YARA İZLERİ

6 3 0
                                    

Araz'ın ağzından

Çağrı kolumdan çekip beni yürümeye zorluyordu. Merdivenlerden indiğim sırada kolumu çektim bu Çağrı'nın bana dönmesine sebep olmuştu. Benim de istediğim buydu zaten. Eğer şimdi durmazsa kendini riske atmış olacaktı.
 
"Çağrı, şu an sadece sinirin yüzünden yaptığın şeyin sana çok kötü bir geri dönüşü olacak." dedim çok uzatmadan.

"Umrumda değil Araz. Ne yaparsa yapsınlar umrumda değil." dedi bana cesaretle.

"Ne yapabileceklerini bilmiyorsun Çağrı. Onların bir sınırı yok anladın mı?"

"Tamam, durmasınlar o zaman bana şu an istediklerini yapabilirler." dedi yürek yemiş bir şekilde konuşurken. Tekrar koluma uzandı.

"Kafayı yemişsin sen!" dedim kafamı 'akıllı yok ki zaten' dercesine sallarken.

Bana dönüp gülümsedi. Beni asla takmıyordu ama çok ciddiydim. Bu adamların yapabileceklerinin sınırı yoktu.

Odanın önüne gelip içeri girdik. Kolumdan çekiştirerek yatağa oturttu. Arkasını dönüp dolaba doğru ilerledi. boyu benden daha uzundu ve bana göre oldukça kalıplıydı. Dolaptan ilk yardım çantasını alıp bana doğru ilerledi.

"Önce yüzüne pansuman yap sonra da yatıp uyu." dedi emir verir gibi konuşurken. Bu adam normal bir şekilde konuşamıyordu zaten ya emir vermesi ya da bağırması gerekiyordu konuşurken.

Hiçbir şey söylemeden yatağa ona sırtımı dönecek şekilde uzandım. "Ne dediğimi duymadın mı Araz?" dedi yine sinirli bir tonda. Sorusuna cevap vermezsem susacağını düşündüğümden cevap vermeyi es geçtim. O sırada hızlanan nefes alış verişlerini çok iyi duyuyordum. Tutup beni yüzüstü çevirdi. "Şimdi al bu merhemi ve yüzüne sür." dedi elindeki kremi bana uzatırken.

"Gayet iyiyim ben Çağrı." dedim tekrar arkamı dönmek üzereyken.

"Araz, şu yüzünün haline bakar mısın? Saçmalama" diye söylendi yanağımdaki kızarıklığa bakarken. "Tamam, sen yapmak istemiyorsan sabit dur. Ben pansuman yaparım yarana." deyip kafasını aşağı doğru 'tamam mı?' dercesine salladı.

Kıpırdamadan onu bekledim. Kremi yanağıma sürdü. Sonrasında pamuğa tentürdiyot döküp dudağımın yanına bastırdı. Çok yavaş hareket ediyordu. "Canım o kadar tatlı değil. Merak etme." dedim gözüne bakarken. O sırada gözündeki duygudan herhangi bir şey anlayamadım. Bana acıyor gibi durmuyordu da daha çok sinirli gibiydi. "Tamam, yeterli." dedi geriye doğru çekilirken.

"Teşekkür ederim doktor Bey, artık yatabilir miyim?" dedim sinir bozucu bir tonda.

Yatağına doğru ilerliyordu ki dediğim şeyle benden tarafa döndü. Kafasını kaldırıp bana baktı. Tekrar yatağıma doğru geldi. Dediğim şey çok da kötü bir şey değildi değil mi? Buna sinirlenemezdi herhalde.

Yorganı üzerimden çekti. Ne yapıyordu? Pijamamı yukarı doğru katladı. "Dizini unuttum." dedi tekrar pamuğu eline alırken.

"Dizim o kadar kötü değil. Önemi yok. Zahmet etm-" dediklerimi dinlemeden pamuğu dizime bastırmaya başlamıştı bile. Tabii canım kendisi daha iyi bildirdi, vücut benim miydi sanki? Ne diye karışıyorsam? Kafamdaki düşüncelere gülümsedim bir anda.

Güldüğümden ötürü kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne o, daha önce kimse sana pansuman yapmadı mı?" dedi o da şaka amaçlı. Bir şey demeyi es geçtim çünkü kimse bana pansuman yapmamıştı.

Bir şey demediğimi fark ettiğinde tekrar konuştu. "Harbi yapmadı mı?" dedi şokla.

"Pansumana gerek duyulacak kadar büyük yaralar almadım daha önce." dedim en büyük yalanlarımdan birini söyleyerek. Hiçbir şey demeden tekrar yaraya döndü. İşini bitirdiğinde kalktı ve banyoya doğru ilerledi.

"Teşekkür ederim." dedim benim bile zor duyduğum bir sesle. Tekrar yatağıma gömüldüm. Duvardan tarafa dönerek yattım. 'Araz, insanlar hep aynıdır. Hiçbiri iyi olamaz. Çağrı'da onlardan biri.' diye hatılattım kendime. O sırada Çağrı da banyodan çıkmıştı. Odanın kapısını da açıp dışarı çıktı. Şimdi dinlenebilirdim. Gözyaşlarımı tutmak zorunda değildim artık.

Geçen birkaç dakikanın ardından yataktan çıkıp banyoya ilerledim. Aynanın karşısına geçip kendimi inceledim. Dudağım patlamış, yanağım kızarmış bir haldeydim. Gözlerim ağlamaktan ya da uykusuzluktan ötürü şişti. Oldukça yorgun duruyordum. Şu an buraya yığılabilecek kadar yorgun. Yüzüme su çarpıp dolabıma doğru ilerledim. Çok üşüyordum ve üstümdekiler oldukça inceydi. Bulabildiğim en kalın kazağımı geçirdim sırtıma yatağıma doğru ilerlerken. Bu sırada odadaki aynaya kaymıştı gözüm. Vücudumdaki birkaç izde gezindi bakışlarım. 'pansumana gerek duyulacak kadar büyük yaralar almamıştım.' öyle mi? Daha çok pansuman yapmasını beklediğim kişiler bu yaraları açan insanlardı.

Bu düşünceleri silip attım kafamdan. Düşünsem bile değişen herhangi bir şey olmuyordu zaten. Ne o yara izleri siliniyordu ne de o yara izlerini yapanlar pişmanlık yaşıyordu. Bu düşünceler ile kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Beni uyandıran şey uyanmam için adımı sesleyen Çağrı'ydı. "Araz." diye sesleniyordu yüksek olmayan bir sesle. Yavaşça gözümü açıp ondan tarafa çevirdim bakışlarımı. "Uyandırmak istememiştim aslında ama ateşin var sanırım. Titriyorsun yattığından beri, ilacını içip öyle yat." dedi elindeki ilacı bana doğru uzatırken.

Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettim. Hala tam olarak uyanamamıştım. "Hadi doğrul, ilacını içip öyle yat." dedi tekrar. Yavaşça doğrulmaya çalıştım ama her tarafım kırılmış gibiydi. Çağrı'nın da yardımıyla doğrulabilmiştim. "Al şimdi." diye uzattı ilacı. Elinden alıp ağzıma attım ilacı. Bardaktaki suyu içirdi.

Tekrardan yatmak için yeltenmiştim ki komutuyla olduğum yerde kaldım. "Dur, bekle biraz." dedi yatağının yanındaki sehpaya ilerlerken. Elindeki nane limonu bana uzattı. "Dün gece yapmak için mutfağa çıkmışsın." dedi bir şeyler daha söylemek istiyor gibiydi ama nasıl söyleyeceğini bilmiyor gibi bakıyordu. "Dün kavgadan sonra yapıp getirdim ama odaya gelmediğin için verememiştim." dedi başını eğerken.

"Ben de şimdi tekrar yaptım. Al bunu da iç." dedi umursamaz görünmeye çalışarak. Birçok konuda iyi olsa da duygularını gizlemek konusunda berbattı.

"Teşekkür ederim ama gerek yok." dedim tekrar arkamı dönerken.

"Araz, gece bunu yapmak için mutfağa gittiysen rahatsızlanmışsındır. O yüzden iç şimdi." dedi.

"Teşekkür ederim Çağrı ama içmeyeceğim." diye direttim tekrar.

Kolumdan tutup yüzüstü çevirmişti yine beni. Bu da kötü alışmıştım bu duruma. "Araz, eğer bunu yapt-" kolumu elinden kurtarıp arkama döndüm tekrar.

"Araz!" dedi sitem dolu bir sesle.

"Onu kendime değil sana yapmak için çıkmıştım." dedim fısıltıyla karışık.

"Ne?" diye sordu yüzünü görmesem bile şaşırdığı ifadesi gözümün önündeydi.

"Dün midenin bulandığından bahsediyordun. Bu yüzden nane limonun iyi geleceğini düşünmüştüm." dedim açıklama yaparak.

"Anladım." demekle yetindi sadece. 'Anlaman ne güzel.' demek istiyordum şimdi. Ben seni arkadaşım olarak gördüğüm için sana bunu yapıyorum ama sen benim yüzüme bakmadan çıkıp gidiyorsun.

"Teşekkür ederim." dedi düşüncelerimi bölmeme sebep olarak. "Ama şimdi hastalandığına göre içsen iyi olur." dedi ardından.

"Nane limon sevmem." dedim yatağıma iyice gömülürken. Dün gece yaptığı hakkında hiçbir şey demeyecekti sanırım. Belki nasıl konuşması gerektiğini bilmediği için belki de yaptığı şeyi yanlış bulmadığındandı.

"Tamam, o zaman." dedi adım sesleri yatağına doğru gittiğine emin olmamı sağladı.

Kaçınılmaz SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin