hyunjin
Koltuğa uzanmış televizyon izliyordum. Yalnız kalınca bazı şeyleri daha iyi düşünme fırsatı buldum. Üzülüyordum olmayacak ihtimallere. Eskiden bir ihtimal derdim lakin şimdi anlayabiliyordum neyin mümkün olup olmadığını. Jeongin'le olmayacaktı mesela. Ne yaşasak yaşayalım onun için önemli bir konuma gelemiyordum.
Düşüncelerimin arasından elimi tutup çeken kapı zili oldu. Yavaşça doğrulup iç çeke çeke gittim kapıya. En azından çocuklarla bir şeyler yaparız diye düşünerek açtım kapıyı fakat karşımda Juyeon duruyordu. Şaşkınlıkla havalandı kaşlarım.
"Selam."
"Selam. Hiç beklemiyordum?"
Elindeki pembe gülle birlikte kapı eşiğine yaslandı. "Beni özlemişsin diye duydum."
Onun gibi duvara yaslandım ve gülümsedim. "Kimden duydun?"
"Günışıklarından. Çok özlediğini söylediler."
Tatlı tatlı gülümsüyordu. Pembe gülü ellerinin arasından alıp kokladım. "Özledim." Gülümsemesi büyürken içeri girmesi için geri çekildim. Kapıyı kapatırken "Cidden kim söyledi," dedim. Ceketini çıkarıp koltuğun üstüne bırakırken "Minho," dedi ve koltuğa oturdu. "Üzgün olduğunu söyledi. Bir şeyin olduğunu anlamıştım ama darlamak istemedim. Bir de..."
"Bir de ne," dedim yanına otururken.
"Her gün yazınca sıkılmış olabileceğini düşündüm. Rahat bırakmak istedim ama üzgünmüşsün meğer."
"Ne dedi sana Minho?"
"Söylemem."
"Öyle mi," derken ona yaklaştım. Gülerek ellerini kafasının arkasında birleştirdi. Kol kasları göze çarpıyordu. Biraz kayarak kafamı kucağına koydum ve uzandım. Saçlarımla oynamaya başladı hep yaptığı gibi.
"Neyin var anlatmak ister misin?"
"Hallettim."
"Emin misin?"
"Bir karar vermem gerekiyordu, verdim."
"Sevindim senin adına," dedi. Elimi avucunun arasına alıp oynamaya başladı.
"Sen neler yaptın?"
"Antrenman yapıyorum sadece, maça az kaldı."
Kafa salladım.
"Aç mısın? Minho pizza aldırmıştı."
"Yiyelim acıktıysan."
Yavaşça doğrulup mutfak masasının üzerinde duran kutulara yöneldim. İçlerinin boş olduğunu gördüğümde iç çekerek tezgaha yaslandım. "Yemiş hepsini gergedan."
Yanıma gelip ellerini yanımdan mutfak tezgahına dayadı. Hafifçe yerinde sallanarak bana bakıyordu. "Sana pizza yapmamı ister misin?"
"Yapabilir misin?"
Alaya alır gibi güldü. "Daha hiç tanımıyorsun beni."
Elimde olmadan gülümserken ellerimi boynuna doladım. Kafası biraz daha yaklaşmıştı bana. "Zamanımız bol, daha iyi tanırız birbirimizi."
"Çok zorluyorsun beni," derken kafasını geri attı. Ellerimi oynatıp sarsarken "Bana bak," dedim ve güldüm.
"Bakamam."
Gözlerini yummuştu.
"Bakarsın. Yüzüme bak."
"İnan bakamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jardin, hyunin
Fanfictionhyunjin, platonik aşkı jeongin ve juyeon arasında seçim yapmak zorunda kaldığı bir duruma düşer.