimdeki son para olduğunu farkedip yüklemekten vazgeçerek yürümeye başladım. Yürümekten hoşlanmazdım aslında. Çok düşündürürdü beni. Eskileri düşündürürdü, ne yapacağımı düşündürürdü. Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Müziği mırıldanmak sadece onu düşündürüyordu, başka hiç bir şey düşünmüyordum bu iyi bir şeydi.

Bir saat kadar yürüdükten sonra okula varmıştım. Tabii ki okulda kimse yoktu, nöbetçiler bile gelmemişti. Boş koridorda kütüphanenin yolunu tuttum. Kütüphane görevlisi bile gelmediği için kütüphaneyi ben açtım. En arka tarafa doğru ilerleyip bilgisayarı fişe takıp oturdum. Aslında teknolojiyle pek aram yoktu, sevmezdim. Gerçi yurtta sadece bir saat televizyon izlenirdi o da haftada bir gün, o zamanlarda ben gitmezdim.

Googleda iş aramaya başladım. Ne bileyim bir kafede garsonluk, bulaşıkçı olabilirdim. Part time olan bütün ilanlara göz gezdirdikten sonra birkaçını not aldım. Bugün okul çıkışı bu yerlere gidip konuşabilirdim. Maaşı ne olursa olsun kabul edebilirdim, çünkü param yoktu. Devletin paramı yatırmasına daha bir hafta vardı. Bir haftamı cebimdeki parayla geçirmem imkansızdı.

Tam bilgisayarı kapatacağım sırada arama yerine 'Suzan Demir' yazıp aradım. Annemin hakkında hiç bir yazı olmaması çok saçmaydı. Büyük bir trafik kazası demişti eskiden kaldığım yerde. Normal basit bir trafik kazası bile gazetelerde manşetlere düşerken senelerdir bir haber bulamıyordum. Onları tanımak istiyordum sadece, büyükannemle büyükbabamla tanışmak istiyordum. Ailemi tanımak istiyordum.

***

Aradan sanırım bir saat geçmişti, bir saatlik bir uykudan sonra kütüphaneden gelen seslerle uyanmıştım. Lanet olası insanlara birinin burası kütüphane olduğunu hatırlatması gerekiyordu. Ayağa kalkıp saate baktım. Bir saat değil, tamı tamına tam dört saat geçmişti. Yani tam dört saattir uyuyordum. Bu garip gelsede çantamı alıp kütüphaneden tam çıkacağım an sesler netleşmeye başladı.

"Görüşmeyeceksin, dedim bitti." Kitapların arasından tartışanlara baktığımda Aras ve Giray olduğunu gördüm.

"Buna sen karar veremezsin Aras." Giray sakin bir ses tonuyla konuşurken Aras'ın sinirli olduğunu yüz ifadesinden anlamıştım.

"Konuşmayacaksın lan!" Diyerek Giray'ı ittiğinde Giray kaldırmış olduğu yumruğu tam Aras'a geçirecekken bağırdım.

"Yeter." Bağırmamın karşılığında ikiside bana dönmüştü, ikisinin yüzünden de şaşırdıklarını anlayabiliyordum.

"Sen neredeydin?" Diyerek yanıma gelip kolumu tutan Aras'tan kolumu kurtardım. "Hayatıma karışma." Diyerek yürümeye başladığımda Giray yanıma gelmişti. İkimizde ağzımızı açmadan sınıfa girmiştik.

***

Okul çıkışı iş için aldığım adreslere gitmiştim. Bir kütüphanenin önünde durup içine girdim.

"Kolay gelsin, iş ilanı için gelmiştim." Dediğimde kadın kalktığı yerden fırlayıp elini uzattı. "İşe alındın."

Sanırım bugün şanslıydım. İyi bir uyku çekmiş, bir işe girmiştim.

"Avans istiyorum." Dediğimde kadın güldü. "Hah! Burası bir kütüphane tatlım." Omuz silktim.

"İyi o zaman, sizde eleman aramaya devam edin- çünkü siteye üç ay önce ilan vermişsiniz." Diyerek kapıya doğru yürümeye başladım. Tabii ki blöf yapıyordum. Her şeye rağmen işi kabul edecektim ama üç aydır eleman bulamamış birine blöf yapabilirdim.

"Tamam, al." Diyerek elime üçyüz kağıt saydı. "Yarın bu saatte buradayım." Diyerek çıktım.

Caddede yine kulaklıklarımı takmış düşünmemek için şarkıyı çabalarken çarptığım iri vücut ile kafamı kaldırdım. Giray?

"Kendi kendine konuşuyorsun." Dudağının kenarını kıvırarak güldüğünde burnumu kıvırdım. "Ama hala huysuz." Dediğinde bu sefer ben dudağımın kenarını kıvırarak güldüm.

"Vaktin var mı?" Diye sorduğunda olumsuzca başımı salladım. "O zaman sana bir kahve ısmarlayayım." Diyerek kolumu çekiştirdiğinde içimden gülmüştüm. Israrcı.

"İşim var, gitmem gerek." Dediğimde karşı caddeye çekiştiriyordu beni. "İşim var, Giray." Sert bir ses tonuyla konuşmuştum ama cevap yoktu. Sağır.

Bir kafeye girip iki latte kahve sipariş etti.

"Kahvesi çok güzel, bir daha gelmek isteyeceğine eminim." Emin.

"Hadi ya, o kadar emin olma." Dediğimde telefonu çalıyordu, çalan telefonunu açıp kulağına götürdüğünde gelen kahvemi incelemeye geçmiştim bende.

"Müsait değilim." Biraz Giray'a kulak kabartsam bir şey olmazdı.

"Hayır." Diyerek telefonu kapattığında kaşlarımı çattım. "Kısa ve öz." Dediğimde onaylarcasına kafasını salladı. Açıkçası kim olduğunu merak etmiştim. Ve bu hissi bir an önce kenara koydum.

"Normalde neden kimseyle konuşmuyorsun?" Dediğinde omuz silktim. "Omuz silken insanları sevmem, Alaz." Adımı o kadar değişik bir şekilde telafuz ediyordu ki..

"Bilmiyorum Giray, insanlardan pek hoşlanmam." Dediğimde ciddiyetle konuştu: "Ben insan değil miyim?"

"Uzaylılar gibi garipsin sadece."

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin