yirmi iki

444 30 87
                                    

Rahat bir uyku çekemedim. Kısmen rahat değildi. İtiraf etmek gerekirse kesinlikle berbattı.

Tim durmazdı bunu biliyordum. Tim hiçbir şey yapmıyorsa büyük bir yangın ortaya çıkacak demekti.

Kemirmekten kanayan dudaklarıma baktım ve üstümü giyinip ortak salona ilerledim.

Mattheo orada düşüncelerine dalmış oturuyordu. Bacağını sallıyordu.

Aklından geçenleri az çok tahmin ediyordum. Dün tam anlamıyla berbattı.

Mattheo Tim e o kadar sinirlenmişti ki...eminim Mattheo Tim in ortak salona girmesini bekliyordu. Girdiği an üstüne atlayacaktı.

Derin bir nefes verdim ve Mattheonun yanına ilerledim.

Yanına oturduğumda bana döndü. Gözlerinin ne kadar berbat bir halde olduğunu fark etmemiştim. Kıpkırmızıydı ve çok emindim o ağlamıştı. Ağlayabilir miydi?

Yutkundum. Biraz ona doğru yaklaşıp fısıldadım. "Ağlamadın, değil mi?"

Şuan bana bakmıyordu. Bakmak istemiyordu. Ne kadar çok kırıldığını biliyordum.

"Ağlamadım." Sesi titredi.
...

Derslerden sonra Mattheo son hızla sınıftan çıktı.

Ben anlamsız bakışlarla Mattheonun çıkışını anlamdırmaya çalışırken Theodore yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. "Sence de biraz hızlı çıkmadı mı? Ne kovalıyor bu çocuğu?"

Theodore a bakmadım hala sınıfta olan Tim e baktım. Bize bakıyordu. Theodore ayrıldığımızı bilmiyordu.

Tim sırıttı. "Elowyn in omzuna elini koyman bana işlemez onlar Nott. Biz ayrıldık."

Tim Theodore un cevabını beklemeden sınıftan çıktığında bana son kez bir bakış attı ve Theodore yere kadar açılmış ağzı ile bana bakıyordu.

"Biliyordum! Ayrılacağınızı ve bana geleceğini biliyordum!"

Elini omzumdan çekti ve dans etmeye başladı.

"Theodore seni kabul etmedim." Burun kemerimi sıktım. Theodore bu kadar mutluyken ve hiç bir şeyden haberi yokken Mattheo kendini yiyordu, kendini bitiriyordu.

Dans etmeyi bırakıp bana baktı ve suratı ciddi bir hal aldı. "Lilith, sen iyi misin?"

Sıkıntılı bir nefes verdim. "Değilim Theodore. Bir süre benden uzak dur."

Theodore uzun bir şekilde bana baktı, konuşmadı ardından kaşlarını çattı. "Neden? Benden rahatsız değildin? Bir anda ne değişti?"

Bir anda hiçbir şey değişmemişti. Her şey başından beri böyleydi. Theodore bu halimi yeni görüyordu çünkü ona yorgunluğumu belli etmemiştim.

O an fark ettim ki yorgun olduğumu, mutsuz olduğumu dile getiren tek kişi Mattheoydu. Bunu görebilen Mattheoydu. Bir şekilde içimdekileri anlatabildiğim kişi Mattheoydu.

"Bir şey olmadı." Dedim. Boş sınıftan çıkmak için yürümeye başladığımda Theodore kolumdan tuttu.

"Lilith, bir sorun mu var?"

"Theodore beni biraz yanlız bırakır mısın?"

Kolumu bıraktı. Resmen Theodore un kalbini ellerimin arasına alıp sıkmıştım. Yere atıp ezmiştim.
...

Düşünmekten, Tim in Mattheoya ne yapacağının senaryolarını kafada kurmaktan başım ağrıyor, midem bulanıyordu.

Revire ilerledim. Madam pomfrey belki başımın ağrısını midemin bulantısını geçirebilirdi ama düşüncelerimden kurtulmamı sağlayamazdı.

Mattheo yu gördüm. Revirde, yatakta oturuyordu. Bir pamuğu dudağına tutuyor, başka bir gazlı bez tarzı bir şeyi burnuna tutuyordu ve burnuna tuttuğu bez kan içindeydi.

Yanına ilerledim. Bunun sebebi kesinlikle Tim di.

Başını kaldırıp bana baktı. "Hay sikeyim ya. Sen görmemeliydin." Konuşurken canı acımış olmalıydı ki tısladı.

Yanına oturdum. Mattheo dudağındaki pamuğu çekti.

"Artık beni bu dudakla öpemeyeceksin." Dudağı feci şekilde patlamıştı ve hala bunu söylüyordu.

"Mattheo." Dedim mırıldanarak. "Onunla konuşabilirdin."

Derin ve acılı bir nefes verdi. "Anladığı dil konuşma dili değil. Anlamıyorsun Elowyn."

Mattheo burnundaki bezi çekti. Burnunun altında kurumuş kan duruyordu.

Ellerini yanına koydu. Ellerine baktım.

"O salak Timothy nin buraya gelmemesine şaşırdım. Suratı tahmin edemeyeceğin kadar berbat."

Gözlerimi kaldırdım. "Teşekkür ederim." Mattheo bunu beklemiyordu.

Yutkundu. Adem elması hareket etti. "Onu dövdüğüm için mi?"

"Yani aslında evet."

Mattheonun Tim i dövmesi ile hiçbir şey bitmeyecekti ama gözü korkmuş olacak ki geri adım atacaktı.

Bir süre konuşmadık. Mattheonun yanlarında duran elinin üstüne parmaklarımla dokundum.

Mattheo elinden gelen her şeyi ortaya koyacaktı. Sadece Tim i dövmek değil, o videoları görmüştü onları silmek ve yok etmek için de elinden geleni yapacaktı bunu biliyordum.

Mattheo elinin üstünü parmaklarımla okşayışımı izledi. Gözlerini kaldırdığında parmağımı çektim.

Kahverengi gözleri daha önce görmediğim tonda koyuydu.

Yutkundu. "Dudaklarım acımasaydı öperdim."

"Doğum günümde pasta için Theodore ile kavga edince de öpersem canının acıyacağını söylemiştin."

Kısa bir süreliğine gözlerini kapattı. "Bu sefer öyle değil, seni öpersem canım yanacak tam kurumamış yara tekrar kanayacak ağzına kan tadı gelecek."

Elimi Mattheonun yanağına koydum. "Fark etmez." Diye fısıldadım.

Dudaklarına yaklaştım. Dudaklarına doğru fısıldadım. "Teşekkür ederim, tekrar."

Elini saçlarıma götürdü ve önüme düşen tutamı kulağımın arkasına koydu ardından fısıldadı. "Kurtulacaksın."

Kalp atışlarımı kulaklarımda hissettim ve aramızdaki mesafe kapandı.

Canını acıtmamaya çalıştım benim yüzümden yeterince yanmıştı.

Diğer elimi de yanağına koydum. Mattheo ise elini bacağıma koydu ve öpüşürken yavaşça okşadı.

"Kurtaracağım seni. Bunu kafaya koydum ve ben bir işin sonunu getiresiye kadar bırakmam."

Şuan aşırı sinirliyim Wattpad bölüm yayınlatmak için tekrar etiket attırdı tüm etiket sıraları gitti wattpad in amk

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin