Imparatoriçe Loya

56 5 8
                                    

Loya'nın amcasından bir yemek davetiyesi gelmişti, sözde onun tahta geçmesini kutlamak amaçlıydı. Ama Loya artık amcasının niyetini anlamış ve oyun olduğunu bildiği için oyun içinde oyun yapacaktı.

Daveti kabul etti ve Ayana'dan öğrendiği bilgiler ile yemekte;Çiçi ailesi ve ona destek verenler olacaktı ve hepsinin bundan haberi vardı ama Ayanaya söylememişlerdi.

Bu yüzden  Ayana'ın her ihtimale karşı korunmasını söyledi.

Yemek yeme vakti gelmişti... Loya'nın da bir planı vardı elbet. Ordusuna planı anlatıp hemen yola çıktılar.

     Loya içeri adım attı ve herkes oturmuş onu bekliyorlardı ve amcası sofranın baş köşesini işaret edip, "Buyur kızım, senin yerin." dedi. Loya oturduğu gibi ordusu içeri daldı ve Loya oturup sadece izliyordu ve Çiçi, karısı, oğulları ve onu destekleyenlerinin hepsini öldürdü.

Birkaç dakikada herkes ölmüş ve sofra kan gölüne dönmüştü. Loya'nın yüzüne kan sıçramıştı etrafındaki her şeyi bırakıp hemen kalkıp kaleye döndü.

Gölün yanına gidip yüzündeki kanı yıkayacaktı. Yıkayıp kuruladıktan sonra yansımasına baktı, nasıl olur?

Saçlarındaki kırmızılık daha çok olmuştu. Neden artığını bilmiyordu ama hala onu düşünecek durumda değildi.

Hemen haneye dönüp hekresin kalenin önüne çağırılmasını söyledi.

Herkes geldikten sonra, Loya "Babam;Kral Tuğer'in emri üzerine artık tahta ben olacağım, buna karşı çıkan varsa amcam Çiçi gibi, kellesi alınacak." dedi.

Herkes şaşkındı ama Tuğer hepsinin kalbinde taht kurmuştu onun kızı da onun gibi olacağından şüpheleri yoktu.

Ama bir kişi ona kırgın ve kızgın şekilde bakıyordu, Ayana... Loya, Ayana'nın kocası Baycuyu da öldürmüştü, Ayana'nın bebeğinin babası, evet Ayana hamileydi. Ayana böyle bir şey yapacağını düşünmemişti ama onlar ölmese, Loya ölecekti...
...

1 ay geçmişti, Çin hatta Araplar durmuyordu sınırları meşgul ediyorlardı sürekli ama onların sandığı kadar kolay değildi, Loya'dan bir toprak parçası almak. Bu süreç içerisinde bir kişi bile boşta değildi. Loya için,kadınlar çocuklar dahil herkesin kılıç tutmayı,ok atmayı, en azından korunmayı bilmek zorundaydı. Herkesin birden fazla görevi vardı, tarım baya  ilerlemişti artık ihracat yapılıyordu gelen para ile demir alıp kılıç veya diğer silahların üretimi yapılmaya başlanmıştı. Zaten normalde zengin olan Moğol imparatorluğu servetine servet katıyordu. Loya da her gün ordunun başındaydı bir dakika bile ayrılmıyordu, öğrendiği taktikleri uyguluyordu ve ordu daha çok güçlenmişti. Bir gün sabaha karşı -babasının istediği gibi- Urumchi'yi almak için hamle yapacaklardı. Alacaktı kafasına koymuştu.
    İki hafta geçmişti bu iki hafta'nın ilk haftası, Çin'e birçok sefer düzenlemişti ama amacı almak değildi. Hem savaş alanını görmek istiyordu hem de Çin kralının aklını karıştırmak istiyodu. Sürekli gidip, pes etmiş gibi dönerlerse, Çin'in çok kolay savaşı alacağını düşünüp çok sert bir ordu kurmazlardı diye düşünüyordu. Bu yüzden 2.hafta sefere çıkılmadı.


     Ordu, hazırlanıp yola çıkmıştı daha geceydi. Sabah güneş doğmadan başlayacaklardı. Hiç beklemedikleri bi anda saldıracaklardı...
    Vakit gelmişti ve Moğol imparatorluğu iki koldan saldıracaktı. Loya, "Bu savaş bizim, haneye giderken, toprağımıza toprak eklemiş şekilde  gireceğiz, saldırın!"
Ordu çok düzenli şekilde ilerliyordu, Loya sadece eliyle emir veriyordu. Bir ordu şehre girecekti, insanları sadece orda tutacaklardı, zarar vermeyecek ve öldürmeyeceklerdi.
   Diğer bölümü -içinde Loya da bulunan bölümde- ilerlerken Çin ordusu ile karşı karşıya gelmiş, duruyorlardı. Loya öğrendiği hilal taktiğini uygulanacaktı. Ortadaki ordusuna saldır emri verdi. Çin de atağa geçti.  Ve ortada durup geri çekildi Loya'nın ordusu. Çin ordusu bunu görüp daha hızlı ilerlemeye başladı Çin ordusu yaklaştıkça sağdan ve soldan, ilk başta sıralı ve kontrollü şekilde tek tek  oklar atıldı ve Çin ordusu koşarken ölüyordu. İlk gönderilen ordunun etrafını, sağdan sola sarıp hilal şekli dolunaya dönmüş ve o ordudan 1 kişi bile kalmamıştı. Ortalık can pazarına dönmüştü.  Bunu gören kral kalesine kaçmıştı. Ve Loya ve ordusu da peşinden gitmişti ve kalenin etrafını kuşatmıştı. Birkaç saat sonra kral bir mektup göndermişti, bu mektupta; Ateşkes Antlaşması vardı.  Loya karşılığında, yıllık vergi ve Urumchi'yi istemişti. Çin Kralı mecburdu kabul etmeye aksi takdirde ölecekti ülke Loya'ya kalacaktı. Loya'nın amacı Çin değil Urumchi'ydi zaten. Loya kabul etti. Babasının istediği gibi Urumchi'yi almıştı.
     Bir tane ordunun olduğu Urumchi'nin merkezi olan şehre gittiğinde insanları kafeste görmüştü, ben dememiş miydim halka zülm etmeyin diye geçirdi içinden, sinirlenmişti.
Loya, "Bu insanların hali ne? Neden kafesteler?" dedi teğmene.

Ateşin Hükümdarı; Loya HatunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin