Bölüm 4: Safderûn

13 2 4
                                    

Tek başıma sağ çıkmıştım bir enkazdan.
O enkaz ki benim üzerime yıkılan, parçalanan umutlarımın enkazı.
Gökkuşakları renklerini kaybetti, müzikler ritimlerini.
Zira ne gözlerim kaldı ellerimde, ne kulaklarım.
Lal oldu hayaller, kül oldu yarınlar.
Tek başıma çıkmıştım bir enkazdan; sadece bir et parçası olarak.

(1 yıl önce)Panik avını gözleyen bir kaplan gibi aniden çepeçevre sarınca bedenini

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(1 yıl önce)
Panik avını gözleyen bir kaplan gibi aniden çepeçevre sarınca bedenini. titremeye başlar ellerin, ayağın. Çaresiz olduğu zaman bir insan, en acınası halindedir nitekim. Ve uzatmak istediğin o eli zar zor uzatıp da tutan olmadığında, en dilhun halindedir. Canhıraş bir his boynuna dolanırken, öylece durur, içindeki serzenişleri göğsündeki hapishaneye hapsederek susar öylece. Aynı onun yaptığı gibi:
"Bak, anlamıyorsunuz. Niye anlamıyorsunuz beni?" Dedi ağlamaklı sesiyle, terden alnına yapışan saçlarını arkaya atarak. Zangır zangır titreyen bedenini mümkün olduğu kadar sabit tutmaya çalışsa da bir işe yaramıyordu işte. Kızaran gözleri saatlerce ağlamış gibiydi.
"Verin diyorum, o olmadan yapamam. Neden anlamıyorsunuz?" Sesi öfkeden çok çaresiz çıkıyordu, yalvarırmışçasına. Ufuk daha fazla dayanamayarak terk etti odayı. Üçü tek başına kalınca her şey daha kötü bir hal aldı sanki. Özgür ona uzanmayı denedi fakat izin vermedi Atlas, titreyen zayıf bedeni geriye savruldu.
"Vermem, sana zarar veriyor. Sen bu değilsin, vermem!" Diye bağırdı Neva, ağrıyan kalbi her şeyi zorlaştırıyordu. Kollarından tutup sarsmak istiyordu onu, 'kendine gel!' Diye bağırmak istiyordu, bir an önce iyileşsin istiyordu. Bu bir hastalık da değildi ki, ona umutsuz vaka gözüyle bakıyorlardı, insan nasıl olur da öyle bakardı kardeşine?
Atlas'ın gözleri Neva'ya döndü, bu sefer yerleşmişti yeşil gözlerine öfke. 


"Zarar mı veriyor? O uyuşturuyor burayı!" Diye bağırdı işaret parmağını başına vururken. "İyi hissettiriyor. O olmayınca ben bu hayata katlanamıyorum anlamıyor musun? O iyi birisi yapıyor beni!"  Gözyaşlarını elinin tersiyle silip öfke dolu gözlerini kardeşine çevirdi tekrardan. "Ben bu siktiğimin seslerini durduramıyorum anlıyor musun?" Öfkeyle kafasına vurdu, öfkesi bu ana mı yoksa kendisine miydi anlayamadı. "Bu kafayı durduramıyorum. Zarar veriyor dediğin şey beynimi sükunete gömüyor, içerideki herkesi karanlığa mahkum ediyor. Anlamıyorsun!"

Ona yalvarmak istedi Neva, belki yalvarırsa kendisine bu zehri vermeyi bırakırdı. Fakat biliyordu, bir işe yaramayacaktı. Korkuyordu, hiçbir şeyden korkmazken ona bir şey olur diye deli gibi korkuyordu.
"Aptal mısın sen Atlas! Kendine yaptığına bir bak, en mutsuz halini o haline tercih ederim! Annen olsa seninle gurur mu duyardı sanıyorsun?"
Aniden bir ses duyuldu, ne olduğunu anlayamadan yanağında bir tokatın yangısını hissetti Neva. Arkaya savrulan başını kaldıramadı bir süre.
Şimdiye dek sessiz kalan Özgür'se aniden gürledi Atlas'a doğru. Duvara yapıştırdı tek hamleyle.
"Bana bak bana, ben sana bir kere vurdum mu şimdiye kadar?" Keskin sesi Atlas'ın kulağını kesercesine geçerken sıktığı dişlerinin arasından konuşmayı sürdürdü. "Bana da vursana hadi, vursana lan!" Diye bağırdı sonunda.
"Yazıklar olsun sana, benim kardeşim böyle bi piç değildi." Sertçe duvara geri itti ondan uzaklaşırken.
Neva girdiği şoku yeni atlatmış, başını yeni kaldırmıştı. Buruk bakışlarıyla öylece bakıyordu. Atlas yaşlı gözlerini küçük kardeşine çevirdi 'nasıl bu kadar ileri gidebildim?' Diye geçirdi içinden.
"Neva, isteyerek olmadı.. özür dilerim."

KUZGUNLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin