hyunjin
Zehirlenmesinin üzerinden bir hafta geçtiğinde Minho anca toplarladı. Yediği her şey midesini ağrıtmıştı bu süreçte ve sürekli "Hyunjin elimi tut," diye kafamın etini yemişti. Neyse ki birbirimizi öldürmeden atlatmıştık fakat mide ağrıları eskisi gibi şiddetli olmasa da onu rahatsız ettiği için bugün derse gelmemişti. Jisung da onunla kalıyordu. Tek başıma gelmiştim derse. Pek keyfim de yoktu.
Juyeon'un işi var mıydı bilmiyordum lakin ders biter bitmez arayıp buluşmak istedim. "Olur bebeğim," dediğinde rahatlamış hissettim. Onun yanındayken sadece gözlerimi kapatıp omzunda dinlenebiliyordum. Bir şeyleri düşünmeme gerek yoktu.
"Ne zaman buluşalım? Şimdi arkadaşlarla kafeye yeni oturduk..."
"Aaa..." diyerek kestim sözünü. "Arkadaşlarınlaysan hiç bozma planını birtanem. Sonra buluşuruz biz."
"Önemli değil yavrum. Sesin iyi gelmiyor. Aklım sende kalır. Kalkıyorum şimdi ben."
"Juyeon hayır! Otur arkadaşlarınla. Yeni oturmuşsunuz zaten. İşin bittiğinde buluşuruz tamam mı? Planınız uzunsa hiç sıkıntı değil yarın görüşürüz."
Sürekli benimle olduğu için arkadaşlarına zaman ayıramaması kötü hissettiriyordu. Arkadaşlarının arkamdan kötü konuşmasını da istemiyordum açıkçası. Ayrıca Juyeon ne olursa olsun sürekli bana bir şeyler için yardım ediyordu ve kendi hayatına odaklanamıyordu. Her kötü hissettiğimde onu çağıramazdım. Bir şey de olmamıştı.
İç çekti. "Şimdi benim aklım sendeyken burada nasıl oturacağım."
"Şşhh," diyerek susturup gülümsedim. Göremiyordu ama sesinden anlamıştı. "Seviyorum seni. Takıl arkadaşlarınla, görüşürüz."
Arkadan birkaç ses gelirken bir şey deyip kapatmasını bekledim fakat adımı söyledi. "Hyunjin."
"Efendim."
"Arkadaşlarım seni de çağırıyor. Gelmezsen küserlermiş."
İç çekip gülerek "Aşkım gerçekten hiç gerek yok. Siz takılın," dedim. Arkadan yüksek bir ses "Enişte bekliyoruz seni," diye bağırınca Juyeon da güldü.
"Duydun valla."
"Kim o bağıran?"
"Gelince görürsün."
"Of Juyeon ya, emrivaki gibi oldu."
"Ya aşkım, saçmalama. Zaten seninle tanışmak istiyorlardı."
"Tamam," dedim uzatarak. "Nerdesiniz?"
"Kampüsteki Starbucks."
"Okay, bir şey istiyor musun?"
"Seni."
Birkaç şey söyleyip telefonu gülerek kapattım. Younghoon dışında bir iki arkadaşını biliyordum. Onlar da takımdandı. Onun dışında hiçbir arkadaşıyla tanışmamıştım. Biraz heyecanlıydım bu yüzden. Fakülteden çok da uzak olmayan kafeye adımlarken tanıdık birkaç kişiyle ayaküstü sohbet edip girdim içeri. Juyeon beni gördüğünde el sallayıp ayağa kalktı. Çok güzel gözüküyordu. Ben masaya yaklaşırken gülümsediğinde daha da güzel gözükmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jardin, hyunin
Fanfictionhyunjin, platonik aşkı jeongin ve juyeon arasında seçim yapmak zorunda kaldığı bir duruma düşer.