Episode 47
"Ait olduğum parça"***
"Ya Kerem o öyle değil."
Kerem elindeki parçayı yerleştirmeye çalışırken onu uyarmamla denemeyi bıraktı. İki elini yana bırakırken derin bir nefes verdi. Dışarısı çok sıcak olduğu için bugünü evde geçirmeye karar vermiş, bir oyuncakçıdan aldığımız Harry potter legosunu yapmaya çalışıyorduk.
"Asel," dedi verdiği derin nefesin ardından. "Canımın içi, güzel kızım, sevgilim; sabahtan beri uğraşıyoruz canını yediğim. Bu parça buranın değilse nerenin?"
Kerem bıkmış bir şekilde söylenirken bıraktığı parçayı elime aldım. Kendi yaptığım kısmın yan tarafına sorunsuz bir şekilde otururken bakışlarımı Kerem'e çevirdim. Şaşkın bakışlarıyla bana ve az önce birleştirdiğim parçaya bakıyor, büyük ihtimalle dakikalardır boşa giden çabasını düşünüyordu. Yaptığı jest ve mimikler komiğime giderken yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Hadi çay koy sen."
Söylediğim ile bakışları parlarken oturduğumuz yerden ayağa kalktı ve mutfağa yöneldi. Bir saattir bununla uğraşıyorduk ve onun sıkıldığını anlamak zor değildi. Bu yüzden biraz dolaşmasının iyi geleceğini düşünmüş, onu çok uzak olan bir yer olan mutfağa yollamıştım. Kerem çayı koyarken bende elimde tuttuğum maketi tamamlamaya çalışıyordum. Birkaç parçayı daha yerine oturturken iyiden iyiye şekil almaya başlamıştı.
Keremin arkamda adım seslerini duyarken oturduğum yerden kalkmamış, onun yanıma gelmesini beklemiştim. Bir parçayı daha yerine oturturken Kerem enseme dökülen saçları eliyle almış, elindeki tokayla beni rahatsız etmeyecek bir şekilde bağlamıştı. Yaptığı şey hoşuma giderken gülümsemiştim.
"Dinlenelim biraz." Keremin kulağıma fısıldamasıyla elimdeki parçayı bırakırken o da benden uzaklaşmış, bende ayağa kalkmıştım. Koltuğa oturan Keremin yanına geçerken kollarını açmış, bende yerime yerleşmiştim. "Kedi seni."
Söylediği şey ile kıkırdarken biraz daha sokuldum Kereme. O da havanın sıcaklığına aldırmamış, kollarıyla sarmıştı beni. Açtığımız klima kurtarıcımız olurken klima olmasa birbirimizden köşe bucak kaçacağımızı biliyorduk.
"Yorulmuşum." diye mırıldandım. Yerde otururken bunu anlayamamıştım ama şu an yatarken yorulduğumu çok net hissediyordum. "Sana demiştim." dedi Kerem. Bir yandan eli saçlarımı bulmuş okşamaya başlamıştı. "Bu bizi aşar, yoruluruz daha kolayını alalım demiştim."
Onu onaylar anlamda kafamı sallarken dudaklarımı büzdüm. Mağazaya gittiğimizde şu an aldığımızdan daha kolay seçenekler vardı fakat benim inadım yüzünden Harry Potter olanı almıştık. Şu an çektiğim yorgunluk ise kesinlikle kendi kaşınmamdan kaynaklıydı.
"Evet, demiştin." Gözlerimi kapatırken hissettiğim dokunuşlar mayışmamı sağlıyor, hissettiğim yorgunlukla gözlerim kapanıyordu. "Çok inatçısın." dedi Kerem.
Söyledikleri gözlerimi açmamı sağlarken kolları arasından çıkıp ona baktım. Kerem bunu beklemiyor olacak ki şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. "Ne demek inatçı, ne inatçılığımı gördün benim?"
Kerem soruma kahkaha attığında kaşlarımı çatmıştım. O gülmesine devam ediyor, bende ne olduğunu anlamadığım için öylece gülmesinin bitmesini bekliyordum.
"Buna mı takıldın sen?"
Gülmesi henüz bitmezken söylediklerini başımla onaylarken Keremin gülme şiddeti daha çok artmıştı. "Gülme." dedim kollarımı önümde birleştirirken. Kerem ise bu dediğimi duymamış gibi daha çok gülüyordu.
Gülmesine dayanamayarak ayağa kalkarken çaya bakmak için mutfağa ilerlemeye başlamıştım. Keremin gülme sesi arkamdan duyulurken onu duymamak için daha hızlı adım atıyordum. Normalde gülüşünü saatlerce izleyebilirdim ama şu an sadece sinir bozucu geliyordu.
Kaynayan çayın altını alırken çaydanlığın üstüne suyu eklemiştim. Altına yeniden su doldurup üstü de yerine koyduğumda çayın demlenmesi için altını kısmıştım. Çayın yanına yiyeceğimiz şeyleri tezgaha sıralarken belime dolanan kollarla irkilsemde kendime çabuk gelmiştim.
Sarılışına hiçbir tepki vermediğimi gören Kerem belimdeki ellerini gevşetirken belimden beni döndürmüştü. Gözlerimiz birbiriyle buluşurken elleri yanaşımı bulmuştu.
"Küs müyüz?" Ses tonundaki sevgi içimi eritirken buna kanmamam gerektiğini kendime hatırlatıyordum. Onunla küs değildim elbette ama süründürmekten zarar gelmezdi.
Söylediğine hiçbir tepki vermezken yeniden arkamı dönmüştüm. Bu hamleme bir şey yapmazken ileride duran gofretleri tabaklara dağıtmaya başlamıştım. Kerem ise beni izliyor bir şey yapmıyordu. Ellerini yeniden belimde hissederken bu sefer omzumda dudağını hissetmiştim.
"Asel," ismimi söylemesinin hemen ardından omzuma bir öpücük kondururken içten içe titremiştim. "Sevgilim," yeniden bir öpücük kondururken dayanmak için dişlerimi sıkıyordum. "Canımın en içi," yeniden bir öpücük... "Güzel kızım," bir öpücük daha kondurduğunda belimde sıkılaşan elleri bana hiç yardım etmiyordu.
Elimdeki gofreti tezgaha bırakırken bu hamlemden yararlanan Kerem yeniden beni kendine döndürmüştü. Gözlerinde gördüğüm parıltılar yanağımın iç kısmını ısırmamı sağlarken ne yapacağını merakla izlemeye başladım.
"Küs müyüz?" Söylediğine hiçbir tepki vermezken Kerem ellerini ceplerine götürdü. Arkamızda kaynamaya başlayan çay ikimizinde ilgi alanında değilken meraklı bakışlarla ne yapacağını izliyordum. Cebinden çıkardığı iki legoyu elinde tutarken bakışları bana dönmüştü.
"Sen bana ne kadar küsersen küs," Elindeki legoları birleştirirken bakışlarım saniyelik olarak legolara kaysada yeniden Kereme dönebilmişti. "Bu legolar gibi gün sonunda yeniden birleşiriz. Çünkü biz birbirimizin ait olduğu o parçayız. Bu yüzden nereye gidersen git senin yolunun sonu benim."
Söylediği şeyler ile yüzümde gülümseme oluşurken Kerem legoları cebine koydu. Birkaç saniye durduktan sonra yeniden konuşmak için dudaklarını araladı. "Seni kırmak hayatımda isteyeceğim son şey. Seninle konuşmamak, o sesini duyamamak ölüm gibi. Sadece şaka yapıyordum güzelim, kırıldıysan özür dilerim."
İçimdeki sevgi daha ağır basmaya başlarken bu kadar yettiğine kanaat getirmiş, yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Minik bir kahkaha atarken Keremin bakışları bana dönmüştü. Ellerimi boynuna dolarken göz temasımızı bozmuyordum.
"O şaka öyle değil böyle yapılır Aktürkoğlu."
Kerem olayı anlamaya çalışırken bir kahkaha daha atmıştım. Saniyeler sonra olayı anlayan Keremin de yüzünde bir gülümseme oluşurken belimdeki elleriyle yeniden birbirimizin kolları arasındaydık.
"Sen çok fenasın."
Öyleydim ve bir adım geriye gitme gibi bir niyetim yoktu. Onunda dediği gibi gün içerisinde nereye gidersek gidelim, kaç farklı yola saparsak sapalım bizim yolumuzun sonu birbirine çıkıyordu. Biz birbirimizin sonuyduk.
***
KÜÇÜK CİVCİVİİİMM GÜZEL KIZIIMMM DÜNYAAAM BENİİİMM BUNUN ADI AŞKSAAA EĞERR BU AŞK YALNIZCAA SANA DEĞERRR
Nasıldı bölüm çabuk söyleyin çabuk çabuk bayılıcam yoksa öşabzğwnzşdş Çok severek yazdığım bir bölüm daha oldu ama kitapta çok az kaos olduğunu fark edip azıcık daha kaos ekledim.
Yıldızı parlatmayı ve boool boool yorum yapmayı unutmayın sizi çook seviyorum ❤️💛🦁
FİNALE SON 3!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀 𝐭𝐡𝐫𝐞𝐚𝐝 | Kerem Aktürkoğlu
FanfictionGalatasaraya ömrünü adamış Asel, sevdiği futbolcu Kerem Aktürkoğlunu savunmak için Twitter da bir thread serisi hazırlar. Bir sabah uyandığında tahmin etmediği bir şey olur. Thread yayılmıştır ve dm kutusunda onu bekleyen bir mesaj vardır.