"Jennie, Jennie uyan."
Roseanne ve Jennie uzun bir yolculuk sonrası İtalya'ya varmıştı. Saat sabah altıyı gösteriyordu. Fakat onların kaybedecek vakti yoktu. Uçaktan indiklerinde bilmedikleri bir caddeye vardılar.
"Burada bildiğin dans kursları veya şirket gibi yerler var mı?"
"Niye soruyorsun ki?"
"Lisa dansla ilgileniyordu. Buraya ise kendini iyice geliştirip eğitmen olmak için gelmişti. Üstünden yıllar geçti. Şuan ya büyük bir şirkettedir ya da bir kursta."
"Bunlarla hiç uğraşmayıp sana direkt Jimin'in babasının şirketini vereyim, olur mu?"
Roseanne duraksadı. Jennie ile Jimin'in ne alakası var diye düşündü. Etrafına baktı ve yine Jennie'ye döndü.
"Jimin'i sana anlatmamıştım. Nereden biliyorsun?"
Jennie saçlarını saçlarını düzeltti ve Roseanne'i köşeye çekti.
"Jimin'i annemden dolayı tanıyorum. Annemle annesi çok yakın arkadaşlardı. Jimin'le pek konuşmazdık fakat tanırdım yine de. Anksiyetesiyle başa çıkmaya çalışan bir çocuktu. Sonra ortadan kayboldu zaten. Jimin'i aklıma getiren de uçakta bir ara uyandığımda adını sayıklıyordun. Ona Lisa tarafından ulaşabileceğimizi düşünüyorsun fakat onu biraz tanıyorsam Jimin'in peşine bile düşmemiştir."
Roseanne şaşkın bir şekilde Jennie'ye bakıyordu. Bu kadar çok şeyi bildiğini zannetmiyordu fakat o da olayın içindeydi. Sadece olaydaki üçüncü şahıs rolünü oynamıştı. Hiçbir şey bilmiyor gibi gözüken fakat en çok şeyi bilen kişiydi.
"Babasının ne alakası var ki? Jimin buraya kendi isteğiyle geldi."
"Yanıldığın konu da bu Chae. Jimin'i suçlayıp duruyorsun fakat perdenin arkasındakileri görmüyorsun. Jimin'i babası tedavi için zorladı. Ailelerimiz yakın olduğu için her şeyden haberim oluyordu. Çokça nöbet geçiriyordu, ilaçlarını almıyor, evdeki kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. O haliyle bile hergün senin yanına geldi. Bir kere ağladığını görmediğim çocuk senin için ağladı. Sen ise hep onu suçladın. Kin tutuyor dedin, insanlara acımıyor dedin. Onun dünyası sendin çünkü. Senden başka kimsesi yoktu onun. Diğer insanlardan nefret ediyordu çünkü onu anlamıyorlardı. Sen susuz kalan bir çiçeğe su verdin, hayat verdin. Sadece bunu çok geç anladın."
Roseanne ağlamaya başladı. Bugüne kadar hep sevgilisini suçlamıştı fakat kendisi de suçluydu. Perdenin arkasında çok şey vardı fakat hiçbir zaman o perdeyi açamadı. Açmaya gücü yetmedi.
"Bulalım onu, yalvarırım."
Jennie arkadaşının gözyaşlarını sildi. Ellerini tuttu ve babasının yanına gitmeleri gerektiğini söyledi. Birilerine sorup yerini öğrendikten sonra yola çıktılar.
Öğlen olduğunda şirkete varmışlardı. Roseanne direkt içeri girdi ve müdürün odasını sordu. En üst katta olduğunu öğrendiği an asansörlere yöneldi ve en üst kat tuşuna bastı. Jennie'yi orada bırakmak istemişti fakat Jimin'in babasını en iyi o tanıyordu. Yukarı çıkana kadar her şeyi öğrendi ve o sırada asansörden indiler.
Upuzun koridorda sadece bir tane büyük kapı vardı. Hızlıca oraya yürümeye başladılar. Jennie arkadaşına yetişmekte zorlanıyordu çünkü Roseanne çok sinirliydi. Jennie olanların babası yüzünden olduğunu söylemişti. Jimin'i zorla tedavi ettirmeye getirmişti. Durumu kötüydü fakat illa İtalya'ya gitmek zorunda değildi. Roseanne'in kaldığı hastane de özel hastaneydi ve oldukça iyi şartları vardı. Orada kalabilirdi fakat babası sadece oğlunun ilişkisini bozmak, artık onunla uğraşmamak istemişti.
Roseanne kapıyı çalmadan içeri daldı ve odada sadece onun olduğunu gördü. Masanın önünde durdu ve arkası dönük adamın bu tarafa bakmasını bekledi. Önüne döndüğünde ise yapabildiği tek şey şaşırmaktı. Roseanne hoş olmayan bir şekilde gülümsedi.
"Başka birini bekliyordunuz sanırım?"
__________________________________
Finale son bir...
🤍💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- tulipanes amarillos
Fanfictionbir gökkuşağına göre fazla karanlık. - yarı texting - jirosè - 131122