Hâlâ gözlerine inanamıyordu. Hemen elini cebine attı ve telefonunu çıkardı. Bu belgeler belki işine yarar diye fotoğraflarını çekmeye karar verdi.
Bir yandan fotoğrafı çekiyor bir yandan şaşkınlığın esiri altındaydı. Bu sırada polislerin yaklaşmakta olduğu sesleri duydu. Duyduğuna göre onlarda yakalayamamıştı. Hemen belgeleri olduğu yere bıraktı ve olabildiğince hızlı bir şekilde oradan ayrıldı.Restorana vardığında kızları ortalıkta göremedi. Belki antreman için alt kattadırlar diye düşünerek merdivenlerden aşağı indi. Kapıyı yavaşça araladı. İçeride arkası dönük Shuhua'yı gördü. Çalıştığı her halinden belli oluyordu. Yere çömelmiş ellerini öne uzatmış, yerden bir kaç santim yüksekte tutup belki bir ışıltı çıkar ümidiyle kendini zorluyordu. Bir süre onu izledi. Nasıl ve neden olmuştu bilmiyordu fakat o adam Shuhua'yı neredeyse ölüme terk ediyordu. Gerçi birçok kişiyi ölüme terk etmişti. Bunları hüzünlü bir şekilde Shuhua'yı seyrederek düşünüyordu.
"Kulaklığını aslında hiç kaybetmemiştin."
Duyduğu ses ile irkildi ve arkasına döndü. Yuqi tam arkasındaydı ve ona bakıyordu.
"Ne? Ne demek istedin?"
"Bilmiyormuş gibi yapma Miyeon. Gördüm kulaklığın elindeydi. Kaybolmamıştı, değil mi?"
Miyeon biraz köşeye sıkışmıştı. Aslında bunu sadece kendine saklamak istiyordu. Bir süre sır olarak tutabileceğini düşünmüştü. Ancak yanılmıştı. Kafası eğik yere bakıyordu. En sonunda vazgeçip her şeyi anlatmaya karar verdi. Yere bakan kafasını kaldırdı.
"Evet kaybolmamıştı."
"O zaman neden yalan söyledin?"
"Yuqi bak bu dediklerim aramızda kalsa iyi olacak."
"Tamam nedir bu kadar mühim olan şey?"
"Hani biz kötü ruhun peşinden giderken polisleride gördük ya"
"Evet?"
"Ben merak edip polislerin arabasında bulunan belgelere baktım."
"Ne yaptın ne yaptın??"
"Belgelere baktım."
Cebinden telefonunu çıkardı. Çektiği belgelerin fotoğrafını açtı. Telefonu Yuqi'ye çevirdi. Fotoğrafta kabarık bir liste yer alıyordu. Bir sürü isim vardı. Miyeon fotoğrafı büyütüp parmağıyla bir ismi işaret etti. Yuqi Miyeon'un parmağının olduğu yere dikkatlice baktı. Bir kaç saniye geçti geçmedi hemen elini ağzına götürdü.
"Bundan Shuhua'nın haberi varmı?"
"Zannetmiyorum. Yani emin değilim."
"Bunu ona söylemeliyiz"
"Hayır, hayır. Şuan olmaz."
"Neden?"
"Sence şuan söylememiz ne kadar sağlıklı? Zaten uyarı aldı. Eğer bunu öğrenirse daha çok hırslanır ve tamamen kontrolü kaybeder. Ayrıca zaten şuan bir güç üzerine çalışıyor."
Yuqi bir kaç saniye düşünüyormuş gibi yaptı. En sonunda Miyeon 'a hak verdi.
İkiside ne diğer kızlara ne de Shuhua' ya söyleyeceklerdi. En azından o anlık böyle düşündüler.
Miyeon aralık olan kapıyı sessizce kapadı. İkiside üst kata çıktı." Minnie ve Soyeon nerede? "
" Onlar markete gitti. Malzeme lazımmış."
"Anladım."
Masalardan birine oturdular. Miyeon diğer çektiği fotoğrafları gösterdi.
"Bu nasıl canilik ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
─☆𝐔𝐧𝐜𝐚𝐧𝐧𝐲 𝐂𝐨𝐮𝐧𝐭𝐞𝐫/❝(𝐠)𝐢-𝐝𝐥𝐞─
Fanfiction~Tamamlandı~ Bu kitap The Uncanny Counter dizisinden esinlenerek yazılmıştır. ~🌷 -Kötü ruhları yakalamak için seçilmiş 5 kız sabahları bir restoran işletmektedir. Yine bir görev zamanında tatsız bir olay gerçekleşir. Bunun üzerine kızlar aralarına...