Bölüm 5: İHANET HANÇERİ

10 2 2
                                    

Kapılar sonuna dek açıldığında, sana söylemek istediğim son sözlerim var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapılar sonuna dek açıldığında, sana söylemek istediğim son sözlerim var. Ve sen, tüm kapılarını bana kapatmadan önce, tuz basasın diye sana bırakacak derin yaralarım var.

"Söylesenize; Ruhtaki en derin yara nedir?"
"Panzehir diye içtiğin ilacın, zehirlediği kalbindir."
"Yani, ihanetten bahsediyorsunuz Bayım?"
"Öyle de denebilir."

*

Küçük bedenini siper etti sıska bedene, öyle soğuktu, öyle sessiz her yer. Kırık camdan içeriye dalan fısıltılı rüzgar titretiyordu bedenlerini, ne yapılırdı şimdi?
"Neva, hala üşüyor musun?" Diye sordu endişeyle, neden bu kadar üşüdüğünü anlamıyordu. Sonunda tıklanan kapıya koştu, açtığı gibi içeriye dalan iki çocuk da küçük kızın etrafına oturdu.
"Kıyafet vermedi mi?" Diye sordu umutsuz yeşil gözleriyle. İkisinin suratlarındaki ifadeden her şeyin bir hüsran olduğu belliydi, her zamanki gibi. Sessizce iki yana salladı kafasını Ufuk.
"O çok titriyor." Dedi en büyükleri, oldukça dik başlıydı henüz o yaşında. Asla gerçek hislerini belli etmez, kalbini kimseye açmazdı. İsmi gibi; Özgür ruhluydu o. Bu özelliğini ondan almış olmalıydı Neva. Her şey kan bağı demek değildi bu küçük dört kalp için.
Hızla beresini çıkararak sarı saçlarını açığa çıkardı ve küçük kardeşinin örülü saçlarını geriye atıp başına yerleştirdi Atlas. Diğerleri de ceket ve eldivenlerini çıkararak ona giydirdi. Birlikte koltuğa uzanıp sıkıca sardılar küçük kardeşlerini. Yumuşak, siyah saçlarını okşarken buruk bir gülümseme eşliğinde daha sıkı sardı kardeşini Atlas;
"Üşüme artık kardeşim, sevgim seni ısıtacak."

*
Geriye çekilerek arkasında saklanan bedeni açığa çıkardı. Kapüşonu geçirdiği başını öne eğip diğer kolunu tutmuş, öylece duruyordu. Kafamın içerisinde bir şarkı çalıyordu, sanki oğlunu kaybeden bir anne ağıt yakıyordu. Gözlerimin içine bakmadı, bende bakmasın istedim. Olur da bakarsa, belki ona üzülebilirdim. Bu gece içtiğim panzehir, kalbime bir zehri işlemişti; beni yavaş yavaş öldürecek bir zehri. Dik duruşumu bozmadım. Haldun haklıydı; şimdi beni çekip vursa canım yanmazdı.
Hepimiz şok içerisindeydik, edecek tek kelimem yoktu.
"Durma." Dedim sadece, "ne yapacaksan yap." Çok keyif alıyordu bu durumdan, kahkahalar eşliğinde işkence yaparak öldürecekmiş gibi bakıyordu hepimize, özellikle bana, fakat dediğim gibi; sorun değil.
"Alın şunları." Gözlerini benden ayırmadan adamlarına verdiği emirle hepsi harekete geçti. Kolumdan tutan iki adama hiç karşı koymadım, ruhum bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum. Gözlerimin ardındaki derin keder ve hayal kırıklığını bir tek o anlayabilirdi, gözüme bakacak yüzü olsaydı tabii.
Kollarımdan tutan adamlar beni arabalara doğru sürüklerken kafasını hafifçe kaldırarak göz ucuyla baktı, çok pişman görünüyordu. Biliyordum, o zehrin bağımlılığındayken onu alabilmek için kendini satanlar bile vardı. Hayır, hala zihnim onu haklı çıkarmak için bahaneler arıyordu.

KUZGUNLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin