"Ben güzel olmak istemiyorum ki." dedim fısıldar gibi bir sesle.
Başını kaldırmadı. Ağlıyordu ama görmemi istemiyordu. " Sadece..." dedi boğuk çıkan sesiyle. Yutkunup devam etti.
" Sadece benim güzelim olsan?"
•°
•°
•°
•°
•°
•°
•°
Elleri dizlerimi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
31|Yandın sen
Mavi bardak altlığından tutup ince belli bardağını demir balkon korkuluğunun üzerine bıraktı. Bir eli onu sabitlerken diğer eli şıngır şıngır çayın şekerini karıştırıyordu.
"Otur fıstığım otur..." Bardağı işaret ve baş parmakları ile tutup dudaklarına götürdü. Koca bir yudum aldı hakkını vererek.
"Vallahi özlemişim ya." Uzanıp bir yanak aldı yanıbaşındaki kadından. Onun kızgın bakışlarının ardındaki tatlı gülümsemesinin farkındaydı elbette.
Tam o sırada hemen arkasından bir ses duydu. "Höst ulan!" Omzuna gelen darbeyle hemen ardına döndü bakışları. "Çek elini karımdan."
"Girme aramıza." Sandalyeyi biraz daha yana çekip Nejla Hanım'a doğru kaydı. Kolunu omzuna attı Nejdet Bey'e bakarak. "Gel sen de otur yanıma."
Ters ters baktı adam beyaz kaşlarını çatarak. Ama biliyordu her zamanki haliydi bu. Aslında kızmıyordu da genel tavrıydı bu.
Elindeki kuş lokumunu karısının eline bıraktı. Kendi sandalyesini çekip oturdu yanlarına. Şekersiz çayını da oturur oturmaz hüpletmeyi es geçmedi. "Senin kız olmasa uğradığın yok yanımıza."
Kendi kendine tribini de atıp yönünü diğer tarafa çevirdi yaşlı adam. Yan tarafta karısının tombul yanaklarını hoplata hoplata güldüğünden bir haberdi elbette.
"Nereden benim kız oluyormuş canım? Kimmiş benim kız?" Çaktırmak istemez gibi uzaklara bakıp bir yudum aldı Agâh. Ama o da buradaki herkes de o kızın kim olduğunu çok iyi biliyordu.
"Sen ona bakma oğlum." dedi yanıbaşındaki yaşlı kadın. "Bizim çocuklardan hayırlısın valla, uğrayıp halimizi hatrımızı soruyor, yoldaş oluyorsun."
"Ne hikmetse bir tek kız izinliyken balkonda oturası geliyor." Az önce trip attığını unutup, kıs kıs gülmeye başladı Nejdet.
"Yok kız mız." Öksürdü, bakışları birazdan onun geçeceğinden emin olduğu yola döndü. Beklemeye koyuldu onu, kendine itiraf etmekte zorlansa da...
Daracık yolları olan iki tarafı da en fazla üç katlı eski binalarla donatılmış bir mahalledeydi şimdi. O zamanlar kendine itirafe edemese de evet Simge izinli olduğu bir gün belki denk gelirim umuduyla gelmişti buraya. O zaman Nejla Hanım'la tanışmış nasıl olmuşsa konu buralara kadar gelmişti.
Şimdilerde arada onlara gelir kalır, ev alışverişlerini yapar, yoldaş olur bazen de onları gezmeye çıkartırdı.
Başlarda mahalleli bile alışmakta zorlanmıştı. Küçücük binaların önüne daha önce pek rast gelmedikleri arabalarla gelen adamı onlar da garipsemişti. Takım elbisesiyle elleri dolu dolu iniyor, o içerideyken kapıda birkaç adamı bekliyordu. O sıralar tüm teyze konseyi film gibi izliyordu bu durumu. Ama artık onlar da Agâh'a alışmış hatta arada hâl hatır sorup sohbet etmeye bile başlamışlardı.