on üç

545 29 78
                                    

Derslerden sonra Tim beni odasına götürdü. "Ne oldu söyleyecek misin artık?"

Tim bana baktı odanın kapısını kapattı ve burun kemerini sıktı. "Mattheo bir şeyler karıştırıyor."

"Nasıl bir şeyler?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.

Kalbim Mattheo lafını duyunca daha çok çarpmaya başlamıştı kesinlikle.

"Bar a geliyor, sürekli bir adamla konuşuyor."

"Mattheo neden senin barına gidiyor tam olarak?"

"Elowyn bende onu bilmiyorum ya?"

Gözlerimi devirdim. Aslında Mattheo ve Tim in arasında hiçbir sıkıntı yoktu yani Mattheo bara gitse bir şey olmazdı.

"Tamam? Bu kadar mıydı? Gideyim mi artık?"

Kolumdan tuttu. "Elowyn niye böyle davranıyorsun?"

Güldüm. "Neden mi böyle davranıyorum? Neden böyle davranıyorum?"

Tim sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Daha sonra suratı aynı ifadeyi aldı. "Herneyse tatilde eve gitmeyeceksin değil mi? Odama bekliyorum bu gece."

Kapıyı açtım tek kelime etmeden astronomi kulesine ilerledim.

İçeriye girdiğimde Theodore içerdeydi.

"Bende senin yanına gelecektim."

"Neden?" Diye sordum yanına ilerlerken.

"Eve gidecek misin?"

Nefesimi verdim. Tatillerde burada kalıyordum. Theodore bilmiyor muydu bunu?

Gözlerim doldu. Ev ile mi alakalıydı yoksa Tim in yaptığı şey yüzünden mi ağlıyordum? Bilmiyorum.

Theodore a sarıldım. Kollarını bana sardı. Saçlarımı sevdi.

Geri çekildim hala ağlarken Theodore a baktım. "Eve gitmek bir seçenek değil."

"Öyleyse gitme. Seni bizim eve götüreyim." Dedi.

Başımı hayır anlamında salladım. "Burada kalacağım."

"Peki. Sen bilirsin. Kendine dikkat et."
...

Herkes tatil için eve döndüğünde Hogwarts da çok az öğrenci kalıyordu ve kalanlardan bir tanesi de bendim.

Odamın kapısını açtım. Derin bir nefes verip Tim in odasına ilerledim.

Tim kapıyı açtığında içeriye girdim.

"Neden beni çağırdın?" Bu odadan hızlıca kurtulmak istiyordum.

Tim beni işaret etti. "Bir kaç fotoğrafını çekeceğim."

"Ne? Ne fotoğrafı? Videolar yetmiyor mu?"

Tim cıkladı. "Parayı sana da vereceğim Elowyn, bedavadan çekmiyorum zaten. Şimdi zorlaştırma işimi." Kolumu sıktı. Tehtidini sikeyim.

"Duvarın önünde dur." Dedi ve o lanet kamerayı almak için çekmeceye yöneldi. Kusacaktım.

Duvara doğru ilerledim Tim kazağımı işaret etti. "Çıkar."

Kazağımı çıkardığımda sutyenimi işaret etti. Sırtıma uzandım ve kopçayı çözdüm, sonra askılarımı indirdim omzumdan. Fotoğraf makinesinin görebileceği alanın dışında bir yere fırlattım.

Tim birkaç resim çekti. Deklanşörün sesi nihayet susunca gözlerimi kaldırıp Tim e baktım. Tim çekmeceyi açtı. Yumak halinde kalın, siyah bir kurdele çıkardı. "O ne?"

"Biliyorsun ne olduğunu başlamasana şimdi."

Tim in hiç umurunda değildi elindeki bezi çözmeye devam etti. Kemiklerim ağırlaşmaya başlıyordu. Tanıdık bir duyguydu bu. Öyle ağırlar ki şimdi, zor hareket edebiliyorlardı. Bir şey söylemeden dirseklerimi birleştirip kollarımı Tim e uzattım. "Aferin."

Tim eğildi ve kollarımı sıkıca bağladı.

Bileklerim zaten inceydi ama Tim kurdeleyi öyle sıkıca bağladı ki, bileklerimdeki et iki uçta da hafiften şişiyordu. Gördüklerim çirkin geldi farkında olmadan başımı çevirdim.

"Aferin sana." Dedi Tim. Fotoğraf makinesine geri döndü. Gözlerimi yumdum. "Aç gözlerini."

Yorgun hissediyordum artık. Bedenimin içi giderek aşağı doğru çöküyor gibi hissediyorum, yere doğru, dünyanın merkezine doğru. Bakışlarımı kaldırdığımda, Tim in bir kurdeleyi daha çözdüğünü gördüm.

"Olmaz." Dedim hızla.

"İşleri zorlaştırma."

"Yapmak istemiyorum."

"Biliyorum." Tim yine çömeldi elinden uzaklaşmak için başımı çektim ama hızlı bir hareketle Tim boğazıma yapıştı. Bu hareket beni korkutmadı. Öyle feci bir yorgunluk hissettim ki ne konuşasım ne hareket edesim geldi. Bıraktım artık kendimi.

Çenem öne doğru düştü. Kurtulmak için uğraşıp duracağıma teslim olmak ne kadar kolay, ne zahmetsiz. Tim hafifçe gırtlağımı sıkınca öksürdüm. Sonra, beni hiçbir şey demeden, söylemeden bıraktı. Kumaşı aldı ve gözlerime bağladı. Nefes almak bile yorucu geliyordu artık.

Gözlerim kaşındı. Tim elinin tersiyle yanağıma dokununca midem kalktı. "Görüyorsun, seni seviyorum." Dedi. "Sen de beni seviyorsun, biliyorum."

Dehşetle irkildim ve geri çekilirken ensemi duvara vurdum. Birbirine bağlı bileklerimle zorluk içinde göz bağını açmaya çalıştım, zar zor görebilecek kadar kaldırmayı başardım.

"Ne oldu?" Dedi.

"Çöz beni." Yalvarır şekilde Tim e baktım.

"Çöz beni, bağıracağım. Kaçacağım." Ellerim hala bağlı olduğu için Tim in tehtidimi ciddiye aldığını hissetmedim ama yine de sanırım ortamın havası değiştiği için Tim bileklerimi çözmeye başladı.

Şiddetle titredim. Ellerimi kurtarabileceğim kadar çözüldüğü an kollarımı birbirinden ayırdım. Göz bağını çıkardım ve odanın bir yerine attığım sutyeni aldım. Hızla kazağımı giydim. "Niçin böyle davranıyorsun?" Dedi Tim.

"Uzak dur benden. Bir daha sakın bu şekilde konuşma benimle."

"Ne şekilde? Ne dedim?" Kamerayı çekmecenin üstüne bıraktı yanıma yaklaştı.

Kusacaktım artık. "Yaklaşma bana resimlerini al ve benden uzak dur."

Tim kolumu tutmak için kaldırdığı elini indirdi ve kameraya yöneldi. Kapıdan çıktım. Hiçbir şey hissetmiyordum artık. Tim in yanında bir bedenim yoktu.

Diğer bölüm Mattheonun ağzından 🤩🤩

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin