Araz'ın ağzından
Çağrı arkasına bakmadan mutfaktan çıktıktan sonra Çınar tekrar bana döndü.
"Hah, o da sıkılmış senden sanırım. Nasıl da yüzüne bile bakmadan çıktı ama." dedi pis bir sırıtışla.
Gerçekten haklıydı. Bir insan nasıl böyle acımasız olabilirdi ki? Bir de arkaşım olduğundan falan bahsetmiştim. Yardım etmek zorunda olmadığının farkındaydım ama yerde bu haldeyken beni bırakıp gitmesi yine de doğru gelmiyordu.
"Noldu? Üzüldün değil mi? Yüzüne bile bakmadan çekip gitti. Kimse seni arkadaş olarak görmez Araz. Ben sana her zaman bunu söyledim." dedi sert bir dille.
"Başta sana iyi davranmasının bir sebebi vardı. Sen bu sebebi ona verdiysen sıkılmıştır muhtemelen. İnsanlar sana sadece bu yüzden yaklaşır Araz. Ben de sana bu yüzden yaklaşmıştım biliyorsun." dedi dudağı yukarı kıvrılırken.
"Bana karşılık vememiştin gerçi." diye söylendi, karnıma bir tekme geçirdi ardından.
"Piç, bırak beni gideyim. Yeter!" diye bağırdım tekrar. Neden bu kadar güçsüz olmak zorundaydım? Neden böyle bir hayatın içine doğmuştum?
Yere doğru çömeldi ve ardından bana doğru eğildi. "Senin dilin çok uzamış. Ne dersin onun istediğini yaptıysan benim istediğimi de yaparsın diye düşün-" diye konuşmasını ona attığım yumruk kesmişti.
"Kimsenin istediğini yaptığım falan yok. Şimdi defol git." dedim ağlamamak için kendimi zor tutarken. Sinirden titremeye başlamıştım. Elimden hiçbir şey gelmiyordu Allah kahretsin.
"Araz, sen gerçekten kaşınıyorsun." dedi burnundan solurken.
Yerden kalktım ve yürümeye başladığımda ayak bileğimden tutup yere düşmeme sebep oldu. Yanağımı yere vurmuştum ve çok kötü sızlıyordu.
"Lan, bırak artık beni! Geldiğin günden beri ne istiyorsun oğlum benden? Ben size ne yaptım şerefsizler?" diye bağırdım tekrar yerden kalkarken.
"Yine mi ağlayacaksın sen? O gün de böyle ağlamaya başlamıştın hatırlıyor musun?" dedi bundan zevk alıyor gibi.
"Kes sesin-"
Susmama sebep olan şey birinin gelip kolumdan tutması olmuştu. Bu kişi Çağrı'ydı.
"Yürü odaya in artık!" diye bağırdı. Bana bakmıyordu ama o cümleyi bana kurduğunu biliyordum çünkü odaya inmesi gereken tek kişi bendim. Sadece benim odam bodrum kattaydı. Gözlerini Çınar'a dikmişti. "Araz sana gitmeni söylüyorum. Duymuyor musun beni?" dedi tekrar.
"Nereye gidip gitmeyeceğimi sana soracak değilim Çağrı!" diye bağırdım ben de. Buradaki herkes kendini ne sanıyordu?
Yanlarından ayrılıp dışarı doğru ilerledim. Arka taraftaki banka geçip oturdum. Hepsi aynıydı zaten. İnsanlardan nefret ediyordum. Çağrı'da onlardandı. Belki o iyidir diye düşünmüştüm ama diğerlerinden farkı yoktu. Tek farkı bana iki gün iyi davranması olmuştu. Genelde geldikleri ilk an bana kötü davranmaya başlarlardı. Onlara bir şey yaptığım için değil sadece ortama uyum sağlarlardı.
İnsanlar böyleydi işte bir yerde dışlanmaktan korktuklarında karşılarındaki kişiye boyun eğer onun gibi olurlardı.Çağrı'nın onlardan bir farkı daha vardı. Onlar gibi yaklaşmamıştı bana.
Çağrı'nın ağzından
Yerde uzanmış oğlanın yanına doğru ilerledim. Yakasından tutup ona doğru eğildim.
"Siz neden Araz'dan bu kadar nefret ediyorsunuz? O size ne yaptı?" dedim öfkeyle.
Araz kardeşimin katili olabilir diye düşünmeme rağmen ben bir şey yapmıyorken onlara ne oluyordu?
"Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun değil mi?" dedi Araz'ın vurduğu için patlamış olan dudağındaki kanı silerken. "O buradaki herkese cehennemi yaşatan biri. Asla bir işte başarılı olamaz ve onun yüzünden biz de onunla beraber dayak yeriz." dedi kafasını kaldırıp yüzüme bakarken.
"Bunun için mi ona bu kadar vuruyorsunuz?" diye sordum.
"Onun yüzünden bize ne kadar vuruyorlar sen biliyor musun?" diye bağırdı birden. "Bizim ona yaptığımız hiçbir şey." diye fısıldadı sadece.
"Madem birini öldüremeyecekti neden buraya katıldı o zaman?" diye sordum onun dediği şeyleri duymamazlıktan gelerek.
"Buraya gelmedi. Başından beri buradaydı zaten." dedi doğrulurken.
"Nasıl yani?" dedim hiçbir şey anlamayarak.
"Patronun çocuğu o." dedi beni kenara iterken.
Ne? Araz patronun çocuğu muydu yani?
"Onun yanındayken dikkatli ol. Hakkında bilmediğin daha çok şey var." dedi kapıdan çıkarken.
Duvara yaslanıp biraz düşündüm. Araz hakkında bildiğim şeyler onun kız kardeşimin öldüğü gün arabaya ilerlediği, buradaki herkesin ondan nefret ettiği, liseden sonra okulu bıraktığı, kitap okumayı ve kedileri sevdiği ve şimdi öğrendiğim kadarıyla babasının patron olduğuydu. Tamam ama neden patronun oğlu bodrum katta kalıyordu? İnsan öldüremediği için ona verilen bir ceza mıydı bu? Eğer öyleyse kız kardeşimi öldüren kişi Araz değil miydi yani? Kafam gerçekten çok karışmıştı. En iyisi bunu düşünmeyi şimdilik ertelemek alabileceğim en iyi karardı.
Araz'a biraz fazla mı sert davranmıştım acaba? Aslında sinirlendiğim kişi o değil Çınar'dı.
Mutfak sehpasına doğru ilerledim. Bardak, limon ve nane çıkarmıştı. Rahatsızlanmış mıydı acaba? Hazırlayıp ona götürsem iyi olurdu sanırım. Hem gereğinden fazla sert çıkışmıştım hem de yeterince yaralanmıştı zaten. Umarım kardeşimin katili o çıkmazdı eğer çıkarsa ona bunu kendi ellerimle hazırladığım için kendimden nefret edecektim.Bardağı da alıp bodrum kata doğru ilerledim. Kapıyı çaldım ama ses gelmedi. Belki yatıp uyumuştur belki de bana sinirli olduğu için ses çıkarmıyordur diye düşünerek kapıyı açıp içeriye girdim.
İçeride yoktu. Nereye gitmişti? 'nereye gidip gitmeyeceğimi sana soracak değilim.' diye bağırdığı gelmişti aklıma. Odada değilse dışarıya çıkmıştı kesin. Kapıya doğru yöneldim tekrar. O sırada bir ses beni durdurdu. 'ne yapacaksın? Çıkıp kardeşinin katilini odaya getirmek için çabalayacak mısın?' Katil olduğu bile belli değildi sonuçta. Tekrar yürümeye başladım ama tekrar durdum. Bu sefer durmama sebep olan şey düşüncemdi. Hiç kimseyi önemsemeyen ben neden Araz'ı önemsiyordum? Bu düşünceye herhangi bir cevabım yoktu. Yatağıma doğru yöneldim ve içine girdim. Ne yapmak istiyorsa onu yapabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Son
ActionOn iki yaşında anne ve babasını, yirmi bir yaşında ise tek umut kaynağı olan kız kardeşini kaybetmesi üzerine intikam peşine düşen bir çocuk, kız kardeşinin öldürüldüğü gün bileğinde kedi dövmesi olduğunu gördüğü çocuğu bulmak için Kara İnançlar adl...