on sekiz

484 26 125
                                    

Derin nefes alıp videoları oynattım.

Ah, ilk kişi. Kevin.

İlk kez Kevinin odasına girmiştim ve Merlin, ne kadar da kilo vermişim.

Sıkıntılı bir nefes verdim.

Videoları izledikçe Tim in kaç kez bunları izlediğini düşündüm. Düşündükçe midem daha çok bulanıyordu.

Ne zaman hatırlamıyorum ama ellerimi bağlayıp çektiği fotoğrafı görünce ne kadar berbat halde olduğumu fark ettim.

Kamerayı elimden bıraktım. Artık bende olduğuna göre endişe etmeme gerek yoktu.

Tim in odasından çıkıp direkt kendi odama gelmiştim ve şimdi saat kaçtı bilmiyordum ama dersler başlayacaktı.

Kamerayı elime aldım ve atabildiğim en güçlü şekilde attım.

Bunu defalarca tekrarladığımda kamera kırılmıştı ve kamera açılmıyordu. İçindeki videolar görünmüyordu. Simsiyah ekran gösteriyordu.

Elimdeki kamerayı çekmeceye koydum. Artık birisi bulsa bile hiçbir sıkıntı olmayacaktı.
...

Uykulu halimle tüm derslere girdikten sonra yürüyen ölü gibiydim.

Tim tüm gün boyunca kamerayı sormamıştı ve onu tüm gün boyunca derslerde de görmemiştim.

Umrumda değildi.

Nerede olursa olsun, yeter ki benden uzak olsun.

Yasak ormana ilerledim. Theodore u görünce gözlerimi devirdim çünkü devrilmiş kütüğün üzerinde oturuyordu ve elinde alkol şişesi vardı.

Bana döndü. "Şimdi de sen mi benim peşimi bırakmıyorsun?"

Garip hissettim. Tarif edemediğim bir şekilde.

Theodore un kalbi eminim binbir parçaya ayrılmıştı.

Her ne kadar belli etmese de Theodore çok hassas birisi.

Ona yaşattıklarımı gözden geçirince ne kadar kötü biri olduğumu hissettim.

Ama Theodore ile sevgili olduğumuz zaman Theodore her anlamda iyi olduğunu söylemişti. Onu iyileştirdiğimi söylemişti.

Şimdi ise kimsenin ilacı olamazdım. Kendimi düzeltemediysem kimseye faydam dokunmazdı.

O an fark ettim ki Theodore benim yüzümden kötü haldeydi.

Theodore deniyordu. Bir yıl boyunca alkol ve sigarayı bırakmaya çalışmıştı ama ne zaman ben onun kalbini kırsam elinde alkol olurdu.

Nefesimi verdim.

Berbat biriyim.

Theodore un yerdeki alkol şişesini kaldırması ile düşüncelerimden sıyrıldım ve Theodore un bana bakarak şişeden yudum almasını izledim.

"Seni hala seviyorum Lilith, ama yaptıklarından nefret ediyorum."

Yanına oturdum Theodore sarhoştu.

Elindeki şişeyi aldım ses etmeden beni izledi.

Şişeden bir kaç yudum aldım. "Daha fazla içme." Dedim.

"Neden dediklerini yapayım?" Dedi kaşlarını kaldırarak.

"Benim için değil kendin için. Bırakmaya çalıştığını söyleyip gelip burda içemezsin."

"O zaman." Dedi. "İçmemi sağlama ve beni üzme."

Gözlerimi yere çevirdim. Sarhoş Theodore u sevmiyordum garip birine dönüşüyordu. Ya da özüne.

"Tim i aslında sevmiyorsun değil mi?" Dedi. Gözlerimi tekrar ona çevirdim.

"Bilmiyorum. Sanırım hiçbir şey hissetmiyorum."

Yanağını ısırdı. "Onunla yattın mı? Yoksa sadece öpüşüyor musunuz?"

Bir kaç gün önce kamerayı almak için Tim ile yattığım aklıma geldi.

Huzursuz bir şekilde burun kemerini sıktım ve derin bir nefes verdim.

"Yattık ama bak Theodore sende sadece benimle yatmadın anla şunu."

Theodore un kıpkırmızı olan gözlerine baktım. Uzunca.

"Gözlerim, berbat görünüyorlar değil mi?"

Başımı salladım.

"Kırık bir çocuğum Lilith, düzelt beni."

"Kimsenin antidepresanı olamam."

Gözlerimi geri Theodore dan çekince çenemi tutup tekrar göz teması kurmamız sağladı.

"Tamam böyle olma ama lütfen bir Tim bir Mattheoya gitmeyi bırak. Pansy senin tam bir kaşar olduğunu düşünüyor."

"Kimsenin ne düşündüğü umrumda değil. Kendine baksın o!"

Başımı çevirdim Theodore a bakmak istemiyordum.

Theodore tekrar çenemden tuttu. "Gözlerini benden ayırma."

Theodore sarhoş olduğu zaman kendini ayık olduğu zamandan daha da baskın zannediyordu. Ona söylemesem de bunu seviyordum.

Yutkundum.

"Zayıflamışsın, çene kemiklerin elimde kalacak şimdi."

Bunu bende fark etmiştim. Gözle görülebiliyordu artık.

Kendi yaptığım şeyden o kadar nefret ettiğim için midemdekileri çıkarmıştım. Her zaman.

"Yemek yemiyor musun?" Dedi.

Başımı hayır anlamında salladım.

"Benden başka kim bakacak sana Lilith? Kim yemeğini yemediğini söyleyecek?"

Başımı tekrar çevirdim. "Kimse söylemek ve bakmak zorunda değil."

Çenemden tutup beni kendine çevirmedi. Yerdeki şişeyi eline aldı ve içinde çok az kalan alkolü bitirdi.

Kollarımı kendime sardım. Üşümüştüm.

Theodore ceketini çıkarırken ellerimi suratıma kapatıp ayağa kalktım. "Ya yapma bu kadar klişe olma off."

Theodore güldü ve bana yaklaşarak ceketini omuzlarıma koydu.

Theodore güldü ve bana yaklaşarak ceketini omuzlarıma koydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Onu bana getirmen konuşma bahanemiz olacak."

Gözlerimi devirdim. "Yoksa hayatta vermezdin dimi."

"Hayır takibi de istersen sana burada tişörtümü bile çıkarıp verebilirim."

Dirseğimle şakadan vurduğumda kolumdan tuttu ve beni kendine çekti.

"Sarhoş Theodore hatırlamayacak o yüzden öpmesine izin ver."

Güldüm. Şu an Mattheoyu düşünmek istemiyordum o yüzden Theodore a izin verdim.

Dudakları dudaklarıma kapandığında gülümsedi.

Keşke Theodore a karşı olan duygularım Mattheoya karşı olduğu gibi emin olsa.

Theodorecular bu bölüm sevinçten ağlıyo Mattheocular üzüntüden ağlıyo 😔😔

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin