Araz'ın ağzından
Kapıyı açıp içeriyi kolaçan ettim. İçeride kimsenin olmadığını teyit ettikten sonra adımlarımı hızlandırıp çekmecelere yöneldim. Elimle duvar yanındaki kitaplığı işaret ettim. "Çağrı sen ona bak." dedim bulduğum belgeleri elime alırken. Çekmecenin tüm gözlerini aradıktan sonra masanın yanına gittim. Masanın çekmecelerini incelediğimde orada da bir şey bulamayacağımı fark edip geriye çekildim. Bakışlarımı Çağrı'ya yönelttiğimde onun da benden tarafı baktığını gördüm. "Bir şey var mı?" dedi sakince. Bakışlarımdan bir şey bulamadığımı anlamasına rağmen. Kafamı hayır anlamında sallayıp kapıya yöneldim. "Dikkatli ol, yavaş hareket et biraz." dedi beni takip ederek.
"Beni merak etme. Dikkatli olması gereken sensin. Çok dikkatsiz hareket ediyorsun." dedim sesimdeki siniri gizlemeden. Her zaman en iyisini yaptığını düşünse de bu konuda berbattı. Hızlı adımlarla yan taraftaki odaya yöneldim. Yukarı katta çatışma sesleri kesilmemişti hala. Bizim şirketin korumaları kadar burada da koruma vardı. Bu çok da temiz işler yapmadıklarını gösteriyordu.
Odaya girdiğimde ortada uzun bir masa ve etrafında sandalyeler olduğunu fark ettim. Dolap veya çekmece cinsinde bir şey yoktu. Bir şey bulamayacağımı düşünerek çıkmak için arkamı döndüm. Çağrı önümde duruyordu ve çekilmek gibi bir niyeti de yok gibiydi.
"Çağrı çekil de diğer odalara ilerleyelim." dedim göz teması kurmak için başımı kaldırarak.
"Bu odaya neden bakmıyoruz?" dedi kafasını odaya uzatırken.
"Çünkü saklayabilecekleri bir yer yok burada."Kafasını sallayıp geri çekildi. Alt katta sadece iki oda kalmıştı. Kulaklığımdan gelen sesle adımlarımı durdurdum. "Bir şey buldunuz mu?" diye sordu Melih.
"Hayır, hala arıyoruz." dedi Çağrı anında.Adımlarımı hızlandırıp diğer odaların kapısından farklı olan bir odaya geldim. Daha geniş ve siyah bir kapıydı. Kapıyı açıp içeri geçtim. Karşıma çıkan bedenle tetiğe bastım. Benden daha kısa ve sakallı bir adamdı. Bana göre daha yapılı olsa da yerde kanlar içinde uzanıyordu. Silah böyle güzel bir icattı işte. Silahım olmasa onu yenme ihtimalim düşük olurdu muhtemelen.
Gömleğimin yakasındaki kana bakıp kafamı salladım. "Daha yeni almıştım." dedim sinirle.
Arkamdan gelen gülme sesi ile bakışlarımı ona çevirdim. 'Ne' demek ister gibi baktım yüzüne.
"İzlediğim dizilerdeki kötü adamlara döndün bir anda." dedi kafasını sallayarak. Umursamazca önüme dönüp yerdeki bedene basmamak için büyük bir adım aldım.
"Süt içen çocuk nereye kayboldu aniden?" dedi ben çoktan çekmecelerin içini incelerken.
"İşine dön Çağrı. Eğer burada senin yüzünden başıma bir şey gelir de bir daha süt içemezsem seni öldürürüm." dedim ciddi bir tonda. Ciddiydim de zaten.
"İş yaparken çok ciddisin." dedi yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyle. O da sol taraftaki çekmeceleri aramaya koyuldu.
"Bir şey buldum." dedi elindeki anahtarı havaya kaldırırken. Koşar adım yanına ilerledim. Elindeki anahtarı avucuma bırakıp kapıya ilerledi."Kasa anahtarı falan mı yoksa?" dedi girmediğimiz odaya giderken. Odaya girdiğinde gözüme kitli olan kapı çarptı. Adımlarımı o tarafa yönlendirip anahtarı kapı kilidine doğrulttum. Arkamdan gelen adım sesleriyle refleksle arkamı döndüm. Silahımı doğrulttuğum sırada karşımda Deniz'i görüp silahı tekrar indirdim. Vücuduma salgılanan adrenalinden ötürü sırtımı duvara yaslayıp Deniz'in koşar adım yanıma gelmesini bekledim.
"Yukarıda bir kasa bulduk." dedi elini dizlerine koyup eğilirken. Birkaç saniye nefesini düzene sokmak için çabalayıp kafasını kaldırdı.
"Birazdan çıkmamız gerekiyor. O yüzden acele etmemiz gerek. Yiğit'in vurduğu adam vurulmadan önce takviye istemiş." dedi benden bir tepki bekleyerek. Hiçbir şey demeden elimdeki anahtarı havaya kaldırdım. Bakışlarını anahtara çevirip dikkatle inceledi."Bu anahtarı bulduk ama kasanın anahtarı olduğunu sanmıyorum." dedim elimi kilitli kapıya uzatarak. "Daha çok bu odanın gibi." diyerek kilidi açmak için eğildim.
"Çağrı nerede?" dedi. Etrafa göz gezdirdiğine emindim. Elimi arkaya doğrulttum. "O odada." dedim odayı gösterirken. Kilidi açıp kapıyı ittim. İçerisi kırmızı led ışıklarla çevriliydi. Duvarlarında birçok resim vardı ve küçük renkli notlar süslüyordu her tarafı. Duvarı incelemeyi bırakıp dolaba ilerledim. Çekmeceleri hızlıca açıp içindekileri dışarı çıkarıyordum. Çok zamanımız kalmamıştı.
"Sen de şuraya bak." dedim ilerideki dolabı gösterirken. Başını sallayıp oraya doğru ilerledi."Kavgalı olduğunuzu biliyorum ama burada birbirinizi koruyorsunuz değil mi?" Sabahtan beri bu soruyu sormak istediğinin farkındaydım. Ağzında bir şeyleri geveleyip duruyor ama söyleyemiyor olduğu belliydi.
"Çocuk değiliz." bakışlarım çekmecedeyken cevap verdim. Kafasını sallayıp dolaba bakmaya devam etti.
"Melih nerede?" dedim. Merak ettiğimden dolayı değil de sadece kafamız dağılsın diye sormuştum."Yiğit ile." dedi elindekileri kenara atarak. Kafamı sallayıp bir anahtar aramaya koyuldum. "Buldum." diye sevinçle içeriye giren Çağrı'nın sesi bakışlarımızı çevirmemize sebep oldu. Deniz hızla yanına koşup anahtarı elinden aldı. Çağrı'nın yüzündeki zafer gülüşü duvardaki resimleri incelemesi ile soldu.
Deniz Çağrı'nın yanından geçip koridora çıktı. "Yukarı çıkın hemen, kasayı açıp arabaya koşacağım." dedi hızla merdivenlere yönelirken.
Kafamı sallayıp onay verdiğim sırada bakışlarımı Çağrı'ya çevirdim. Hipnoz olmuş gibi duvardaki resimleri inceliyordu. Resimlere yaklaşıp elini genç bir kadının yüzüne koydu. Yanındaki adama bakıp gözlerinin dolmasına izin verdi. Resimlerin yanındaki küçük notu aldı eline ve dikkatle inceledi. "Çağrı, hadi çıkmamız gerek." dedim kolunu tutmak için elimi uzattığım sırada.
Kafasını sallayıp duvardaki diğer notları okumak için ilerledi. "Sen çık." dedi tekdüze bir sesle.
"Ne saçmalıyorsun?" dedim sinirle. "O resimleri incelemenin sırası değil." dedim ses tonuma hakim olamazken.
Kafasını benden tarafa çevirip sinirle baktı. Bakışları ile küle çevirebilecekmiş gibi görünüyordu. "Çık sen." dedi tekrar yüzünü duvara çevirirken.
"Çağrı saçmalıyorsun yin-" azar atmamı durduran şey kulaklıktan gelen emirdi. "Çabuk çıkın. Deniz kapının önünde, bir dakika içinde gelmezseniz burada kalacaksınız." dedi Murat. Sanki bizi çok önemsiyordu da bir de uyarı yapıyordu.
"Çağrı duydun hadi çıkıyoruz." dedim kolunu çekiştirerek.
"Sana çıkabileceğini söyledim zaten." dedi öfkeyle.
Duvara ilerleyip notları alarak cebime attım. "Ne yapıyorsun?" dedi şaşkınlıkla. "Okumak istiyorsan eğer buradan çıkıp oku diye notları yanıma alıyorum."
Notları cebime tıkıştırdıktan sonra kapıya ilerledim. Hareket etmeyip sadece olduğu yerde beni seyretmeye koyulmuştu. "Gelmek gibi bir niyetin yoksa kalabilirsin tabii." dedim umursamaz gözükmeye çalışırken.
Kapıdan çıkıp yukarı kata ilerledim. Arkama dönüp baktığımda peşimden geldiğini fark edip inadını yenmenin verdiği mutluluğu yüzümdeki gülüşle gösterdim. Biraz yavaşlayıp bana yetişmesini bekledim. Yüzüm ona dönük bir şekilde biraz daha hızlı ol dercesine bekliyordum.
"Araz." diye seslenişinin ardından koşar adım yanıma gelip silahını ateşledi. Ortama iki silah sesi hakim olmuştu ve iki tarafta da kan vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Son
ActionOn iki yaşında anne ve babasını, yirmi bir yaşında ise tek umut kaynağı olan kız kardeşini kaybetmesi üzerine intikam peşine düşen bir çocuk, kız kardeşinin öldürüldüğü gün bileğinde kedi dövmesi olduğunu gördüğü çocuğu bulmak için Kara İnançlar adl...