Bölüm 32

463 36 9
                                    

(media Pöh Alparslan ) / ilerleyen bölümde daha çok göreceksiniz



hem sinirli hem kırgındım nefesim bana yetmiyordu boğazımdaki yumru ne kadar yutkunsam da geçmiyordu onu orada öylece bırakıp çıkışa doğru yürüdüm bahçeye çıkıp derin derin nefesler alıp verdim. Bir yandan etrafı kontrol ediyor bir yandan da kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. 

hafız- komutanım

- efendim hafız gel

hafız-iyi misin komutanım sizi pek iyi görmedim 

-iyiyim, biraz bunaldım sadece 

- tim nasıl bana belli etmiyorlar sen en büyüğümüzsün çok yorgunlar mı 

- yok komutanım yorgun olsalar belli olur hepsi dipçik gibi vallahi , size bir su falan alayım mı komutanım vallahi bir tuhaf gördüm sizi canınızı sıkacak bir şey mi oldu

- yok hafız iyiyim sorun yok hadi içeri geçelim 

- tamam komutanım 

hafız kapıda kalırken ben kafeterya tarafına indim iki şişe su alıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım koridora girerken karşı taraftan gelen yarbay Mehmet zana'yı gördüm anlaşılan torunlarının haberi erken gitmişti kulağına.

üssüm olduğu için sadece kafamla selam verip abimin odasına girdim biriyle konuşup kendimi toplamam lazımdı.

Hasta yatağında gözleri kapalı hafif çatık kaşları ve önüne düşmüş saçlarıyla öylece uzanıyordu gidip yanına oturdum.

- abi ben çok yoruldum, biliyorum sen beni koşulsuz ve gerçekten seviyorsun. ben çok mu başarısız abi? Ailem neden beni sevmedi ? Mina'yla çok benziyoruz fiziken neden ona prenses gibi davranıp bana acımasızca yaklaştılar neden beni hiç sormadılar ? Ben kaçırılan bebek olmak istememiştim. diğer ailem de intihar etmişti. Onlar da acımasızdı psikolojik sorunları vardı ama hiç han ailesi kadar canımı yakmadılar. İnsan ailesiz olunca en sıcak günde bile üşüyormuş. soy isimlerine bile layık olamadım onların. hep böyle mi devam edecek. canım hep bu kadar fazla mı acıyacak. sen nasıl dayandın küçücük yaşında?

koca bir sessizlik dolan gözlerimi silim ayağa kalktım ,su şişesinin birini yanındaki komodine koyup 

-Binbaşım çabucak iyileş seni bekleyen bir kardeşin var burada  

deyip dışarı çıktım .


hemen kapının yanındaki duvara sırtımı dayayıp elimdeki şişeyi açıp yudum yudum içtim aynı zamanda etrafa göz atıyordum.

Alparslan etrafta bir sağa bir sola yürüyordu. kopuk yanımda ayakta bekliyordu.

-kopuk 

-emredin komutanım 

- bizimkilere git bir bak bakalım, gitmişken dışarıda yangın merdivenlerinin orda duran pöh'lere de çay götür saat geç oldu üşümesinler

- emredersiniz komutanım, sizin istediğiniz bir şey var mı yemek yemediniz 

- yok sağ ol 

 selam verip koridorun sonuna doğru yürüdü arkasından ona bakıp tekrar etrafa göz attım ara ara hemşireler gelip gidiyor kapılar açılıp kapanıyor...

göreve gittiğimiz günden bu yana yaklaşık 3 gün geçmişti  bedenen yorgun olmasam da aklen çok yorgundum  yan taraftaki bekleme sandalyelerine geçip oturdum omuzumdaki bordo beremi çıkartım elime aldım düzelttim. bu bereyi almak için çok zorlanmıştım. 

Yalnızlığın SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin