hyunjin
Aşağıdan sesler geldiğinde uzanmaya devam ettiğim yataktan Juyeon'un üstünü örterek kalktım. Yüzümü ovarak iniyordum merdivenleri. Babamı koltukta otururken gördüğümde daha yavaş adımlarla ilerledim. Kafasını koltuğa yaslamış ve ayaklarını odanın ortasında bulunan sehpaya uzatmıştı.
"Ne zaman geldin," dedim sakince.
Kapattığı gözlerini açıp bana baktı. Çok bitkin duruyordu. Her gün aynı saatte sporunu yapıp işine giden adam büyük ihtimalle akşamdan kalma bir halde karşımda duruyordu.
"Odandaki çocuk kim?"
Bir şey diyecekken susup aralanmış dudaklarımı birbirine bastırdım. Uzattığı ayaklarını indirip yanda duran ceketini aldı ve ayağa kalktı. Gelip önümde durdu. Ne hissettiğini anlayamıyordum bakışlarından. Dümdüz bakıyordu, yorgun gözüküyordu yalnızca.
"Sevgilim."
Birkaç saniye tepkisiz kaldıktan sonra kafasını sallayıp yanımdan geçip gitti. Peşinden yavaşça ilerledim. Ben merdivenlerin önüne geldiğimde, Juyeon odamın kapısındaydı. Babamı gördüğünde kafasını eğerek selam verdi. Babam önce ona sonra bana baktıktan sonra koridorun sonundaki odasına girdi.
Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp Juyeon'u odaya iterken oflayıp durdum. Yavaşça kapattığım kapıya yaslandım. Juyeon kısık gözleri ve uykulu sesiyle "Noldu," dedi.
"Babama daha demin gay olduğumu söylemiş bulundum."
"Ne?"
İç çekerek yanına gittim ve havalanmış saçlarını elimle tarayıp düzeltirken anlatmaya başladım.
"Minho ve Jisung'tan başka arkadaşımı tanımıyor. Onlar da eve çok nadir geliyor. Seni görünce o kim diye sordu. Ben de sevgilim dedim."
"Bir sorun olur mu söylemen?"
"Bilmiyorum, bir şey demedi. Hali olmadığı için de olabilir ama böyle şeylere karşı olduğunu görmedim daha önce."
"Sevindim," dedi ellerini yanaklarıma götürürken. "Sen nasıl oldun?"
"Daha iyiyim."
Yanağıma bir öpücük bıraktıktan sonra kafa salladı. "Ne yapmak istersin bugün?"
"Bilmiyorum. Babamla konuşsam iyi olur herhalde."
Kafa sallayarak onayladı. "İşlerini hallettiğinde, ne zaman istersen yaz bana. Tamam mı?"
"Tamam," dedim uzatarak. "Sen ne yapacaksın?"
"Tüm gün okulda olurum herhalde. Yapmam gereken bir ton çizim var. Antrenmandan vakit ayıramadım."
"Yaparsın sen."
Gülümseyerek kafa salladı. "Yaparım." Uyurken çıkardığını tahmin ettiğim kemerini masanın üstünden alıp pantalonuna takarken onu izledim. "Ben kaçayım birtanem."
"Tamam." Gülümseyerek peşinden ilerlediğimde bir eli kapı kolundayken durdu ve bana döndü. "Aşağıya kadar gelmene gerek yok."
"Bir şey olmaz."
"Şşh," deyip güldü. "Söz dinle."
"Peki," deyip güldüğümde dudaklarını benimkilere uzun süre bastırıp öptü ve "Seni seviyorum," diyerek kapıyı açtı.
"Ben de seni."
Merdivenlerden inmeden önce son kez "Ben daha çok," demişti. O giderken babamların kapısına bakıp iç çekerek odama girdim. Dış kapı kapandığında yatağa oturup telefonu elime aldım. Minho on üç kere aramıştı. Juyeon sessize almıştı sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jardin, hyunin
Fanfictionhyunjin, platonik aşkı jeongin ve juyeon arasında seçim yapmak zorunda kaldığı bir duruma düşer.