on dokuz

464 27 152
                                    

Güneşin bile uyanmadığı saate kapımı kırarcasına çalan Tim ile güne berbat bir şekilde uyandım.

Kapıyı açtığımda resmen gözlerinden ateşler fırlıyordu.

Kapıyı hızla kapattı.

"Sen salak mısın Elowyn? Kamerayı kırınca her şeyin biteceğini mi sandın?"

Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Evet, her şey bitti. Ayrıca o yaşlı adam hiçbir şey yapamadı bak, görüyorsun."

Ellerimi göstermek istercesine yana doğru açtım.

"Sen öyle san Elowyn bende senin bunu yapacağını bilmeyecek kadar salak değilim."

Sırıttı. Böyle salak salak, pişmiş kelle gibi sırıtımaya devam ederse onu boğazlayacaktım.

"Ne yaptın sen?" Dedim.

Cebinden küçük bir flash bellek çıkardı. Şaka yapıyor olmalıydı.

"Yine de o gece güzeldi Elowyn." Yine sırıttı.

"Benden ne istiyorsun?" Dedim.

"Hiç, sadece aptal hareketler yapmayı bırak."

Kamerayı kırmam hiçbir işe yaramamıştı. Bir gün boyunca rahat hissetmiştim ve şimdi o huzursuz his yine üstüme çökmüştü.

Tim benden bir, hatta yüz adım öndeydi. Her şeyi düşünüyordu. Hiçbir çarem kalmamıştı. Yalvarmaktan başka.

Bana bakıyordu. Biliyordum, yalvarmamı bekliyordu.

"Yalvarmayacağım."

"Bir kaç hafta önce bana yalvarmıştın, şimdi zor mu geliyor?"

Yutkundum. Suratım ondan tiksinirmiş gibi bir ifade aldı. "Kendimi sana asla ezdirmeyeceğim. Bu işten kurtulmamı istemiyorsun çünkü ben kurtulursam sen yanacaksın. Bizi beraber yakmak istiyorsun."

"Aferin Wright." Dedi ve elini çeneme götürecekken kolundan tuttum.

"Yanlış hareketler yapma." Dedi ve elini çekti. "Yanmamıza daha zaman varken buna devam edebilirsin."

Etmeyeceğim.
Ben kurtulacağım.
Ve eğer birileri öğrenirse sadece Tim yanacak.

"Sana uymayacağım artık. Seni dinlemeyeceğim. Sen gökyüzü mavi dersen buna bile karşı çıkacağım artık."

"Gökyüzünün siyaha dönmesine az kaldı Wright, İkimiz içinde. Tüm ipler o yaşlı adamın elinde." İşaret parmağını göğsüme bastırdı. "Hemde senin yüzünden."

"Görüntülerimi satmaya devam edersen daha çok yanacağız!"

Suratına ard arda yumruklar indirmek istiyordum. Tim e olan sabrım taşıyordu ve taştığında hiçbir şey iyi gitmeyecekti.

"Satacağım, dediğim gibi Elowyn, tek başına kurtulamayacaksın. Yanacağız."
...

Gökyüzünün siyaha dönmesine az kaldı.

Tüm gün sadece bu yayılırsa, öğrenilirse ne olacağını düşündüm. Bir an bile aklımdan çıkmadı.

Kolumu tutan el ile arkamı döndüm.

"Elowyn, sen iyi misin? Beni duymadın."

Mattheonun kolumu tutan elinden gözlerimi çektim ve gözlerine baktım.

"Üzgünüm, kafam biraz dolu da."

"Sorun değil." Dedi ve elini çekti. Gözlerine bakmaya devam ettim. Yorgun görünüyordu.

Mattheo bir şeyler saklıyordu. Buna emindim.

Tim haftalar önce barda birisiyle konuştuğunu söylemişti.

"Bana ne diyecektin?"

"Ah, şey bugün Slytherin ortak salonunda parti var katılacak mısın diye soracaktım."

"Olur, bana hoş."

Gülümsedi. "Seni görmeyi bekliyor olacağım bunu biliyorsun."

Bende gülümsedim. "Tamam."
...

Gece siyah elbisemi giyip Slytherin ortak salonuna girdiğimde Tim de oradaydı ve yanında yaklaşık 20 li yaşlarında birisi duruyordu.

Tim gülümsedi. "Gelsene." Onu zar zor duymuştum. Hareketli bir şarkı çalıyordu.

Yanlarına ilerledim. "Bu Elowyn." Dedi Tim beni göstererek ve yanındaki çocuğu göstererek. "Bu da Marco." Dedi.

Marco elini uzattı ve gülümsedi. "Tanıştığımıza sevindim. Tim bana bir kaç fotoğrafını gösterdi."

Kan beynime sıçradı. Marconun tuttuğu elimden iğrendim ve geri çektim.

O an fark etmedim ama Marconun arkasına baktığımda Theodore ve Mattheo kavga etmeden yan yana duruyorlardı. Theodore un elinde sigara vardı ve bana bakıp Mattheoya bir şeyler söylüyordu.

 Theodore un elinde sigara vardı ve bana bakıp Mattheoya bir şeyler söylüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi Marco ya çevirdim. "Daha önce seni Hogwarts da görmemiştim."

"Burada okumuyorum zaten. Daha doğrusu bir okula gitmiyorum." Kaşlarıyla Tim i gösterdi. "Onun barında yeni çalışmaya başladım."

Başımı salladım. İki iğrenç insan birbirini bulmuştu işte.

Kulağımı Mattheo ve Theodore un sohbetine vermeye çalıştım. Buradan onları duymam imkansızdı.
İkisi yan yana gelecek derecede ne konuşuyorlardı?

Ben hala Mattheo ve Theodore a bakarken Marco kulağıma yaklaştı ve fısıldadı."Buraya boşuna gelmedim, beni odana götür."

Yutkundum, Tim e baktım. Beni yakmaya çalışıyordu.

Tim sırıttı. Sabrım artık en son noktaya ulaşmıştı.

"Peki. Sen burada öylece duracak mısın Tim?"

Demeye çalıştığım odaya çıkınca bize bakan Theodore ve Mattheo şüpheleneceklerdi. Neden sevgilim Tim iken başka biri ile yatayım?

"Bar a gideceğim." Dedi hızla.
...

"Söylesene, bu kitaplar neden odanda?"

Marcoya döndüm. "Çünkü onları okuyacağım."

Kapıyı kapattım. Marco belimden tutup beni kendine yaklaştırdı.

"Mattheo Riddle ı tanıyor musun? Yani bir yakınlığın falan var mı?"

Neler oluyor? Mattheo? Ne alaka?

"Ne yapacaksın?"

Omuzlarını silkti. "En iyisi boşver." Hızla beni öptü. Eli hala belimdeydi.

"Güzel kızsın Elowyn. Ne kadar para istiyorsun."

Geri çekildim. Bunu yapmak istemiyorum.

"İstemiyorum bu geceyi unut gitsin. Olur mu?"

"Buraya boşuna gelmedim biliyorsun değil mi? Seni gördüm ve buraya geldim."

Tim i mahvedeceğim. Beni yakamayacak. Onu kavuracağım.

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin