-XIX- Yemekler Ve Yemekler

1.4K 476 87
                                    

"Kalk."

Duyduğum ses ile vücudum anlamsızca gerildi. Gözlerimi yavaşça açmaya çalışırken sağ elim, ağrıdığını yeni anladığım şakaklarıma yol aldı. Tahminen Dante düello için beni uyandırmaya gelmişti.

"Saat daha erken değil mi, neden şimdi başlıyoruz?" uyku sersemiyle sorduğum soruya karşın yanıt beklemeden gözlerimi açtım.

Siyah saçlar, iğrenti ile parlayan mor gözler, daha sağlıklı yüze sahip bir; ben?

"İkinci defa söylemeyeceğim." dedi odanın kapısına yaslı dururken. Cümlesini bitirmesiyle beraber hareketlendi ve kınındaki kılıcını çıkararak yattığım yatağa doğru emin ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

"Yaklaşma, yaklaşma!"

Yataktan hızlıca doğrulurken düşüncesizce yorganı ona doğru ayaklarımla itelemeye çalıştım.

"Bu bir rüya, sen gerçek değilsin! YAKLAŞMA DİYORUM SANA!" bağırmama rağmen durmayarak yatağın sol tarafına geldi ve kılıcı hızlıca kaldırıp, bana doğru savurdu. Kendimi yataktan dışarı atıp, arkasında kalan kapıya doğru koşmaya çalıştım. Ancak o ne yapacağımı anlamış gibi sol tarafa uzanıp kolumu tuttu. Tekrardan kılıcı kafama doğru savuracağını anladığımda kendimi hızlıca geri çektim. Bu, tuttuğu kolumun hafiftende olsa kesmesine sebep olsa da canımı kurtarmak benim için daha önemliydi.

"ESME! YARDIM ET! YARDIM EDİN!" kalenin alt katına uzanan merdivenlerine doğru koşarken, arkamdaki ben, daha hızlı koşup çoktan bana yetişmişti.

Saçlarımı yakalayıp tuttuğu gibi kolunu geri çekti ve ben, acıyla duraksamak zorunda kaldım. Ağzımdan çıkan küçük çaplı iniltiyle beraber gözlerim dolmuştu. Kalbim ise o kadar hızlı atıyordu ki, artık zihnim ne yapmam gerekitği hakkında düşünmeyi kesmişti. Panik halindeydim. Korkudan ölecek kadar korkmuş hissediyordum. Tüm vücdum, ellerinin altındaki saç tellerime kadar titriyor gibiydi.

"Ne istiyorsun? Neden?" gözlerimdeki yaşlar akmaya başladı ve duraksadım, "Beni neden öldürmeye çalışıyorsun, neden?"

Kılıcını bana savurmadı ancak, saçlarımı var güçüyle çekmeye devam etti. Sorduğum soruyla beraber kolunu içe doğru büktü ve bu yaptığı, bacaklarımın bükülüp, kafamın göğsüne gelmesine sebep olmuştu. Sırtım ise bu ani hareketten dolayı acımıştı.

"Neden mi?" kendi sorusu komiğine gitmiş gibi gülümsediğinde gözlerimi yumdum. "Neden diye mi sordun, gerçekten, seni orospu?" dedi vurgulayarak.

Şaşkınlıkla hiddetlenen sesyile beraber, gözlerimi olabildiğince daha fazla sıktım.

Sürekli kaçıyordum. Tanrı Yaldabaoth biliyor, ben sürekli bir şeylerden kaçıyordum.

Akademiden, askerlerden, krallıktan, Raskal'dan, Regina'dan...

Herkes sadece beni korkutmaya yahut öldürmeye çalışıyordu. Yaşamaya değil, yaşamaya çalışmaya gelmiş gibi hissediyordum.

"Sıkıldım." dedim titreyen dudaklarımın arasından.

Doğruydu. Ben, tüm bu yaşadığım kaçak hayattan sıkılmıştım. Mutlu, huzurlu, sakin bir hayat istiyordum ve bu isteğimin absürt olduğunu düşünmüyordum. Bu kaleye geldim geleli, hiçbir şey düşünmeme gerek kalmamıştı. Ne Raskal, ne krallık... Ben, temizlik yaparken bile mutluydum! Çünkü hayatımda ilk defa, ilk defa kaçmama gerek kalmamış gibi hissetmiştim. Üstelik Esme her ne kadar asil ve soğuk davransa da, geçirdiğimiz zaman sonucu aramızdaki bağ kuvvetlenmişti ve bu bağ, bana huzur vermişti.

Yaşadığım onca şeyden sonra, bu huzur beni mutlu eden tek şeydi.

"Ne?" sorusuyla beraber, yumduğum gözlerimi açarak bana diktiği gözlerine baktım. Öfke, şaşkınlık, iğrenti... Gözlerinde gördüğüm tüm duygular, artık bana yabancı gelmiyordu. Çünkü ben de aynı hisleri, kendi hayatım için besliyordum.

 Büyücü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin