Episode 6
"Kazansakta, kaybetsekte beraberiz."***
Kerem'den (Asel'in thread'ı yazdığı gece)
Soyunma odasında üzerimi değiştirirken takımın da benim gibi moralsiz olduğunu biliyordum. Tüm suçu kendi üzerime almamam gerektiğini hep konuşuyorduk ama şu an kendimden başka suçlayacak kimseyi görmüyordum.
Başarısız olmuştum, kimilerine göre yine..
Omzuma dokunan kolla arkamı döndüm. Bana endişeyle bakan Mertens'e gülümsedim. Kendi içimde savaşsam bile dışarıya iyi görünmeliydim çünkü ben bu takımın kaptanıydım. Benim düşmem, takımın da düşmesi demekti.
"İyi misin?" Saha içerisinde elinden geleni ardına koymadığını bilmek ve benim yetersiz kalmam mahçup hissettiriyordu. Onaylar anlamda başımı salladım. "İyiyim, yoruldum sadece."
Arkasından gelen Icardi ve Torreira, Mertensin yanında durdu. İkisinin de bakışlarında bana inanmadıklarını belirten bir ifade vardı. Torreira'nın maç esnasında aldığı darbe yüzünden çenesinde bir yara bandı vardı. Bunu gördükten sonra içimde beliren yetersizlik duygusu daha da katlandı.
"Hermano," dedi Torreira. "Üzülüyorsan bunu bizden gizlemek zorunda değilsin. Hepimiz bir takımız, bir ailenin içindeyiz. Acımızı da kederimizi de beraber yaşamak zorundayız çünkü aileler böyle yapar."
Bozuk İngilizcesiyle söylediği şeyler gülümsetirken Mertens devam etti. "Sahada varını yoğunu koyduğunu biliyoruz, çoğu zaman çok tehlikeli pozisyonlara giriyorsun. Bugün de kötü değildin zaten. Sen kendini kötü görüyorsun."
Üzerini giyinen takım arkadaşlarım da yanıma gelirken etrafımda bir çember oluşmuştu. "Kim ne derse desin, ne konuşursa konuşsun sen çok iyi bir oyuncusun. Bugün attığımız tüm golleri sen yarattın. Kendini küçümsersen başkası da seni küçümser Aktürkoğlu." Yunus yanımda bittiğinde kurduğu cümleyle beraber gülümsemem daha da büyüdü gözümde.
"Siempre Juntos." diye devam etti Muslera. "Kazansakta kaybetsekte beraberiz."
Ortada birleşen ellerimiz ile beraber kısa bir üçlü çektikten sonra her biri omzumu sıkıp yanımdan ayrıldı. Yanımda kalan tek kişi Yunustu, diğerlerinin aksine ona iyi olduğumu inandıramıyordum.
"Dökülmen için eve gitmeyi öneriyorum." Yunus kesin bir dille söylediği sözlerden sonra bana bir seçenek bırakmamıştı. Onaylar anlamda başımı salladığımda üzerimi giyinerek eşyalarımı aldım. Soyunma odasını beraber arkamızda bırakırken basın mensuplarının olduğu alandan geçtik. Hepsine iyi geceler dilerken bu gece için hakkımda neler yazacaklarını merak ediyordum.
Neler yazdıkları umurumda değildi ama ailemin hakkımda yazılan her yazıyı okuyup içerlediklerini biliyordum. Bu yüzden hakkımda iyi şeyler yazmalarını ummaktan başka seçeneğim yoktu.
Çıkışta bizi bekleyen takım otobüsüne binerken en arkaya geçtim. Herkesin neşesi yerindeydi, Muslera Torreira ile konuşuyor, Icardi ise Oliveira ile şakalaşıyordu. Yerlerimize oturmamızla hareket eden takım otobüsü staddan ayrılırken bakışlarım camdan dışarı kaydı.
Takım otobüsü ilerlerken camdan yansıyan görüntüyle Yunus'a baktım. Eline aldığı telefonla bir şey okuyordu. Mimikleri okuduğu her cümle ile değişiyor, beni meraklandırıyordu. Normalde telefonla ilgilenmeyi sevmezdi, şu an ise telefonla ilgilenmesi merakımı iki katına çıkarırken bakışlarımı camdan ayırıp ona çevirdim.
"Ne okuyorsun?" Yunus ani sorumla bana dönerken elindeki telefona odaklandım. Bir tweet serisi okuyordu, bunun ne olduğunu bilmiyordum ama fanların yorumlarından birisi olacağını düşünmüştüm. "Oğlum daha maçtan yeni çıktık yorumları okumak için erken değil mi?" diye sordum.
"Bu benim hakkımda değil," dedi ve bakışlarını benden ayırarak yeniden telefona çevirdi. "Senin hakkında." Kaşlarım çatılırken elindeki telefona daha dikkatli baktım.
Uzun bir yazıydı, okumaya çok üşenmiştim ama içimde beliren merak her şeyden üstün geliyordu. Elinden telefonu alıp tweet serisinin en üstüne çıktım.
Kerem Aktürkoğlu bahsedildiği gibi balon bir oyuncu mu, gerçekten yeteneksiz mi a thread;
Okuduğum her cümleyi daha önce milyon kez duymama rağmen daha önce duymamışım gibi öz güvenle dolmuştum. Öyle ki şu an Floryaya gidip sabaha kadar antreman yapacak güçteydim.
"Güzel yazmış," dedi Yunus. Onaylar anlamda kafamı salladığımda telefonu geri eline verdim. "Görünüşe göre seni de baya motive etmiş." Yeniden kafamı salladığımda yerimden kalkarak en öne ilerledim.
Otobüs şoförümüz Ertan abiye işaret yaparken en önde durup takıma döndüm.
"İnandık biz sizlere," diyerek marşın giriş kısmını söylediğimde otobüsün içinde de müzik duyulmaya başlamıştı. Bana dönen bakışlarla marşı devam ettirdim. "Cimbom yüzümüzü güldür bu sene."
Barış Alperin devam ettirdiği marşı hep beraber söylerken otobüsün ortasında zıplayarak marşı söylemeye devam ettim.
"Şampiyonluk şarkısı, düşmesin dillerden tiribünlerde."
Otobüsün içerisinde ki hava değişirken marşı bilmeyenler eliyle ritim tutuyordu. Abdülkerim abi de benim gibi ayağa kalktığında hep bir ağzıdan marş duyulmaya başlanmıştı.
"Haykırıyoruz yine, tek bir dileğimiz var cimbombomum; şampiyon ol."
***
Merhaba, biz 1K olmuşuuzzz!!!
Hepinize destekleriniz için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız ❤️💛
Uzun bir süre yoktum, maalesef uğraşmam gereken bazı şeyler vardı. En başta Keremin Beşiktaş maçında uğradığı saldırı yüzünden çok gergindim, savunabildiğim kadar Keremi savundum bu yüzden burada aynı şeyleri dillendirmeye gerek yok. Ama bizim tek bir Keremimiz var ve benim onu yedirme gibi bir düşüncem yok. Andım olsun ki ben bu çocuğu kimseye yedirmeyeceğim.
Tüm her şeye rağmen şampiyon cimbom yazdıracağız ❤️💛
Yıldızı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Tiktok : @akturkoglufpx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀 𝐭𝐡𝐫𝐞𝐚𝐝 | Kerem Aktürkoğlu
FanfictionGalatasaraya ömrünü adamış Asel, sevdiği futbolcu Kerem Aktürkoğlunu savunmak için Twitter da bir thread serisi hazırlar. Bir sabah uyandığında tahmin etmediği bir şey olur. Thread yayılmıştır ve dm kutusunda onu bekleyen bir mesaj vardır.