#13- Hayal

105 7 9
                                    

~Dün(Perşembe) Su'yun ağzından gün devam ediyor

Evden içeri girdim. İçerisi soğuk ve karanlık duruyordu. Raflarda ve merdivenin trabzanlarının üzerinde tozlar birikmişti. Yukarı çıktım. Apartmanda, dublex bir evde, en üst katta oturuyorduk. Evimiz vardı ama ölü bir evi andırıyordu.

Tozluda olsa trabzana tutundum ve ayağımı merdivene attım. İçerideki odalardan birinden bir ses uğultu olarak geldi. Dediği şeyi anlamadım ya da sadece anlamak istemedim. Yalnızca gözlerimi doldurmuştu.

Çabucak yukarıdaki odama çıktım. Kapımı kapattım. Çantamı bir kenara bıraktıktan sonra kendimi yatağa attım. Hava tamamen kararana kadar tavanı izledim.

Sonra kalkmam gerektiğini bildiğim için doğruldum ve gidip banyo yaptım. Daha sonra oturup ders çalıştım. Kalemi bıraktığımda saat gece yarısı olmuştu. Yatağıma geçtim. Saat 7 de uyanacağımı bilsemde kulaklığımı alıp kulağıma taktım. Saat 1e kadar, belki biri biraz geçti ama 
şarkı dinledim. Bence buna değerdi.

 Fakat yalnızca bir tane şarkı dinlemiştim. Şarkıyı değiştirmek için elim telefona gitmedi. Günün yorgunluğu üzerime çökmüştü ve yatakta, yorganımın altında hareketsiz bir şekilde uzanmıştım.

(NOT: Yine bir şarkı önerisiyleyim. Çünkü bu bölümü yazarken bunu dinliyordum ve aslında Su'yun içindeki hislerine ve evdeki durumuna çok uyduğunu fark edip eklemek istedim. ayrıca bence eğer su olsaydı böyle bir şey dinlerdi.)


~ Defne, Cumartesi günü " ikinci buluşma"

Onu görebilm- öhm  tarih projemizi bitirebilmek için perşembe günü buluştuğumuzda, cumartesi günü tekrar buluşacağımız konusunda kararlaşmıştık. 

Cuma günü ise Su'ya saat kaçta gelmem gerektiğini ve evinin nerde olduğunu sordum. 12- 1 gibi gelebileceğimi söyledi. Evin konumunu ise anlattı ama ben anlamadım. Bu yüzden, konum atabileceğini söyledi ve kabul ettim. Ayrıca kekleri de yapacağını tekrar belirtti. 

Şimdi ise saat tam 12.30du ve ben suyun evinin önünde dikiliyordum. Konum sayesinde daha kolay bulmuştum. Ev fazlasıyla yüksekti ve yeni duruyordu. İçeri girdim. ve gerçekten de yalnızca dışarıdan değil apartmanın içide yeniymiş. En üst katta oturdukları için asansöre bindim. 11. katta oturuyorlarmış. Çünkü, en son o katın numarası vardı.

Asansör vardığında indim ve karşı karşıya iki tane kapı vardı. Bir kapıya doğru yöneldim. Şansıma doğru yerdi. Üzerinde "Meltem &  Bora DUMAN" yazısını gördüm. Kapının ziline basıyordum ki aniden kapı açıldı. 

"Hoş geldiiinnnnn" dedi, bir elini havaya açarak. 

"hoş buldumm. Benim geldiğimi nasıl anladın?"

"Daha öncesinde içerisi hava alsın diye camları açmıştım. Saatin çoktan 12 olduğunu görünce kapatmak için balkona girdim o sırada da seni gördüm. İçeri gelsene" dedi ve havadaki elini aşağı indirip içerisini gösterdi.

Ayakkabılarımı çıkartıp içeri adımımı attım. Daha ekim ayında olduğumuz için üzerimde montum vardı ve onu su alıp astı. Hava bulutlu olduğu için karanlıktı ama içerdeki ışıkları açmamıştı. Bu nedenle hafif karanlık bir havası vardı evin. Fakat etrafta büyük camlar olduğu için içerisi o kadar da karanlık durmuyordu.

"İstersen benim odama geçelim." dedi ve onu takip etmeye başladım.

Sol tarafa doğru olan L şeklinde bir koridor vardı. koridorun sonunda sol tarafta ise merdivenler. etrafta birkaç oda daha vardı. fakat gördüğüm kadarıyla her şey oldukça toplu ve düzenliydi. yukarı çıktık. orada ise sadece düz bir koridor vardı ve sağa doğru ilerledik. İkinci kapı suyun odasıymış.

İçeri girdik."İstediğin bir şey var mı?" Diye sordu.

"Hayır yok."

"İçecek bir şey getireyim."

"Gerçekten gerek yok." dedim ama çokta dinlemedi.

"Olsun, o zaman ben limonata ve kekleri getireyim." Dedi ve çıktı gitti.

Çantamı onun yatağının kenarına bıraktım. O sırada odayı inceleme fırsatım olmuştu. Açıkçası ona hitap eden bir odası vardı. Tamda düşündüğüm gibiydi.

Kare şeklinde ve sol tarafında duvarına dayalı yatağı vardı. Yatağının yanındaki duvarda iki poster. Yanındaki duvar boydan boya camla kaplıydı. Yatağın başının dayalı olduğu kısım hariç. Sağ tarafta ise çalışma masası ve bir sürü kitaplığı vardı. ve bütün kitaplıklar ağzına kadar doluydu. Hatta üstüne üstlük yatağının ucunda da üst üste dizilmiş birkaç kitap yığını vardı ve yan tarafında da giysi dolabı.

Ama beni ilgilendiren asıl şey şuan bunlar değildi. Öncelikle şuan hoşlandığım kişininin odasındaydım buna inanamıyordum ve hep hayal ettiğim şeyi yapmalıydım. Bence tam zamanıydı ve bekleyemezdim, cesaretimi toplayıp onun  yatağına atladım.

 Su'yun yatağı... Çok yumuşaktı ve tıpkı onun gibi kokuyordu. Hiç bu kadar yakından suyun kokusunu almamıştım. Çok hoş hafif bir kokuydu. Şampuan kokusu, azıcıkta lavanta ve vanilyayı andıran bir koku bu parfümü olmalıydı belki de. Çünkü kafeye giderken kolunu omzuma attığında da aynı kokuyu almıştım.

Ona bu kadar uyan başka bir koku düşünemezdim herhalde. Fakat daha fazla yatakta uzanamazdım. Bunu görseydi utanç verici olurdu. Hem nasıl açıklardım ki. Yatakta doğruldum ve bir tık daha kenara giderek oturdum. 

Su'yu beklemek için kafamı kapıya çevirdiğimde ise kapıda elinde tepsiyle Su'yu gördüm. 


Okuduğunuz için teşekkürlerr<3


//Sunlight//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin