SOLAN GÜLÜŞ

32 8 4
                                    

Karşımdaki binaya diktim gözlerimi. Demek aradığım katil buradaydı. Kız kardeşimin katili.

2 AY ÖNCE
Çağrı'nın ağzından

"Açelya abicim hadi hızlı ol!" diye seslendim içeriye doğru. "Tamam abi!" diye seslenerek çıktı içerden.

"Şükür kızım be, nerede kaldın? Ağaç oldum burada." dedim çantasını elinden alırken.

"Geldim işte." dedi gözünü devirerek.

"Abiye atar yapma demedim mi ben sana?" dedim sahte bir kızgınlıkla.

"Tamam, tamam bir şey demedim." dedi gülümseyerek.

O gülüş için her şeyi yapardım. Tek ailem Açelya'ydı. Annem ve babam ben on iki yaşımdayken trafik kazasında ölmüşlerdi. Açelya ise henüz bir yaşındayken.

Babam kaza sırasında hayata gözlerini yummuştu. Annem ise hastahaneye kaldırıldıktan sonra.

Gülüşünü çok severdim. Bana vedasını da gülümsemesi ile yapmıştı. Açelya gülüşünü annemden almıştı.

"Abi bugün okul çıkışı beni almaya gelir misin?" diye sordu.

"Çalışıyorum abim ben. Nasıl geleyim?" dedim ona dönerek. Yüzü düşmüştü yine. Bundan nefret ediyordum. Gülümseyerek bakmalıydı yüzüme.

"Neden? Bir şey mi oldu ki? Hiçbir zaman bunu bu kadar dert edinmemiştin." diye sordum.

"Herkesi annesi ya da babası almaya geliyor okula. Ben ise tek kalıyorum." dedi hüzünle. Ben de böyle olsun istemezdim ki güzelim.

"Biliyorum ama sen kocaman kız oldun artık. Hem evin yolunu da gayet iyi biliyorsun. Kaybolmazsın ki." dedim gülümseyerek.

"Onu mu diyorum abi?" dedi yüzüme bakarak. "Neyse görüşürüz." diyerek uzaklaşmaya başlamıştı ki kolundan tuttum.

"Abicim özür dilerim. Ben de böyle olsun istemezdim ama çalışmam gerekiyor. İzin vermezler ki gelmeme." dedim ona açıklama yaparak.

"Tamam o zaman başka zaman gelirsin." dedi arkasını dönmek üzereyken.

"Açelya, hadi ama yapma. Gerçekten ben de isterdim gelmeyi. Elimde olan bir durum değil." dedim her cümlemi özenle seçerken. On yaşında bir kızın bunu istemesi en doğal hakkıydı sonuçta.

"Tamam abi anladım. Sorun değil. Seni seviyorum." dedi gülümseyerek. İşte şimdi olmuştu.

"Bana böyle gülümsedin ya iste şimdi günüm aydı." dedim ben de ona gülümseyerek. Elini sallayarak uzaklaşmaya başladı. "Eve gidince dolaptaki yemeği ye. Kapıyı da kilitlemeyi unutma." diye bağırdım arkasından.

  İş yerine varmıştım nihayet. Öğle arası verildikten sonra biraz mola vermek için dışarıya çıktım. Saat ikiye geliyordu. Açelya birazdan okuldan çıkacaktı.

Yanıma grup şefi geldi. "Nasılsın Çağrı? Seninle bayadır oturup dertleşmedik." dedi. Tek konuştuğum insan Halil ustaydı sanırım.

"İyidir be Halil ustam sen nasılsın?" diye sordum. Bize çok yardımı dokunmuştu. O olmasa hayatımız bu kadar iyi olmazdı.

"İyi be oğlum. Yaşayıp gidiyoruz işte." dedi kafasını sallayarak. "Açelya kızım nasıl?" diye sormayı da unutmadı.

"Cimcime de gayet iyi. Bugün okuldan onu almamı istedi ama çalışıyorum usta. Nasıl gideyim ki?"

İçeriye doğru baktı ve bana döndü. "Git istersen oğlum. Çok bir şey kalmadı. Buraları da ben hallederim. Patron da ortalarda gözükmüyor zaten." dedi.

"Sana da iş çıkarmayayım usta. O kadar çalışıyorsun zahmet etme hiç." diye reddettim teklifini. Bu zamana kadar yaptıkları için yeterince minnettardım zaten.

"Olur mu öyle şey oğlum? Bir şey kalmadı zaten." dedi ısrarla. "Hem bak hayat çok hızlı ilerliyor. Senin on beş yaşındaki halini hatırlıyorum ben. Ne ara bu kadar büyüdün?" dedi gülümseyerek.

"Hem kim öle kim kala. Bugün var yarın yokuz belki de. Eğer bir şey istediyse senin de yapabileceğin bir şeyse yap. Yoksa çok pişman olursun." dedi.

  Haklıydı. Zaten bir gülüşümü kaybetmiştim diğer gülüşümü de kaybedemezdim.
 
"Tamam usta. Kusura bakma. Yarın daha çok çalışırım olur mu?" dedim üzerimi değiştirmek için ilerlerken.

"Tamam, konuşuruz onu sonra. Dikkatli ol." diye bağırdı ben çoktan kazağımı değiştirirken.

Okula varmıştım neredeyse. Okulun önü çok kalabalık ve gürültülüydü. Her çıkışta böyle mi olurdu burası? Daha da yaklaştım okula. O sırada bir kavga olduğunu fark etmiştim. Ardından bir silah sesi doldurdu tüm ortalığı.

Koşarak gitmeye başladım. Açelya'm çok korkmuştu kesin.

Kalabalığı yararak içeri girdim. O sırada yerde kanlar içinde yatan biri vardı. Bu Açelya'ydı.

Kanlar içinde yerde uzanıyordu. kucağıma aldım. "Bakın karşıdaki kişi vurup kaçtı."
"Niye vurdu ki?" "Aslında amacı onu vurmak değildi. Kavga sırasında ona denk geldi." gibi konuşmaları duyup karşıya baktım. Arabaya binmek üzere olan bir oğlanı gördüm. Siyah giyinmiş, kolunda küçük bir kedi dövmesi olan bir oğlan. Yakasında da bir rozet vardı. KARA İNANÇLAR KORUMASI. Çok ünlü bir şirketin korması mıydı?

"A..abi" dedi. Bana gülümseyerek baktı. "Abi beni alma..ya mı geldin? Teşe..kkür ederim. Seni çok seviyor..um." son sözleri bunlardı.

Annem ve babamdan sonra şimdi de Açelya'yı kaybetmiştim. Kollarımın arasında kanlar içindeki bedenine baktım. "Açelya! Açelya!" diye bağırsam da artık beni duymuyordu.

Diğer gülüşüm de elimden alınmıştı.

Ben bunu onun yanına bırakmayacaktım. Kara İnançlar mı? Peki, bakalım bir korumaya daha ihtiyaçları var mı?

Kaçınılmaz SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin