BÖLÜM 12

377 5 0
                                    

GEÇMİŞ

Zeyşan yenge sana seslenip duruyorum deminden beri
"Dalmışım, Ayşe bir şey mi dedin"
" Yarın gelecek misafirler için ne yemek yapılacak onu soracaktım abla"
" Ben onu unutmuş tamamen halam ne diyor ona sordun mu?"
" Sordum abla o da sana sorma mı istedi"
" Tamam, Ayşe yaparız her zamanki hazırlığımızı bir de ben sorayım halama" deyip ayaklandı giden Ayşe'nin ardından.
Tek başına oturduğu balkondan ayrılıp  oturma odasına doğru ilerlemişti ki duyduğu şeyler ile adeta ayakları yere çivilendi.
" Benim güzel gelinim Havin, torunum da aynı senin gibi maşallah, oğluma yakışır bir evlat verdin senelerdir gülmeyen  yüzünü güldürdün oğlumun "
" Kocamın yüzü gülüyor çok şükür mutluyuz anne"

Bir kez daha bu evden fazlalık hissetti kendini Zeyşan. Hızla odasına gidip yatağa oturdu derin derin nefesler aldı tavana dikti gözlerini ağlamayacaksın ilk kez duymadın bunları son da olmayacak ağlamayacağıksın Zeyşan dedi. Sahi daha ne duyacaktı ki Zeyşan kocasının ağızdan "karımın hamile kalamamasının suçunu senden çıkardım Havin" dediğini duymuştu, Havin karşısına geçip ben de onun karısıyım üstelik çocuk veren karısı" sözlerini duymuştu Halasının "kızın bize torun veremedi  abi" dediğini duymuştu mesela, bir kadın daha ne duyabilirdi. Sahi kimdi bu hikayenin suçlusu doktor doktor gezip ufacık bir umuda sarılan hayal ettiği her şey kursağında kalan Zeyşan mıydı? Hangi vicdana sığardı bir kadını anne olamayır diye  suçlamak. Daha kaç kez yanması gerekiyor du? Daha kaç kez kanatacaklar dı bu yarayı ? Yetmemiş miyim?
Bu eve bir kadın daha gelmiş kocasına çocuk, onlara istedikleri torunu vermişti işte.
Bir kez daha yaradana sığındı Zeyşan " bana dayananma gücü ver Allah'ım, sen beni bu ateşten kurtar"
                                  
                                   🌸

"Akşam için ne giyeceğine karar verdin mi?"
" Bu üzerindekiler ile giderim işte "
" Ay saçmalama Gökşin "
" Bak Zeyşancığım benim yemeğe gitmemdeki amaç Arda'ya bu işi olmayacağını söylemek"
" İşten sonra birlikte mi geçeceksiniz?"
" Eve gelip üzerimi değiştirmem gerekiyormuş ya"
" Kız ben senle baş edemem valla "
Yüzüne sahte bir hayal kırıklığı ifadesi yerleştirdi Gökşin.
" Ama bunu yeni fark etmiş olman aşk olsun ya"
Gülmeye başladı Zeyşan.
" Kız valla sinirden gülüyorum ha"
" Ayyyy ayyy ayyyy benim Zeyşan'ım bana sinirlenmiş mi"
" Hadi hadi çabuk ol işe geç kalacaksın"
" Sen bu kadar güzel gülerken ben nasıl gideyim. Niye geç kaldın diye sorarlarsa Zeyşan yüzünden diyeceğim"
Daha çok gülmeye başlayan kadın ile keyfi iyice yerine geldi Gökşin'in.
Akşam Arda ile yiyeceği yemeği düşünmek onu fazlasıyla geriyordu. Bu nedenle kafasını dağıtmak iyi gelmişti.
" İnkar ederim efendim "
" Bu gülüşün güzelliğini görüpte kimse inkar edemez" deyip göz kırptı Gökşin.
Utandığını hissetti Zeyşan ama bir yandan da içi mutlulukla doldu. Uzun zamandır nereye ait olduğunu sorgulamıştı ki ama artık emindi tam da buraya dostu, ailesi, sırdaşı olan bu kadının yanına aitti.
Hızla masadan kalktı Gökşin.
" Ben kaçar akşam geç geleceğim maalesef. Beni çok çok özle olur mu?"
" Sen gelene kadar seni bekleyeceğim ve seni çok çok özleyeceğim. Oldu mu?"
" Olur olur severiz"  deyip açtığı kapıdan dışarı adımladı Gökşin.
" Görüşürüz dikkat et kendine"
" Görüşürüz"
Ofiste geçen saatlerin sonunda nihayet akşam olmuştu. Bugün Arda'yı ofiste görmemek onu hem rahatlatmış hem de gerilmesine neden olmuştu.  Telefonu eline alıp Arda'yı aradı.
" Ben de seni arayacaktım Gökşin"
" Öyle mi? Ben ofisten çıkacağımı haber vermek için aramıştım"
" Bugün ofiste değildim maalesef, ben da çıkacağım birazdan yakınım mekana senden önce orda olurum"
" Görüşürüz"  deyip telefonu kapattı Gökşin.
Aklına Gökalp geldi. Buluşmaların da onunla daha fazla vakit geçirmek için Gökalp'in onu almasını beklerdi hep. Onu o kadar çok özlemişti ki bazen bu özlem dayanılmaz hale gelirdi. En çok onunla saatlerce sohbet etmeyi özlemişti. Bundandır bir cevap alamayacağını bilse de mezarlığa her gittiğinde uzun uzun konuşurdu onunla.  Derin bir nefes aldı önce sonra eşyalarını toplayıp ayrıldı ofisten.
Mekanın önüne geldiğinde arabadan inip mekana doğru adımladı.
"Hoş geldiniz  randevunuzu var mıydı acaba efendim"
" Hoşbuldum, evet Arda Çetin adına olması lazım "
" Arda bey içerde sizi bekliyor efendim"
"Teşekkür ederim"
Mekanın iç tarafına doğru adımladı Gökşin. Etrafa bakındığında karış da tek başına oturan Arda'yı gördü, adımlarını oraya doğru yöneltti.
Masaya gelen Gökşin ile birlikte yüzüne bir gülümseme yerleştirdi hemen Arda.
" Hoş geldin, biraz heyecanlıyım da " derken Gökşin'in sandalyeni de çekmeyi ihmal etmedi.
" Hoşbuldum" deyip  oturdu Gökşin, teşekkür etmeyi de ihmal etmedi tabi.
" Nasılsın?"
" İyiyim Arda, sen nasılsın?"
" Ben de iyiyim seni görünce daha iyi oldum"
" Tüm gün ofiste yoktun"
" Adliyedeydim bugün"
" Yorucu bir gündü o zaman "
" Seni görünce geçti ama "
Daha fazla gerildiğini hissetti Gökşin.
" Siparişlerimizi verlim mi? Ne yemek istersin Gökşin "
" Sadece şarap içmek istiyorum"
" Ama "
" Lütfen "
" Peki"
Masaya gelen garson ile siparişlerini verdiler.
" Kartal ne zaman dönecek ya ?'' diye bir soru attı ortaya Arda.
" Uzun zaman oldu görüşmeyeli, bilmiyorum ne zaman döneceğini"
"Kavga mı ettiniz siz?"
" Hayır, sadece kafasını dinlemek üzere uzaklaştı o nedenle eskisi gibi sık görüşemedik şu bir kaç ayda"
" Anladım, çok seviyorsun onları yani kartal ve Zeyşan'ı"
" Onlar benim kimsesizliğimin kimsesi oldu Arda , onlar olmasa ben bu kadar dik duramazdı."
" Gökalp den sonra onlar sana destek oldu tâbi"
" Ailem oldular"
" Bir gün evlenip de gerçek aileni kurarsın belki"
" Gerçek aile"
" Anne, baba, çocuklar falan "
"  Zeyşan'ın ve Kartal da benim gerçek ailem oldular Arda; sevincimi, üzüntümü paylaştığım, sırtımı koşulsuz şartsız yaslayabildiğim bir aile hemde."
" Yalnış anlama lütfen öyledir tabi "
Masaya gelen garson ile sessizlik çökmüştü ortama. Garsonun siparişleri bırakıp masadan ayrılmasının ardından bir süre daha sessizlik hakim oldu masaya.
" Her zamanki gibi fazla sessizsin"
" Yorgunluktandır"
" Belki de konuşmayı sevmediğin kişi benimdir"
" Beni buraya niçin çağırdın Arda?"
" Sana olan duygularımın farkındasın"
" Sen de bu duyguların bende bir karşılığının olmadığının farkındasın"
" Belki bir şans verirsin diye bekledim ama sen bugün bile buraya gelirken beni dinlemek yerine kendi söyleyeceklerine o kadar odaklanmış durumdasın ki şuan karşımda bile zorla otursun sanki "
" Sana bunları hissettirdiğim için özür dilerim Arda, ama ben sana arkadaşlıktan farklı bir şekilde yaklaşmadım asla diğer insanlara hangi mesafede isem sana da öyle yaklaştım"
" Hala mı Gökalp' e aşıksın yani"
" Aşk değil ki benim ki sevda aşk azalır yıllara yenilir ama Gökalp'in sevdası ile çoğalıyorum ben iki kişilik yaşıyorum mesela bu hayatı inan bende bilmiyorum onu nasıl bu kadar çok sevdiği ama ona olan hislerim içimden taşıyor sadece "
Duygu şeyler ile canının yandığını hissetti Arda.
" Ölmüş birini hala böylesine sevmek çok fazla değil mi"
" Ölü ya da değil onu sevmek önüne geçebileceğim bir şey değil" Gökalp hakkında konuşmak kendini kötü hissetmesine neden oldu. Karşısında ona karşı duyguları olan bir adam vardı ve ona karşı sevdiği adama anlatmak tuhaf hissettiriyordu.
" Bu geceyi yaşanmadı sayalım lütfen "
" Peki, kalkalım istersen?"
" Ben biraz daha oturmak istiyorum, sen kalk lütfen senin burda zorla oturduğu bilmek"
" İyi akşamlar Arda"
Masadan ayrılıp arabasına doğru ilerledi, arabayı çalıştırıp mekândan uzaklaşmaya başladı. Yaklaşık bir saatlik bir yolculuğu ardından mezarlığın önünde buldu Kendini. Arabadan inip gecenin karanlığında adımlarının onu yöneldirmesine izin verdi.
Gökalp yazan mezarın başına otruduğunda elini mezar taşında gezdirdi yine.
" Sevgilim, ben geldim. Kızmadın demi bana onunla yemeğe gittiğim için. Hatırlıyor musun üniversitede çocuğun biri beni yemeğe davet etti diye burnunu kırmıştın." Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu yine.
" Ben seni çok özledim Gökalp, ben seni çok özledim. Bu özlem ne zaman diner bilmiyorum. seninle sabaha kadar sohbet etmeyi özledim, sana sarılmayı özledim, saçlarımın arasında dolanan ellerini özledim...."
Ellerini mezarın üzerindeki toprakta gezdirdi. Öylece oturdu mezarın başında.
" Ben şimdi gidiyorum ama sakın bana küsme olur mu? Ben yine geleceğim sevgilim"
Mezarlıktan çıkıp eve geldiğinden elindeki anahtarlar ile kapıyı açtı. Kapı sesi ile oturma odasında Gökşin'in gelmesini bekleyen Zeyşan ayaklanıp kapıya doğru adımladı.
" Gökşin"
Zeyşan'ı karşında gören kadın hemen sıkıca sarıldı ona.
" Gökşin korkutma beni bir şey mi oldu? "
Sarılmaya devam ederken bir yandanda da konuşmaya devam etti Gökşin.
" Mezarlığa gittim"
" Akşamın bu saatinde mi gittin Gökşin"
" Ben 16 yaşından beri mezarlıklardan korkmuyorum Zeyşan. Önce annem, babam ve kardeşimin mezarına giderim gece çökünce şimdi ise Gökalp'in mezarına gidiyorum"
Hiç bir şey söyleyemedi Zeyşan.
Yavaşça ayrıldı Gökşin.
" Gel otur önce ben sana Su getireceğim tamam mı"
Koltuğa oturan Gökşin ile Zeyşan mutfaktan suyu getirdi. Bir kaç yudum içtikten sonra sehbanın üzerine bıraktı.
Ellerini Gökşin'in yüzüne doğru götürdü.
" Gökşin Arda mı bir şey söyledi neden bir anda böyle oldu?''
" Konuşmasak olmaz mı ?"
"Sen iyi olacaksan ben seninle bir ömür susarım"
" Dizlerine yatabilir miyim?''
Oturduğu koltukta kenara doğru çekildi Zeyşan. Kafasını dizlerine koyan kadın ile birlikte ellerini saçların arasında gezdirdi.

ZEYŞAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin