hyunjin
Jeongin'in, Seungmin ile video çekmesi üzerine oldukça sinirlenmiştim. Tüm hafta boyunca da bunun siniriyle dolaştım. Hayatımdan çıkmasını söyledikçe aksini yapıyordu.
Juyeon ve arkadaşlarıyla oturduğumuz bir öğleden sonra, ders çıkışı o da yanımıza geldi. Geleceğinden haberim yoktu. Olsa mutlaka bir bahane bularak ayrılırdım oradan.
Boş bulduğu yere oturdu. Masadakilerle selamlaşıp birkaç şey konuştu. Ben kafamı eğince Juyeon bir şey olup olmadığını sordu. "İyiyim," dedim. "Ama bir lavaboya gideyim," diyerek kalktım masadan. Peşimden o da kalktı. Biraz da gelsin de tüm sinirimi çıkarayım diye beklemiştim açıkçası.
Lavaboya girip içeride kollarımı birleştirerek bekledim onu. Girdikten sonra kapıyı kapatarak oraya yaslandı. Benim konuşmamı bekliyordu.
"Napmaya çalışıyorsun sen?"
"İstediğimi almaya çalışıyorum."
"Ya Jeongin, baya komik çocuksun ama artık gülemiyorum."
Kapıdan ayrılıp bana doğru adımladı. Önümde durdu. "Düşünebildin mi?"
"Neyi Jeongin?"
"Kimi istediğini."
"Ben söyledim zaten sana. İstemiyorum seni."
"Niye inanmıyorum bu dediklerine?"
"Hasta olduğun için olabilir."
Elimi yıkamak için döndüm. Sinirle soluyordum. Musluğu kapatırken peçete alıp bana uzattı. İç çekerek alıp elimi sildim ve çöpe attım.
"Arkadaşlarımdan uzak dur."
Tam o sırada Juyeon girdi içeri. Duymuştu sanırım söylediğim şeyi. Kaşları çatılırken Jeongin onu görünce çıktı lavabodan. Ben de gülümsedim. Bir şey sormadı bunun üstüne. Fakat bizi tartışırken son görüşü olmadı. O hafta birkaç kez üst üste şahit oldu sağda solda gizli konuşmalarımıza. İyice gerilmiştim. Jeongin de bir yerden çıkar diye Juyeon'la bile buluşmaya çekiniyordum.
Son olay da hep birlikte sinemaya gittiğimizde oldu. Jeongin sağımda, Juyeon solumda oturuyordu. Koltuğun kenarına koyduğum elimin üzerinde el hissetmemle refleks olarak Juyeon'a döndüm. Bir şey olduğunu düşünüp bana baktı. Gülümsedim. O da gülümseyip yanağımı öperek filme döndü.
Bir yandan da Jeongin elimi avucunun içine almıştı. Çekmeye çalışıyordum fakat bırakmıyordu. "Niye yapıyorsun bunu," deyip ağlamaya başlayacak raddeye gelmiştim. Juyeon'u üzemezdim.
"Bırak."
Jeongin'e söylediğimde Juyeon öne eğilip "Bir şey mi dedin aşkım," dedi. Gözü yana kaydığında Jeongin çekmişti elini fakat geçti. Görmüştü Juyeon. Yine bir şey demedi. Sadece yüzü düştü. Arada kesik derin nefesler alıyordu.
Sinemadan sonra onun yanından ayrılmadım. Elini tuttum tüm yol boyunca. Jeongin'e de hiç bakmadım giderken. Changbin ve diğer çocuğa dönüp "İyi geceler," demiştim. Sonrasında Juyeon'un evine gitmiştik.
Juyeon anahtarı ikinci kere çevirdiğinde açılan kapıyla birlikte içeriye adımladım. Tanıdık evde koridorun sonundaki salona doğru ilerledim. Birkaç dakika önce yaşanan şeyler yüzünden oldukça gergindim.
Juyeon sessizce yanıma oturup kafasını koltuk başlığına yaslayarak gözlerini kapattı. Terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürtüp ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Lavaboya."
Gözlerini açmadan aynı pozisyonda dururken başını salladı. Mutsuz görünüyordu ya da ben kafamda öyle kurmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jardin, hyunin
Fanfictionhyunjin, platonik aşkı jeongin ve juyeon arasında seçim yapmak zorunda kaldığı bir duruma düşer.