dokuz

698 32 50
                                    

Sabah uyandığımda hala doğum günüm olduğu için küfürler savurarak yataktan kalktım.

Başım çok ağrıyordu. Üstelik dün çok yorulmuştum.

Yataktan kalktım banyoya ilerledim.

Hala doğum günümdü bugün. Neden çabuk bitip gitmiyordu?

Kendime baktım ardından üstümü giyindim.

Ortak salona indiğimde çok bir şey yemedim. Canım hiçbir şey istemiyordu. Sadece şu rezil gün bitsin istiyordum.

Derslerden sonra astronomi kulesine gidecektim. Tam kapıyı açıp çıktığım anda elinde küçük bir pasta ile bekleyen, yüzü başı dağılmış Mattheo karşımda duruyordu.

"Ne oldu sana?" Dedim.

Soruma cevap vermedi. "İyiki doğdun. Çikolatalı pastayı sevdiğini biliyorum."

Elindeki pastayı aldım. Nasıl yiyecektim ben?

"Yüzün?" Dedim kısık bir sesle. Berbat haldeydi. Kaşı, dudağı patlamıştı.

Suratına dokundum. Parmaklarımı yanaklarında gezdirdim. "Ne oldu?"

"Pastayı almak için fena bir kavgaya girdim."

"Ne? Parasını ödemedin mi?"

"Hayır ödedim ama-" sözünü böldüm.

"İlla kavga çıkaracaktın yani?"

Güldü. "Yemeyecek misin? Çok zor şartlar altında getirdim."

"Yiyeceğim ve sende yiyeceksin."

Kapıyı kapattım. Mattheo içeriye girdi.

"Sonra yersin, bu dudakla yiyesim yok." Dedi.

Dudağı ve kaşı gerçekten kötü haldeydi. Kim vurduysa sağlam yumruklar atmıştı.

"Acıyor mu?" Dedim.

"Konuşurken biraz."

Dudaklarına baktım.

"Elowyn, bakmasana öyle. Öpeceğim canım acıyacak."

Elini boynuma koydu. Sırıttım. "Öpsene o zaman."

Mattheoyu seviyordum. Theodore dan daha farklıydı.

Öpüşmemiz kuvvetlendi. Mattheo gerçekten iyi öpüşüyordu.

Nefessiz kaldım. Merlin. Bu çocuk. Ona aşıktım.

Geri çekildim ve gülümseyerek bana baktı. "Acıtmadın canımı." Diye fısıldadı.

Eli çenemden kazağımın ucuna ulaştı ve hızlı bir hareket ile üstümdeki kazağı çıkardı.

"Vücudun. Çok güzelsin Elowyn."

Gömleğinin düğmelerini açtım. "Benim için. Yapabileceğinin en iyisini bana göster."
...

Mattheo elleri başının altında bir şekilde gözlerini odamda gezdirdi.

"Sylvia Plath?" Dedi sorarcasına.

"Evet. En sevdiğim."

Aynı anda, "Büyüyoruz, başta acıtıyor." Dedik.

Sağ tarafımda yatan Mattheoya döndüm ve gülümsedim.

Başını tekrar kitaplara döndürdü ve ayağa kalktı. "Şövalyenin dört isteği? Bu kitaba bayılırım." Kitabı eline aldı ve post itlerde parmaklarını gezdirdi.

"Bakabilir miyim?"

Başımı salladım. "Bu kitabın ne anlattığını anlamadım."

"O zaman defalarca oku." Dedi Mattheo. "Çünkü ben üç kere okudum."

Rastgele post it li sayfayı açtı. "Yapılan yanlışlar, defalarca tekrarlanan hatalar." Diye mırıldandı.

"İnanır mısın? Burayı bende çizdim." Dedi ve başını bana döndürdü. Altında sadece boxer varken nasıl dediklerine odaklanabilirim?

Kitabımı yerine bıraktı. "Gitsem iyi olur."

Başımı salladım, yerdeki kıyafetlerini aldı ve hızla giydi.

Gömleğinin düğmelerini iliklerken, "o kitabı lütfen anla Elowyn." Dedi.

Neden bunu istediğini bilmiyordum ama okuyacaktım ve anlayacaktım.

Mattheonun kuruyan dudağına ve kaşına baktım.

"Doğruyu söyle onları kim yaptı?"

Başta anlamadı fakat dudağına baktığımda anladı. "Açık olacağım saklamak gibi bir amacım yok. Theodore pastayı sana aldığımı anladı. Yanlız sadece benim suratım böyle değil onu da iyi benzettim pezevenk."

"Theodore şaşırtmıyor."

"Açıkçası onunla neden sevgili olduğunu anlamamamıştım, anlamayacağım da."

Elowyn.
Benim adım.
Theodore un bulduğu ve yaptığı tek değerli şey.
Sahi Mattheo benim için ne yapmıştı?

"Bilmiyorum sarhoştum ve daha sonrasında onu istedim."

"Yapılan yanlışlar, defalarca tekrarlanan hatalar. Theodore yanlıştı hatan ise hala onunla konuşman. Görüyorum Elowyn."

Yutkundum ne diyeceğimi bilemiyordum. Geçen gün Theodore un bana ne dediğini hatırladım. Mattheoya gitmeyeceksin değil mi? Lilith ben varım burda yalvarırım.

Nefesimi verdim. Mattheoya kapıya ilerledi ve çıkmadan önce bana dönüp göz kırptı.

Şövalyenin dört isteği diye bir kitap yok 😭😭

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin