"Ben güzel olmak istemiyorum ki." dedim fısıldar gibi bir sesle.
Başını kaldırmadı. Ağlıyordu ama görmemi istemiyordu. " Sadece..." dedi boğuk çıkan sesiyle. Yutkunup devam etti.
" Sadece benim güzelim olsan?"
•°
•°
•°
•°
•°
•°
•°
Elleri dizlerimi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar •
40|Âfitab
Yorgun adımları son gücüyle merdiveni tırmandı. Elindeki boş kupayı parmakları arasında döndürerek girdi katta bulunan küçük mutfağa.
Artık tadının kalmadığına emin olduğu çaydan yine de bir bardak doldurdu. Adımları alelacele kendi odasının yolunu tuttu.
İçeri girer girmez mavi önlüğünün cebinden telefonu çıkarıp Edibe'nin isminin üzerine tıkladı. Masanın karşısındaki eski çekyatın hemen yanında demir küçük bir dolap onun üzerinde de küçük bir ayna vardı.
Görüntülü arama başlarken hemen saçını başını düzeltti. Edibe henüz açmadığı için saate takıldı gözleri. Bu saatte uyumadığını düşünüyordu.
Aramanın cevaplandığını duydu, aynanın karşısından masasına doğru yürüdü. Telefonu masaya bırakıp üzerindeki beyaz önlüğü çıkarmaya başladı.
Karşıdan birkaç saniye ses gelmedi önce. Sonra şip şip koşturduğu anlaşılan terlik sesleri geldi. "Ay!"
Ekranda karışık görüntüler belirdi, bir ara tahminen telefon düştü. Kerem'in dudakları iki yana kıvrıldı hemen.
"Kerem!" Sonunda ekranda Edibe belirdi. Salondaki koltuğa oturmak üzereydi. "Tam bitki çayı yapmıştım onu bardağa koyuyordum telefon çaldı. Açayım derken elimden kaydı."
İki yana attığı sarı saçlarını arkasına iteledi. "Telefonu düşürdüm valla, inşAllah bir şey olmamıştır."
"Olmamıştır olmamıştır."
Ekranda uzunca izledi Kerem'i. Dağılan saçlarından kızaran gözlerine kadar uzun uzun baktı. Yorgunluğu yüzünden okunuyordu. Bu gün de nöbetçi olduğu için eve gelemeyecekti. Yarın akşam ancak görebilecekti onu.
Düğünün ardından bir ay geçmiş Kerem hiç ayrılmak istemese de çoktan işe başlamıştı. Edibe de Büşra Hanım'la anlaştığı gibi onun açtığı minik kafeye gidip gelmeye başlamıştı.
Tam olarak kafe de denmezdi ya, kitap kafe gibi bir yerdi. Yüzlerce kitapla döşenmişti her yer, bazıları ders çalışmak bazıları ise kitap okuyup vakit geçirmek için geliyordu.
Edibe de sabah Kerem ile çıkıp buraya geliyor ufak ikramlıklar hazırlıyor, çalışanlara elinden geldiğince yardım etmeye çalışıyordu.
Geriye kalan vakitlerinde ders çalışıyor bazen kitap okuyor bazen de yeni edindiği arkadaşları ile sohbet ediyordu.
"Nasıl yorulmuşsun, gözlerin kıpkırmızı olmuş."
Dirseğini büküp masaya yasladı, yüzünü de elleri arasına aldı Kerem. Bir yudum çay aldı. "Şimdi biraz rahatladı ortalık, dinleneceğim ben de."