yirmi üç

439 24 195
                                    

Mattheonun yanından ayrıldığımda günler sonra düşünmeden uyudum. Günler sonra iyi şeyler düşünerek uyudum.

Mattheo beni kurtardı. Bir süreliğine.

Yataktan kalktım ve üstümü giyinip ortak salona ilerdim.

Ortak salona girdiğimde tıpkı dünkü Mattheo gibi, düşüncelere dalmış Theodore u gördüm. Kalbim acıdı. Ona dün berbat davranmıştım.

Mattheo ya yaptığım gibi yanına ilerlemedim. Öylece bakakaldım.

Keşke Theodore a karşı hislerim emin olsa.

Yoruyorsun beni Theodore. Hiçbir şey yapmamana rağmen.

Karşısına oturdum. Gözlerini kaldırıp bana baktı ve ardından geri çekti.

Bana bakmadan konuştu. "Bu hep böyle mi olacak? Bana resmen bir bokmuşum gibi davranıp Mattheo yu mu öpeceksin?"

Theodore dün revirde bizi görmüş olmalıydı. Nasıl?

"Böyle olmak zorunda. Kalbim öyle diyor."

Theodore kırgın gözlerini kaldırıp bana baktı ve gözlerimin içine bakarak konuştu. "Gece kuleye gel."

Bir şey yemeden ayağa kalktım.

Çok fena kırmıştım onu. Revirde Mattheo ile beni görebileceğini düşünmemiştim ki.

Sınıfa girdiğimde çok az öğrenci vardı ve gözlerini bana çevirmiş beni takip eden Tim vardı. Mattheo dün Tim in revire bile gelemeyecek kadar berbat olduğunu söylemişti ve gerçekten de öyleydi. Suratının her yeri henüz kapanmamış yaralar ve morluklar ile doluydu. Rahatsız edici bir şekilde gözleri beni takip ediyordu.

Tim e bakmadan dersin başlamasını ve bir an önce bitmesini diledim.

Dersin ortalarında Tim, Snape görmeden bana bir not uzattı.

Suratına ondan tiksinirmiş gibi bir bakış attıktan sonra notu aldım.

Gece kuleye gel, konuşmamız gerek. (Evet biliyorum söyleyeceklerim hiç bitmiyor.)

Gözlerimi nottan kaldırdığımda gözlerim Mattheo ile buluştu. Bir Tim e bir bana bakıyordu.

Gözlerimi tekrar not a çevirdim.

Bu gece astronomi kulesinde hem Theodore hem Tim olacaktı. Nasıl gidecektim?

Gözlerimi kırpıştırdım ve ders bitene kadar sadece not a baktım.
...

Kapıyı açtığımda kolunu duvara koymuş Mattheo bana bakıyordu. "Tim ne notu verdi sana?"

Dün o kadar fazla belli olmuyordu fakat Mattheonun yanağına üstü bugün mosmordu.

Yutkundum. 'Astronomi kulesine gel' dedi dersem Mattheo da gece kuleye gidecekti ve üçlü felaket olacaktı.

"Bir şey dememiş bir şey yok endişelenme."

Elini duvardan çekti ve suratı ciddi bir hal aldı ardından etrafa bakındı. "Tim seni tehtid etmiyor değil mi Elowyn?"

"Ne? Hayır. Konuşmak istediğini söyledi kabul etmedim."

Mattheo önüme düşen saçı kulağımın arkasına koydu ve eli çeneme indi.

Çenemden tuttu ve beni kendine yaklaştırıp fısıldadı. "Kimse sana zarar veremeyecek."

Aramızdaki küçük mesafeyi kapattım ve kısa bir öpücük kondurdum.

Mattheo içeri girdi ve kapıyı kapattı ardından beni kapıya yasladı. "Elowyn." Diye fısıldadı fakat devamını geri getiremeden onu soluksuz kalana kadar öptüm.

Bir ömür Mattheo istiyordum.
Ama bir yanım hala Theodore da kaldı.

"Bana kalıcı bir şey söyle." Dedi ve saçlarımla oynadı.

Titrek bir nefes verdim. "Mattheo." Diye mırıldandım.

Eğer dün Mattheo bunu söylemiş olsaydı. Seninim derdim ama şimdi Theodore yine beynimi bulandırdı.

"İstemiyor musun beni Elowyn?"

Bir ömür Mattheo diye tekrarladım içimden yine.

Theodore zihnimi terk et artık.

Mattheo ile yeniden sevgili olma fırsatı elimde iken ben Theodore u düşünüyordum.

"Zaman ver bana."
...

NOLUR NOLURR BURAYI MEDYADAKI SARKININ SONLARINA DOGRU GETIREREK OKUYUN

Gece astronomi kulesine ilerledim.

Astronomi kulesine gitmeden önce Mattheo hakkında o kadar çok düşünmüştüm ki...

Theodore oradaydı elinde siyah küçük bir kese vardı.

Kaşlarımı çattım ve gözlerimi keseden çekip Theodore a baktım.

"Gelmezsin diye düşünmüştüm."

Omuzlarımı silktim. "Sana berbat davrandığım için özür dilerim."

Theodore kırgın bir gülümseme attı. "Artık o kadar aptal aşık değilim. Beni dünden beri çok düşünürdün. Konu sen olunca hep yanlış yapıyormuşum gibi geliyor."

Cümleleri kırgınlık doluydu. Sanırım bu sohbet bitesiye kadar böyle devam edecekti.

"Bu senin." Siyah küçük keseyi bana uzattı. "Onu saklamak zorunda değilsin. İstersen çöpe at, yak artık umrumda değil. Doğum gününde veremedim ve içimde kalsın istemiyorum."

Kalbim, yüz hatta bin parçaya ayrıldı.

Keseyi alıp hızla içindekini çıkardım. Gardenya çiçeği kolyesi.

Gözlerimin yandığını hissettim. Theodore neden bana bunu doğum günümde vermemişti?

Dolu gözlerle başımı kolyeden kaldırdım. "Neden bunu bana doğum günümde vermedin o zaman?"

Theodore dolu gözlerime bakarken canının yandığını hissettim ama sonra, hiçbir şey.

"Sen her zaman Gardenya kokuyordun başka koku sıkmıyordun doğum günün için de sana önce parfüm almayı düşünmüştüm ama sonra gerek olmadığını düşündüm ve bu kolyeyi aldım ama daha sonra fark ettim ki sen değiştin Elowyn. Benim tanıdığım Lilith den daha kötü birine dönüştün."

Theodore her zaman en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu ve yine gardenya çiçeğini de düşünmüştü.

Değiştiğimi fark etti.
Berbat birine dönüştüğümü ve kişiliğimi kaybettiğimi fark etti.

Tim in ayarladığı insanlarla yatmaya devam ederken olduğum kişiyi kaybettiğimi fark etmişti.

Gözümden yaş düşerken elimdeki kolyeyi sıktım.

"Hepsi bu kadar." Dedi.

Kırgınlıkla baktık birbirimize ve beni elimdeki kolye, gözlerimdeki yaşlar ile bıraktı.

Bir anda gardenya nereden çıktı derseniz aslında bir anda değil üçüncü bölümde Theodore Lilith i öperken "Bu Gardenya kokusunu özledim." Diyordu bundan bir daha bahsetmedi umarım anlatabilmişimdir çünkü panik atak konusu da anlaşılmamıştı☹️☹️

BU ARADA 2 BOLUM ATICAM DIYIP 1 BOLUM ATIYORUM AFFOLA ☹️☹️

My Name Is Elowyn ꛒ Mattheo Riddle & Theodore Nott Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin