Çağrı'nın ağzından
Araz pencereden dışarıya bakmaya devam ediyordu. Kafamla kapıyı işaret ettim.
"İnmeyi düşünüyor musun Araz?" dedim sıkılmış gibi.Tamam anlamında kafasını sallayıp kapıyı açtı. Yüzünden gülüşünü eksik etmiyordu. Araz'ı ilk defa bu kadar mutlu görmüştüm. O kapıdan çıktıktan sonra ben de gülerek peşinden indim. Feyzullah denen adam da önümüzdeki gri mercedesten inmişti. Yanına doğru ilerledik. Kapının önüne geldiğimizde Araz'ın gülüşü daha da büyümüştü, artık istediği yere ulaşmasına saniyeler kalmıştı. Feyzullah kafasını bizden tarafa çevirdi. Bakışlarını Araz'a çevirerek sinir bozucu bir bakış attı. "Sen burada bekle." dedi. Araz'ın yüzü düşmüştü.
Feyzullah sergiye doğru ilerlemeye devam etti. Arkasından seslendim. "Neden hepimiz gidiyorken o dışarıda dursun ki?" dedim sitemle.
Arkasını dönüp delici bakışlarını bana attı. "Zaten yanımda birçok adam var. Birinin dışarıda gözcülük yapması gerekli ve şanslı kişiyi o seçtim. Bir sorun mu var?" dedi sorgulayarak bakarken."Peki neden tek kişi gözcülük yapmak zorunda? Madem öyle sizin yanınızdaki adamlar yeterince çok diye düşünüyorum. Araz'ın yanında bir kişi daha kalmalı, ben de onun yanında kalabilir miyim?" dedim ciddi bir şekilde.
Tamam dercesine omzunu silkip içeriye doğru ilerledi. Araz gidip serginin önündeki merdivenlere oturdu. Herkes içeri girdikten sonra yanına ilerledim. Birkaç dakika bir şey demeden yanında oturdum sadece. Bacaklarını karnına çekip kollarını bacaklarına sardı, kafasını dizlerinin üstüne koydu. Elimi atıp saçını dağıttım. "Böyle mi gözcülük yapıyorsun? Önüne bile bakmıyorsun, birinin geldiğini nereden göreceksin?" dedim gülümseyerek.
Amacım moralini yerine getirmekte ama işe yaramamıştı tahmin ettiğim gibi. "Çağrı elini saçımdan çekebilir misin?" dedi sert bir sesle. Elimi çekip dizimin üstüne koydum. "Boş ver, alt tarafı resimler var işte, başka bir şey yoktu." dedim. Kafasını kaldırıp gözlerime 'sen ciddi misin?' dercesine baktı. Bakışlarımı kaçırdım aklıma diyebilecek bir şey gelmemişti çünkü.Benden herhangi bir cevap alamadığı için kafasını tekrar dizlerine koydu. "Haklısın, alt tarafı resimdi. Bazı şeyleri çok fazla büyütüyorum." dedi fısıltıyla. Sesindeki hüznü gizlemeyi başaramamıştı ama.
Bazı şeyleri büyüttüğünü düşünmüyordum. Bu hayatta istediği çoğu şeyi yapamamıştı belli ki. Bu da onlardan biriydi. Sorun bugün sergiye girememesi değildi, sorun hayatta istediği birçok şeyi yapamamasıydı. Canını sıkan şeyin bu olduğunu gayet iyi anlıyordum çünkü ben de ailem hayatımdan çıktıktan sonra istediğim çoğu şeyi yapamamıştım çünkü bakmam gereken bir kardeşim vardı. O yüzden çoğu isteğimden vazgeçmek zorunda kalmıştım. Liseyi bile okumamıştım mesela.
Bazen hayat bir şeyler yapmamızı engeller kuralları hayat belirler çünkü. Biz kurallara göre oynamaya çalışırız, bu kurallar ne kadar hoşumuza gitmese de değiştiremeyiz."Senin bugün sergiye girmeni ben de isterdim ama elimden bir şey gelmiyor Araz." dedim. Kafası dizlerindeyken beni dinliyordu. "Sana bir sözüm daha var o zaman." dedim kafasını kaldırmasına sebep olarak. "Seni istediğin bir sergiye getireceğim." dedim kararlı bir şekilde.
Bakışlarını kararlı olduğumu belli eden gözlerime çevirdi. "Böyle bir beklentim yok." deyip ayağa kalktı.
Kafasını aşağı eğip,"İstediğin bir şey var mı? Markete gidiyorum." diye sordu.
"Kendine ne alırsan bana da ondan al." dedim sadece.
"Muzlu sütü sevmediğini söylemiştin.""Tamam bir tane sprite al o zaman." dedim.
Kafasını tamam anlamında sallayıp yolda ilerlemeye devam etti. Kafasını aşağıya eğip ayaklarına bakarak yürüyordu. Ağlamamak için kendini sıktığı çok belliydi ama bu sefer ağlamasının sebebi hüznü değil siniri yüzündendi. Belki de çoğu zaman sinirinden ötürü ağlıyordu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Son
ActionOn iki yaşında anne ve babasını, yirmi bir yaşında ise tek umut kaynağı olan kız kardeşini kaybetmesi üzerine intikam peşine düşen bir çocuk, kız kardeşinin öldürüldüğü gün bileğinde kedi dövmesi olduğunu gördüğü çocuğu bulmak için Kara İnançlar adl...