Resim: sırasıyla, Selen ve Damla.
*
Her zaman geldiğim, Karal barına girdim. Artık, babamla, o annemi aldattığı kadını görmeye alışmıştım. "Artık, anneme ya söylersin, ya da ben anlatırım baba."
"Tamam, kızım anlatmayı denerim."
"Bana kızım deme!" elini bana doğru uzatıp, "Öyle deme, Damla..." dedi kendini acındırmaya çalışırmışçasına. Umursamayıp, arkamı dönmeden önce mırıldandım, "Söylemezsen, ben söyleyeceğim."
"A-anne?" Kapıdan onlarca kişi giriyordu ancak... Bu giren kişi annemden başkası olamazdı. Hışımla arkamı döndüm ve babamın o iğrenç kadınla öpüştüğünü gördüm. Babam ne kadar da iğrenç bir insandı... Ondan iğreniyordum. Evet, bu bu bar tür pislikler içindi ancak tamda annemin geldiği zamana denk gelmişti. Annem sarı saçlarını savura savura, koşarak yanımıza geldi. Babamsa onu görür görmez ayağa kalktı. "H-handan?"
Kendi kendime fısıldadım: "Görmemeliydin anne... Söyleyecekti bu lanet adam..." Annem hışımla masadaki bıçağı aldı ve babama savurdu. Hiçbirimizin psikolojisi normal değildi. Annem cesur bir kadındı. "Seni öldüreceğim, seni öldüreceğim, beni aptal yerine koyduğun için, doğduğun için..." Artık ağlamaya başlamıştım. "Anne... Yapma!" Annemin mavi gözleri kızışmış, sinirli bir boğa gibi bir babama, bir de o kadına bakıyordu. Kadın koşarak gitti. En azından hayatına devam edebilirdi bu kadın.
Lanet kadın.
"Kızımızın önünde yapma bari Handan... Hata yaparsın, psikolojisini bozarsın, düşün. " Hayatımız zaten iğrençti ve annemi bu bıçağı eline almasına sebep olan şey de bu olmalıydı. Babam, nasıl bir insan olursa olsun, ölmesini, annem nasıl olursa olsun, hapse girmesini istemezdim. "Senin gibi çirkin bir insandan nasıl böyle güzeller güzeli bir kız dünyaya geldi, Haldun?" Artık müzik durmuş, herkes bizi izliyordu. Babam onu ikna etmeye çalışıyordu. Annemin arkasına baktığımda, yarı saydam bir 'ben' gördüm. Ve bir anda annem bıçağı babamın karnına sapladı ve çıkardı. "Anne!"
Diğer ben, bana doğru yaklaştı ve şöyle dedi: "Niye yaptın, her şey senin suçun... Durdurabilirdin..."
İyice ağlamaya başlamıştım.
Annem, bıçağı karnına sapladı. İkisi de yere yığılırken, bir aldatmanın kaç tane can alabileceğini gördüm. Buna değer miydi anne? Buna değer miydi... Annemin ve babamın ruhlarının gülümseyerek, el ele uzaklaştıklarını gördüm. "Gitme... Neden yaptın... Görmemeliydin..."
Benim suçumdu!
"Damla, uyan..."
*
"Kardeşim, görüşemiyoruz bayadır..."
"Tabi görüşemeyiz, dün neredeydin, ibne." dedi Eren. O garip rüyadan sonra saatler geçmişti. Zor da olsa, düşünceli bir şekilde uykuya dalabilmiştim. Ne olmuştu da o, acımasız, umursamaz çocuk beni düşünmüştü? Kabus görürken beni uyandırdığını ve neler dediğini hatırlıyordum.
Genellikle sabahları uyku sersemi olur, hiçbir şeyi hatırlamazdım. Hatta Selen'in sabahları beni ikna etmek için benim bu zamanlarımı kullandığı da olurdu.
Ama gece, ilginç bir şekilde, her şeyi, ayrıntısına kadar hatırlıyordum. "Kimseye gerçekten sarılmadım..." derken ki, gözlerindeki saklamayı başaramadığı burukluğu, bana sarılırken ki kokusunu... Her şeyi hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendin Ol
General FictionBulutlar üzerime düştü, hayat bana kazık attı, eziliyordum. Yağmur üzerime yağdı, sözcükler zihnime yığıldı, ölüyordum. Derin bir nefes aldım ve ruhumu tekrar ayağa kaldırdım. Not: Bu hikaye uzundur ve asıl 11. bölümden sonra başlar. Sen sıkıldığın...