Çağrı'nın ağzından
Elimdeki bardakları mutfak tezgahına bırakıp kafamı geriye attım. Başından beri düşündüğüm şeyde haklıydım. Araz ile farklı konulardan bahsedip birbirimizden nefret etmek benim yaptığım bir hatadan ötürüydü. Araz bu konuda sonuna kadar haklı olsa da bu özelliğimi asla değiştiremiyordum. Üstü kapalı konuşma tarzı beni ben yapan baş özelliğimdi. Sinirle kafamı sallayıp üzerimdeki tişörtü düzelttim. Duvara yaslanmış ve hala ağlamasını durduramamış olan Araz'a çevirdim bakışlarımı. Hızlı adımlarla yanına ilerleyip önünde diz çöktüm.
"Daha fazla ağlama. Hiçbir şey senin suçun değilken senin ağlaman da mantıklı değil." Sesimde açıkça hissedilen bir öfke vardı ama bu Araz'a karşı değildi. Onu burada ağlatanlaraydı tüm öfkem. Kafasını yavaşça kaldırıp yüzüme baktı. "Her şey geride kaldı Araz." dedim elimi yanağından akan yaşa uzatırken. "Artık tek değilsin." yanağındaki yaşı sildiğimde gözünü yumdu. Ben de kendimi onun yaptığı gibi yere bıraktım. Gözlerini açıp beni incelemeye koyuldu. Sanki beni ilk defa görüyormuş gibi dikkatle inceliyordu.
"Şimdi ölümden kurtuldum mu?" diyerek meraklı bakışlarını yüzüme odakladı.
Kafamı salladım sıcak bir tebessümle. "Öyle ama kalkıp yatman gerek artık."
Gülümseyerek kafasını salladı. Ayağa kalkmak için yerden destek almaya çalıştı ama kolunda hissettiği ağrıyla gözlerini sıkıca yumdu. Kolundan tutup yavaşça yürümesini sağladım. "Sen kanepeye otur. Hemen geliyorum." dedim ilk yardım çantasına ilerlerken. Çantayı alıp Araz'ın yanına döndüm. Kafasını tutmakta zorlandığı için sırtını kanepeye yasladım. Normalde dağınık olan saçları şimdi daha da karışık durumdaydı. Ağlamaktan kızarmış gözleri ile alkolün etkisi ile kızarmış olan yanakları büyük bir uyum içerisindeydi. Elimdeki çantayı masaya bırakıp Araz'a doğru eğildim. Üzerindeki gömleğin düğmelerini açıp koluna dikkat ederek üzerinden çıkardım. Kolu oldukça kötü durumdaydı. Daha önce pansuman yapmadığım için bildiğim tüm küfürleri hak ediyordum.
Bakışlarımı kolundan alıp yüzüne çevirmeme sebep olan şey Araz'ın uykulu sesiydi. "Hadi Çağrı, çok uykum var."
Masanın üzerindeki çantayı açıp işime yarayacak şeyleri içinden çıkardım. Pansumanı bitirdikten sonra kafamı kaldırıp Araz'ın acı çektiğini belli eden yüzüne çevirdim. "Dikkatli olması gereken benim, dikkatsiz hareket ediyorum öyle mi?" dedim imayla yaralı koluna bakarken. Kafasını umursamaz bir şekilde salladı. "Adam aniden belirdi, sen de gördün."
Kafamı sallarken gülümsedim. Çantayı elime aldıktan sonra oturduğum yerden kalkıp dolaba bıraktım. "Hadi yat uyu." dedim sırtım Araz'a dönükken. Tepkisini görmesem de kafasını salladığına emindim. Mutfağa ilerleyip bardakları yıkamaya koyuldum. Elimdeki bardağı tezgaha bıraktıktan sonra gözlerimi sımsıkı yumup kafamı geriye attım. Yaşadığım her şeyden yorulmuştum. Tam bir beceriksizdim. Aileme verdiğim sözü bile tutmaya gücüm yetmemişti. Şimdiyse kız kardeşimin katilini bulacak kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Neden bu kadar yetersiz bir insan olmak zorundaydım?
Kafamı iki yana salladım sanki böyle yaptığımda tüm düşünceler uçup gidecekmiş gibi. Salona doğru adımlamaya başladım. Bir yanda Araz öbür yanda ise Ebru çoktan uykuya dalmıştı. Halının üzerine oturup kafamı Araz'ın uyuduğu kanepeye yasladım. Gözlerimi yumup düşüncelerime ara vermeyi seçtim.
Sabah gözüme düşen ışıkla gözlerimi zorlanarak açtım. Kafam dün içtiğim alkolün etkisiyle ağrıyordu. Yerden destek alarak oturduğum yerden doğruldum. Daha dengemi sağlayamamışken bacağıma sarılan bir çift kola çevirdim bakışlarımı. "Günaydın." diye seslenen küçük kızdı. Ona doğru eğilip kucağıma aldım. "Günaydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Son
ActionOn iki yaşında anne ve babasını, yirmi bir yaşında ise tek umut kaynağı olan kız kardeşini kaybetmesi üzerine intikam peşine düşen bir çocuk, kız kardeşinin öldürüldüğü gün bileğinde kedi dövmesi olduğunu gördüğü çocuğu bulmak için Kara İnançlar adl...